Hak yol Aleviler olarak halklarla ve inançlara barış-vicdan inisiyatifi

Hak Aşkı, Xizir Hikmeti, Pirim Seyit Nesemi’nin Nefesi İle…

Can Darından Çerağ Olup Nur Olma Kudreti Hasıl Olsun, Zar u Zor Zamanda Canından Olanların Yol Bekleyenlerine Sabır İhsan Olsun, Kimsenin Gayreti Heçe Yazılmasın, Gayretleri Nehak’a Fırsat Vermesin. Gayretleri Ateşe Bir Avuç Toprak, Toprağa Bir Damla Su, Vicdana Rahmet, Akla Yol, Kemalete ve Sulha Meydan Olsun… Alem köşe bucak yanıyor. An olmuyor ki bir zulme tanık olmayalım, an olmuyor ki bir masum u pak’ın bu zulümat da yandığını görmeyelim. Vicdanımız kuruyor, kurutuluyor. Gözleri birbirine korkuyla bakan canlılar haline geldik. Korktukça daha bir kinleniyor. Etrafımızdan uzaklaşıyoruz. Selam vermek, göz göze gelmek, yardımlaşmaktan imtina ediyoruz. Birbirimize baktığımızda ise o büyük kinle karşılaşıyoruz. Kendi katilini görmek ve görmemezlikten gelmek. Bizim zulümatımızda doğa yanıyor, hayvan, nebat yanıyor. Doğa Ana hesap soruyor. Seni seninle sınıyorum diyor. Benim rızamı almadığın her an senin zulmün olacak diyor. Kuzey Kore’de nükleer bomba patlatılıyor. Okyanusa düşüyor su yanıyor. Milyon canlı ölüyor. Amerika bende vururum edalarında. Canların Çığlıkları arşa yükselirken. İnsan bunun bedelsiz olacağını sanıyor. Ardından 6,3’lük deprem cep telefonlarında birbirinin katlini isteyen insanlık. Arakan’da insanlık yanıyor. Yine iktidar arzusuyla iktidarın sömürü ve katliam aracı olmuş Budist rahiplerce katliam yapılıyor. Yemen Koleradan ve savaştan kırılıyor. Irak’ta her gün bir canlı bomba patlıyor. Suriye’de İşid barbarlığına karşı bir Hakikat duruşu sergilenirken, para babalarının ve Dünya hükümranlarının kabaran iştahları karşısında bedelsiz an geçmiyor. Türkiye bu savaşta kendi zencilerinin gırtlağına yapışmış kökünü kurutacağım diyor. Halklara sivrisinek muamelesi yaparak, bataklık kurutacağım diyor. Dünyanın gözü önünde ve yardımıyla kendine teğet geçen iç savaşa, darbeye bakmadan fırsatçılık yapmaya çalışıyor. Büyük savaşa hazırlanıyor. Suriye de ki durumdan hiç ders çıkarmadan, Akdeniz ölüm tarlasına dönmüşken. Bu ibreti durumu fırsata çevirdiğini düşünen kör siyaset, kin üreterek yeni darbeler hazırlıyor. Hakkari’de yargıç olmuş Valiler emrinde SİHA’lar yargısız infaz yapıyor. Ülkenin dağları, ağacı, suyu yanıyor, parselleniyor. Anadolu’nun kadim renkleri solduruluyor. Her gün sayılara adanmış ölüm haberleri geliyor. Şehit mertebesinde tokun, açın halinden anlamaz ama edebiyatını iyi yapar minvalinden. Ve kurban ile ibadet ederek, hayvanları boğazlama merasimleri. Avuçları kaşınan tüccarlar arasında, kendi etini elinde taşıyan zebaniler misali. Boğazlama, gırtlaklama pratikleri ile 1 Eylül’de bu ülkede milyonlarca hayvan boğazlandı. Hepsinin çığlığı Arş-ı Ala’da yerini aldı. Bedelsiz kalacak sanıyoruz. İnancın Hakikat değerleri ayaklar altında, muktedire kurban gidiyor. Yalnızlığından öfke krizlerine girmiş muktedirler. Onun lafından öte diplomasi yapamayan ‘ Adalet’li’- ‘Atalet’li’ muhalefet. İlk fırsatta boğazlama seramonisini devralmak için olmadık taklalar atarak yol yürümeye çalışırken. Hakikat rüyaları görüyor. Toplumu gırtlağa kadar battıktan sonra hatırlayan kravatlı sosyal demokratlık. Toplumsal sorunları kafasını kuma gömerek çözebileceğini açık eden Bıla Bıla siyaseti. Diplomasiyi de “Amcaoğlu Nasılsın” diyaloğuna çevirmiş bir Devlet pratiği ile karşı karşıyayız. Basınımız kör nafile, Tutsi kabilelerine yaklaşırmış gibi bataklık edebiyatında