Gezi’nin tanığı gazeteciler: İnsanlar sağduyulu olmasaydı ikinci 1977 yaşanırdı

Gezi direnişinin hem aktörü hem tanığı hem de mağduru olan gazetecilerden Gökhan Kazbek, Gezi ile ilgili haber yaptığı için işten atılırken, Serdal Işık plastik mermiyle sırtından yaralandı. “Nefes bile alamıyordum” diyen İsmail Altan ise, “Eğer insanlar sağ duyulu olmasaydı ikinci 1977 olayı yaşanacaktı” dedi.

Gezi direnişi 4’üncü yılını geride bırakırken, kent kent sokaklara yayılan direniş sırasında birçok kişi polis şiddetine maruz kaldı. Gezi’nin hem tanığı hem mağduru hem de aktörü olan gazeteciler de polisin bu şiddetinden nasibini aldı. “Gezi’ye sempati” ile baktıkları için gözaltına alındılar, darp edildiler, tutuklandılar ve işlerinden oldular. Gezi’de mesleklerini icra eden yaklaşık 100 gazeteci, polis tarafından darp edilerek, hakaretlere uğradı.

Yine o dönem bir dergi kapatıldı, iki yazar, bir pankart, bir dizi sansürlendi, bir kanal kapanmanın eşiğinden döndü. Gezi’de yaşanan hak ihlallerinden nasibini alan gazeteciler, yaşadıklarını anlattı.

KODROLU OLMASINA 1 GÜN KALA ÇIKARILDI

Gezi sürecinde sosyal medyada paylaştığı iddia edilen bir fotoğraf gerekçesiyle TRT’deki işinden çıkarılan Tele 1 televizyonu haber müdürü Gökhan Kazbek, bir buçuk yıl iş bulamadığını söyledi. Gezi olaylarında gazetecilik refleksi ile olayları haberleştirmeye çalıştıklarını dile getiren Kazbek, “Gezi olayları ile ilgili hiçbir haber yapmamamız istendi. Dolayısıyla biz TRT olarak habercilik anlamında hiçbir şeye imza atmadık” diyerek izin günlerinde başka haber kuruluşlarına yaptığı haberleri attığını söyledi.

Daha sonraki süreçte çalıştığı kurum tarafından sarı zarf verilerek kendisinden savunma istendiğini aktaran Kazbek, şunları aktardı: “Gezi sürecinde benim paylaştığımı iddia ettikleri bir fotoğrafla ilgili savunmamı istiyorlardı. Üçüncü savunmamın sonucunda Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edildiğim ve Ankara’ya gelmem gerektiği söylendi. Ben Çerkes kökenli biri olarak 1864’te atalarımızın bu topraklara geldiğini ve devlet aleyhinde hiçbir harekette bulunmadığımı söyledim. Dikkate almadılar. Sözleşmeli personel olarak 1 Kasım’da kadrolu çalışan olacakken, 31 Ekim’de Yüksek Disiplin Kurulu benim kurumla ilişiğimi kesti. 1 Kasım’da bu soruşturma olsaydı devlet memuru oluyordum.”

‘AYAKLAR ALTINA DÜŞEN GAZETECİLİK İYİLEŞTİRİLMELİ’

TRT’den ayrıldıktan sonra dergi ve televizyon konusunda oldukça deneyimli olmasına rağmen iş bulamadığını vurgulayan Kazbek, en son ise KHK ile kapatılan İMC TV’de iş bulduğunu aktardı. Gezi’den bu yana gazetecilerin çalışabileceği alanların oldukça azaldığına dikkat çeken Kazbek, “Gazetecilik örgütleri birleşmeli ve ayaklar altına düşen gazetecilik iyileştirmelidir” diye belirtti.

GEZİ’DE SIRTINDAN YARALANDI

Gezi direnişi sürecinde gazeteciliğe başlayan Etkin Haber Ajansı (ETHA) editörlerinden Serdal Işık da, Gezi olaylarının çoğunu takip ettiğini söyledi. Gezi’de gazeteci olarak yaşadığı zorluklara değinen Işık, “Polisin attığı yoğun gaz sonucu solunum sıkıntısı çektim. Daha sonraki süreçlerde de akciğerimde sorunlar devam etti. Plastik mermiyle sırtımdan yaralandım. Bunlar sadece benim yaşadıklarım. Gaz kapsülleri ile yaralanan arkadaşlarımız oldu, gözünü kaybedenler ve bildiğiniz gibi hayatını kaybedenler oldu. Bunlara tanıklık ettik. Gezi’de kısmen de olsa gazetecilik yapabildik. Şuan geldiğimiz aşamada ise gazetecilik yapmak çok daha zor. Gazeteciyim demek bile artık daha zor. Gazeteciler tutuklanıyor, çalıştığınız yayın organları kapatılıyor ve devlet sizi gazeteci olarak görmediği için alanda çalışmanız çok daha zor” şeklinde konuştu.

‘İNSANLAR SAĞDUYULU OLMASAYDI İKİNCİ 1977 YAŞANACAKTI’

Gezi sürecinde Barış Televizyonu’nda çalışan şu an ise serbest gazeteci olan İsmail Altan ise, “Gaz atılan kırmızı elbiseli kadın olayı gözümün önünde oldu” diyerek Gezi’de yaşanan hak ihlallerini anlattı. Polisin orantısız güç kullandığını ve biber gazı kullanması sonucu kendisinin fazlasıyla etkilendiğini dile getiren Altan, şöyle devam etti: “Gaz’dan kaynaklı çok göremiyordum. Gözlerimi açtığımda çok az görebiliyordum. Doğru dürüst göremeyince bir yurttaş koluma girmiş ve gözlerimi açtığımda beni The Marmara Hotel’inin yan sokağında bir yere getirdiğini fark ettim. Nefes bile alamıyordum. Diğer bir gün ise Gezi Parkı’nın içinde iken biber gazlı müdahale oldu. Arkadaşım yere düştü ben de kafamı ağaca çarptım. Öleceğimi hissettim. Öksürür gibi oldum ama öksüremedim. Eğer insanlar sağ duyulu olmasaydı ikinci kez 1977 olayı yaşanacaktı. Her taraftan gaz atılıyordu kaçacak yerimiz bile yoktu. ”
Altan, insanların can derdine düştüğü bir ortamda gazetecilerin tek kare de olsa fotoğraf geçmeye çalıştığına dikkat çekti.

EN SON EKLENENLER