Hak Yol (Rêya Heq) İnancında Hızır Hakikati Ve Yaşamsal İzleri.

Kendi Özünü Okuyabilen İnsan, İnsan-ı Kâmildir.  Derviş.

Alevi/Kızılbaş inancına göre Hızır (Xızır) kimdir? Aleviler inançlarında Hızır’a büyük önem verirler. Alevi inancına göre Boz Atlı Hızır her yerde hazır ve nazırdır, dara düşenin dostudur ve kurtarıcısıdır! Hızır, Alevi/Kızılbaş inancında ulu bir ermiş olarak kabul edilir, o en yüce ve en ulu makamın sahibidir. Hızır, toplumsal yaşamda adalet’in ve güvencenin de sembolüdür. Hızır yeni doğan bebeğin, can çekişen hastanın başucundadır. Yola çıkan yolcu ona emanettir. Yola çıkanlara “Hızır Yoldaşın ola” denilerek, ona elçilik, rehberlik ve kollama misyonu da yüklenmiştir. Hızır emanetlerin bekçisidir. İnsanlarımız birine geçici olarak bir şey teslim ettiklerinde “bu Hızır emanetidir” derler.

Alevi/Kızılbaş inancına göre, Hızır (Xızır) var olduğu sürece hiç bir insan darda ve zorda kalmaz. Hızır yoksulun, güçsüzün ve ezilenin dar gün dostudur. Hızır yokta var olmamıştır o her yerde ve her zaman vardır. Hızır en yakın dosttur, özlem ve umudun adıdır. Hızır, darda, zorda kalana uzanan eldir. Hızır düşmek üzereyken tutunan daldır. Hızır, zor durumda kalanların yardımına koşandır. Hızır Kalbi temiz, iyiliksever insanlara yardım edendir, mazlumun acısına ortak olandır. Hızır, yardır, yarendir, yoldaştır, darda olanların yardımına koşandır. Hızır acını bilendir, yaraya merhem olandır. O yüzdendir ki, o çağrılırken yetiş Ya Boz Atlı Hızır diyerek çağrılır.

Hızır, (Xızır) doğaya yeniden can verendir. Hızır’ın bastığı yerde güller, çiçekler açar ekinler yeşerir, bülbüller ötmeye başlar o baharın müjdecisi, doğanın bereketidir. Uğradığı hanede (evde) bolluk ve bereketin eksilmeyeceğine inanılır. Hızır, rüyasına girdiği kişinin derdine derman, yarasına ilaç olur, o kişi dertlerden uğursuzluklardan arınır. Alevi/Kızılbaş inanışına göre Hızır, bazen Şah-ı Merdan Ali olmuş, Hak ve adalet için savaşmış, bazen Pir Hünkâr olmuş, barış için insanlığa hizmet etmiş, bazen Pir Sultan olup, zalimin karşısında durup mazlumun yanında yer almış! Hızır’ın en zor anda ortaya çıkıp tüm umutları, gerçeğe çevireceği, dünyayı kötülerden kurtaracağı, toprağa bereketi, insanlığa Barış’ı taşıyacağı inancı bugünde halkımızın inanışında varlığını korumaktadır. Alevi/Kızılbaş inanışına göre, Hızır ölümsüzlük suyu (abıhayat) içmiştir. Alevi/Kızılbaş inancında Hızır o kadar kutsal ve manası o kadar büyük ki, o sözle ve yazıyla tarif edilemeyecek kadar önemlidir. Alevi Ozanlarının deyişlerinde de Hızır önemli yer tutar. Hızır’a verilen değeri Fakir Ednâ şu sözlerle dile getirir:

 “Çok günah işledim senin katında
Eriş Şâh-ı Merdan sen imdat eyle
Kul daralmayınca Hızır yetişmez
Yetiş Hızır Nebî sen imdat eyle.”

Her inanışta olduğu gibi Alevi/Kızılbaş inancında da bazı kutsal günler, ibadetler vardır. Gerçi Alevilikte ibadetin yeri, şekli, zamanı, mekânı yoktur. Alevilikte esas olan her zaman kâmil (olgun) insan olmaya çalışmaktır. Alevilerin gelenekselleşmiş inanç kültürü içinde Muharrem ayının ve Hızır (Xızır)  ayının çok ayrı bir yeri vardır. Hızır ayı geldiğinde evlerin her tarafı güzel bir şekilde temizlenir ve gelecek misafirlerin şahsında haneye Hızır uğrayacağına inanılır. Aleviler misafiri Hızır’la, Hızır’ı da Şah-ı Merdan Ali ile özdeşleştirmişlerdir. Mihman (misafir) Şah-ı Merdan Ali’dir denilip daima misafirin geleceği hesaplanarak ön hazırlık yapılır. Hızır efsanesinde anlatılan bu tarihi buluşma, Hicri takvime göre Ocak ayının 31’inci günü, Şubat ayının da 1 ve 2’inci günlerine denk gelirken, Miladi takvimine göre ise 13, 14, 15 Şubat’a, denk gelir.