ihale topluyor. Mezar yeri hazırlıyor halklarımıza. Mezar ihaleleri peşinde. Hakikatçi Müslümanlar da köşede popüler siyasete fantastik çıkışlar yaparak çözüm üretmekten uzak duruyor. Halk arasında salahiyeti ve iradeyi güçlendirmiyor. Mala mülke teslim olmuş. Ebuzer yaklaşımı yok herkes uzlaşıyor. Bekleyelim de görelim yaklaşımı hakim, Müslüman halk içerisinde değil, dışından konuşarak sorunları çözmeye çalışıyor. Ya da popüler Kuran yorumculuğu ile sınırlı kalıyor. Hakikat’in cesareti noksan. Ya da inanmışlığı bireysel boyutta kalıyor. Toplumsallaşmıyor. Toplumsallığa yeterince inanmıyor. Hak Yol Aleviler de Cem Evleri etrafında Kurban merkezleri kurarak boğazlamayı özendiriyor. (Hesabı ağırdır bunun) Kadim lokmalarımız unutuluyor. Kanlı kurban giderek et yiyiciliğini özendirerek kasaba dönüştürüyor toplumu. Kadim Lokma geleneği unutturuluyor. Tüketici toplum özellikleri oto asimilasyonu daha da artırıyor. Bir gayrete ihtiyaç var. Bu böyle gidemez. Birbirimizin kanına girmişiz zaten, sonrası katliamlardır. Önü alınamaz katliamlar. Ne Devlet kalkabilir altından, ne muhalefet. Kutuplar keskinleşiyor. Dünya derdine yanıyor. Giderek herkes yalnızlığına gömülüyor. Ölüm planları yapıyor Muktedir. Toplu mezar hazırlığı var havada. Doğa Ana hesap soruyor. Barışa biraz gayret var ise onu canlı tutmak Hakk’tır. Barışın, Doğanın, Toprağın, Vicdanın, Evlatların Bizlere İhtiyacı Var… İçiniz karardı sanırım, fakat gerçeklik eksikleriyle birlikte bu. Bu nedenle sorumluluk ve inisiyatif almamız gereken bir dönemdeyiz. Bu nedenle savaşa ve ölüme hazırlanan bir ortamda Halklar ve İnançlardan Özelde Türkiye, genelde Ortadoğu ve Dünya da Barış ve Çözüm iradesiyle Barışı, Ortak Yaşamı, Beraber Müşterekte Buluşacak Eşit Toplumsallığı, Vicdanı, Rızalık kültürünü, Doğa Sevgisini Halkların, İnançların, Cinslerin dinamiklerinden oluşan. Toplumsal diplomasi yapacak “Atalet’li” davranmayacak dinamik bağımsız girişim grupları oluşturmak gerekiyor. Bunun işaret fişeğini, İnisiyatifini Hak Yol Alevi toplumsallığı üstlenebilir. İktidara makul olmayı, İnsanlık değerlerini, İnanç ve toplumsal değerlerini açığa çıkararak çözüme yönlendirecek, muhalefete Türkiye dinamiklerini hatırlatacak, “Ataletli” yedeklenen yaklaşım yerine, iradeli yaklaşımı ve cesareti verecek, Anadolu Halklar tarihini, paylaşım değerlerini açığa çıkararak Kin ve Din siyasetçiliğine itibar ettirmeyecek. Gruplar ve dinamikler için girişim başlatılmalıdır. Bu grupların muhatabı halk olmalıdır. Camiler, Tarikatlar, Fabrikalar, Okullar, Üniversiteler, Cem Evleri, Partiler, Meslek Odaları, Dernekler, Kahveler, Kafeler, Sokaklar toplumsal duyarlılığı artırabileceği noktalardır. Üst diplomasiyi ancak altan gelen Toplum Diplomasisi ile harekete geçirebiliriz. Gerisi Kravatlı diplomasi olur onun da hali ortadadır. Toplumlar Doğa ve İnsan birbirine Xizir olmalıdır. Başka da çare görünmüyor. Ortadoğu ve Dünya için de durum aynıdır. Zulüm ve Şidetten vazgeçirme dinamikleri açığa çıkmalıdır. Para, Zindan, Kin ve Din siyaseti Dünyayı her geçen gün bir büyük Tufan’a sürüklemektedir. Doğa Ana’nın çok sabrı kalmadı. Bunu en iyi bilmesi gerekenler de Hak Yol Alevi komlarıdır. Bu çıkış Hak Yol Alevi Toplumları içinde bir çıkış olacaktır. Köşesinde bekleyip ne olacağını gözlemleyen toplumlar kendilerine reva görülene razı olurlar ancak. Hak Deryasında çark bize doğrudur. Hak söylemek ve yapmak zamanıdır. Xizir cümlemizin yardımcısı olsun. Gayreti eksiltmesin…

EN SON EKLENENLER