Geri Gönderme Merkezleri cezaevi gibi işliyor

Türkiye’de mültecilerin durumu, hem iktidarın bu insanları bir pazarlık malzemesi yapması hem de Avrupa Birliği’nin yoğun baskısı yüzünden çözülmeyen ve gün geçtikçe büyüyen bir soruna dönüşüyor. İzmir Harmandalı’daki Geri Gönderme Merkezi’nde çıkan yangında, Suriyeli 21 yaşındaki Ahmed Maslem yaşamını yitirdi. Halkların Köprüsü Derneği Başkanı Üstün Reinart, Ramazan Bayramı’nın ilk gününde yine aynı merkezde mültecilere şiddet uygulandığını belirterek, Geri Gönderme Merkezi’nde tutulanların çok kötü şartlarda kaldığını aktardı.

ANF’ye konuşan Üstün Reinart, Türkiye’de 24 Geri Gönderme Merkezi bulunduğunu hatırlatarak, şunları söyledi: “Bunlar güya sınır dışı edilen ya da kaçma şüphesi olan insanların tutulduğu yerler. İzmir Harmandalı’nda bulunan Geri Gönderme Merkezi’nin 700 kişilik bir kapasitesi var fakat özellikle yaz aylarında 3 bine yakın insan buralarda tutulabiliyor. Kapasite fazlası haliyle koşulların da kötü olmasını beraberinde getiriyor. Hem hijyen hem de orada tutulan insanların psikolojisi açısından durum vahim bir hal alıyor. Mesela bize anlattıklarına göre havalandırmaya çıkma konusunda bile sorun yaşanıyor. Havalandırmaya çıkma istekleri reddediliyor, aileleri onlara paket getirse kabul edilmiyor. İçeride bir market var fakat çok pahalı ve sınırlı ürüne sahip. Çok kalabalık cezaevleri düşünün, tıpkı onun gibi ama bu insanlar herhangi bir suç işleyip ceza almış değiller.”

HAK ETMEDİKLERİ BİR BASKI ALTINDALAR

Suriyeli 21 yaşındaki Ahmed Maslem’in yaşamını yitirdiği Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’nde yaşanan ilk olayın bu olmadığını belirten Üstün Reinart, şunları paylaştı: “Geçtiğimiz Ramazan Bayramı’nın ilk gününde de buradaki Geri Gönderme Merkezi’nde bir dayak vakası yaşandı. Burada tutulanlar Kur’an istemiş görevliden fakat görevli hem vermeyip hem de bu kişilere hakaret etmiş, bunun üzerine de şiddet olayı yaşanmış. Sonrasında orada bulunanlar kapılara vurmaya başlamış durumu protesto için. Zaten cezaevi benzetmesini şuradan yapıyorum; insanlar hak etmedikleri bir baskı altında, umutsuzca ve psikolojileri bozulmuş bir şekilde bekletiliyor. Öyle ki oralara girip bilgi almak da gün geçtikçe zorlaşıyor. Örneğin İzmir Barosu’nun görevlendirdiği Göç ve Mülteci Komisyonu’ndaki avukatlar, bu dayak olayının yaşandığı akşam Geri Gönderme Merkezi’ne gidiyor fakat uzun süre kapıda bekletiyorlar. Ancak barodan bir yazı geldiğinde o da bin bir türlü güçlük çıkartılarak içeri girebiliyorlar. Halkların Köprüsü Derneği olarak biz de bu Geri Gönderme Merkezi’ni ziyaret etmek istedik fakat izin verilmedi. Bazen cezaevinden bile daha zor şartlarda tutuluyor mülteciler.”

ZORLA RIZA BELGESİ İMZALATILIYOR

Reinart, devletin Geri Gönderme Merkezi’nde hakkında sınır dışı kararı olan kişileri bilet alıp göndermesi gerektiğini kaydederken bunun özellikle İzmir’de neredeyse hiç yapılmadığına dikkat çekti. Reinart, “Avukatların bize aktardığına göre özellikle Suriyeli mültecilere baskıyla ‘ben kendi rızamla gitmek istiyorum’ belgesi imzalatılıyor ve bu insanlar Hatay’a götürülüp oradan sınır dışı ediliyor, yani savaştan kaçtıkları yere. Ayrıca Geri Gönderme Merkezlerine götürüldüklerinde kimliklerine de el konuluyor. Kimlikleri alındığı için aileleri de sağlık hizmetlerine vs. ulaşamıyor. Çok zor durumlar ortaya çıkıyor” dedi.

GEÇİŞLER AZALDI

Türkiye’nin mültecileri AB’ye karşı pazarlık kozu olarak kullandığını hatırlatan Reinart, AB’nin baskısı yüzünden Yunanistan’a geçişlerin azaldığını da ifade etti. Halkların Köprüsü Derneği Başkanı Üstün Reinart, şunları ekledi: “AB’den güya mültecilere harcamak için para alınıyor ama bu kişilere insan değil, pazarlık malzemesi olarak bakıldığı için çok kötü şartlarda tutabiliyorlar. Öte yandan Yunanistan’a varan birçok mülteci elleri arkadan bağlanarak denize geri atılıyor ya da botlarına saldırı oluyor. Haliyle bu tutum karşısında Avrupa’ya geçiş mülteciler için artık imkansız. Zaten bu uygulamalar da onlara gözdağı ve yeni geçişleri önlemek için. O yüzden bu bölgedeki geçişlerin de azaldığını söyleyebilirim. Bir diğer önemli mevzu da şu ki özellikle salgınla birlikte mülteciler daha da yoksullaşıyor. Çocukların eğitimden uzaklaşması gibi bir tehdit var. Bu da çocukların sokaklardaki çetelerin eline düşmesi anlamına geliyor. Bizler bir süredir bu konudan oldukça endişeliyiz.”

EN SON EKLENENLER