Haberiniz ola…

Musa Anter Parkı’nda bilgisayar, fotoğraf makinesi, şarj cihazları, kayıt cihazının ağırlığını hisseden polis, “Abi çok ağır, nasıl taşıyorsun” deyince, kısa bir sohbete kapı aralanıyor. Ah, oflarımız derken “Abi biz de sizin gibiyiz, bizi de görün, yazın. Ben anlatmayayım ama sen gördüğünü yaz” diyor. Musa Anter Barış Parkı’nın içinde herkes için adalet isteniyor, haberiniz ola!

Adalet, vicdan, insan, biz, onlar, sokaklar… Dünyayı sil baştan gözümün önüne getiriyorum; neden tüm zamanların en çok aranan kavramıdır adalet? Kimdedir, kimin elinde, kim kullanıyor bu gizemli, gerekli, zorunlu kavramı? Ekmek, su, adalet… Acaba hangisi daha çok Maraş ile Cumhuriyet caddesinin çakıştığı noktada peşime takılan çocuk için gerekli? Yoksulluğun ölümden beter olduğunu yüzüme vuran o mülteci çocuklar. Adaletsizliğin global hali biraz ötesinde yerel hali. HDP’nin sürdürdüğü Vicdan ve Adalet Nöbeti’ni izlemekle görevli ama “bazı vekiller” gibi ara ara firar edip dalıyorum Van’ın sokaklarına.

Görevi ihmal suçu işlediğimin farkındayım; ama kentin sokakları, yoksulları, ekmeksizleri, mültecileri çekiyor kendine. ‘Gör’ diyor, ‘gör adaletsizliği’. Ara sokaklarda grup grup toplanmış çocuk, kadın, genç, yaşlı, hasta, vatansızlar, sığınmış Kürtlere. Firar hakkımı kullandıktan sonra Cumhuriyet’ten Maraş Caddesi’ne yokuş yukarı Musa Anter. “Cumhuriyet” ismi birçok kentte vardır ama her Kürt kentlerinde mutlaka vardır. “Cumhuriyet”, adaletiyle Kürde 29 isyan çıkartmış bir rejimin adı. Milli Egemenlik Caddesi’nin yokuşunu tırmanırken ayaklarım direniyor, aklımda sürekli firar gelgitleri! Gazetecisiniz, nöbet eylemini izleyeceksiniz, kimliğinizi GBT için bırakacaksınız, muktedirin adalet bekçilerini tek tek ikna edeceksiniz. HDP’ye mahsus prosedürleri geçtikten sonra “Yarı açık cezaevi”ni andıran Musa Anter Barış Parkı’na girmiş bulunuyorsunuz. Prosedürler ağırlaşırsa o zaman da aklınıza Habur Sınır Kapısı gelsin. Ya da “Pasaport” fillini hatırlayın. Pasaportunuz olsa da şansınız her zaman yaver gitmeyebilir. “Mesai bitti deyip” sınırın karşı yakasında kalabilirsin.

İçerisi mühim. Görmek isteyip de göremeyenler çok merak ediyordur. Uzaktan uzağa demir bariyerlerin deliklerinden merakını gidermeye çalışanların hakkı var, içeride olup bitenden. Özetle, milletvekilleri, parti yöneticileri, vekil danışmanları, havuz dışı gazeteciler ile sınırlı sayıda halkın olduğu park işte. Günlük basın toplantıları, ziyaretler, açıklamalar, toplantılar, değerlendirmeler bu arada polisin merak ettiği her şeyi yazmış oldum ama neyse, tamamlayayım. Bazı vekillerin selfie merakı, bazılarının sosyal medya tutkusu ve danışmanların “havası” gazetecilerin dedikodu malzemesi. Aramızda kalsın bazıları da benim gibi ara ara firari! Yaşlılar, din alimleri, barış anneleri, çocuklar, kadınlar, çevre il ve ilçelerden nöbet alanına yapılan ziyaret, özveri, derin duygular…

Aslında prosedürlerin tamamı kendine görelik, keyfiyetçi olduğu uygulamalara yansıyor. Misal bir muhabirimize tanıdıkları serbestiyet bir diğeri için aynı olmaya biliyor. İçeriye girmek bazen kolay ama çıkmak zorlaşabiliyor. Bazı ihtiyaçlarınızı karşılamak için git gel yapmak, şansınızı zorlar. Bunun için az su ve yemek tüketenlerin içeride kalma şansları artıyor. Örneğin, muhabirlerimiz gün içinde bir bardak su ile yetiniyor.

‘100 YILLIK ADALET BEKLEYİŞİ’

Mevzu vicdan ve adalet. Ermeni Mezarlığı üzerine yapılmış tuvalet alanında incelemelerde bulunan Garo Paylan, atalarının kemiklerini elinde tutmuş 100 yıldır gelecek adalete olan inancını yineliyor.

‘BİZİ DE YAZSANA’

Keyfi davranışlarından dolayı beni firara zorlayan polislerden birinin “benim için de adalet iste” sözlerini de buraya yazmak gerek. Arama tünelinin son noktasında içinde bilgisayar, yedek klavye, fotoğraf makinesi, bunlar için gerekli kablolar, şarj cihazları, kayıt cihazının ağırlığını hisseden muktedirin bekçisi, “Abi çok ağır, nasıl taşıyorsun” deyince, kısa bir sohbete kapı aralanıyor. Ah, oflarımız derken “Abi biz de sizin gibiyiz, bizi de görün, yazın. Ben anlatmayayım ama sen gördüğünü yaz” isteği bana Pascal’ın ünlü sözünü hatırlatıyor: “Adalete dayanmayan kuvvet zalimdir”

Musa Anter Barış Parkı’nın içinde herkes için adalet isteniyor, haberiniz ola!

Sedat Yılmaz – dihaber

EN SON EKLENENLER