Hızır (Xızır) Orucu, Şubat ayının ikinci haftasına denk gelen (14 Şubat)  Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri tutulur. Hızır Orucu; gece yarısından itibaren hiç yememek üzere tutulur ve akşam güneş batıp gün kararmaya başlayıncaya kadar devam eder. Alevi/Kızılbaş inancında oruç yalnız yemeden, içmeden kesilmek değildir, ahlaki kurallara dikkat etmek demektir. Bununla birlikte Alevi inancında, eline, diline, beline, aşına, işine, yoldaşına, sahip çıkmak en güzel oruçtur! Hak Yol inancına mensup olup, Hızır kültüne inanan canlar kimi yörelerde üç gün, kimi yörelerde beş gün, kimi yörelerde de yedi ün oruç tutarlar. Anadolu’da, eskiden dedeler, pirler, rehberler, tüm taliplerini genellikle yürüyerek dolaşmak zorunda kaldıklarından tüm Köylere (Talip’lere) aynı gün veya hafta (oruç tutulan üç gün) ulaşmaları mümkün olmadığı içindir ki, Hızır Orucu yörelere (bölgelere) göre değişmiştir.

Hızır (Xızır) gününün ilk sabahı güneşin doğuşu kapı önüne çıkılarak karşılanır, güneşin ilk ışıklarının değdiği toprak ananın yüzüne “Ya Hızır” denilerek aşk-ı niyaz edilir. En yakındaki kutsal mekân ziyaret edilir. Hızır kurbanı adanır. Ocak’larda yakılan ateş üç gün boyunca söndürülmez, kadim inanışta yakılan Hızır ateşi yasamın yeniden doğuş ateşidir. Can taşıyan her can’ın ve insanın hanesine ve yaşamına Hızır uğrasın dünyamıza aydınlık gelsin, her türlü karanlıklar öncelikle de zalimin ektiği karanlıklar boğulsun, Hızır günlerinin ilk sabahıyla doğan güneş, güzellikler getirsin, özgürlük getirsin, denilerek dualar edilir. Anadolu’da kimi yörelerde bekâr genç kızlar ve erkekler oruç akşamları su içmezler, Hızır’dan dilek dileyip uyurlar, rüyalarında kendilerine kim su ikram ediyorsa, ilerde onunla evlenileceklerine inanırlar.

Orucun son günü aksamından başlanarak Hızır (Xızır) Cemi tutulur. Cem, Cem Evinde yapılır, Cem Evi yoksa Pir (Dede) ve Talip hangi mekânı uygun görürse Cem o mekânda (büyük evde) yürütülür. (Hızır Cem’i Alevilerce kutsal ibadet günü olarak bilinen Perşembe akşamına denk getirilir.) Cem erkânın yürütülmesinde en başta Cem’i yapacak olan Pir (Dede) sorumludur. Cem’e başlarken Cem’i icra edecek olan Pir öncelikle kendi özünü dara kaldırır, rızalık alır. Devamında Cem meydanında bulunan canlar dara kaldırılır. Pir (Dede) Cem’de bulunan canlara şu çağrıyı yapar: Bu meydan Hakk ve Hakikat meydanıdır, bu meydanda, küskün, dargın, alacaklı, verecekli ve gönül kırmış kişilerin yeri yoktur. Bu çağrıdan sonra dargın ya da (istekli) olup meydana gelenler olursa, dargınlar, kırgınlar, küskünler barıştırılıp rızalık alınır. Pir (Dede) “Mümine nişan” der, sağında ve solunda oturanlarla görüşür. Cem’de bulunan tüm Canlar yanındakilerle görüşüp birbirlerinin omzuna aşk-ı niyaz ederler. Bu görüşme toplumun birbiriyle rızalık alma, birbirinden hoşnut ve razı olma anlamındadır. Bu ritüel Cem erkânının olmazsa olmaz koşullarından biridir. Devamında Cem olunur erkân yürütülür, Semah dönülür, Cem birlenir deliller sırlanır. O gün yapılan kömbe ya da çörekler lokma (niyaz) olarak hazırlanır meydandaki canlara (dağıtılır) sunulur, bu inanışta gösterişe yer yoktur. Hızır Cem’inde lokmaların dağıtımıyla, eşit paylaşımın güzelliği yaşatılır. 

Hızır (Xızır) ayında Pir (Dede) ve Talip ilişkileri daha da güçlenir, Pir Talibini sorar, Talip ise Pir’in yolunu gözler. Aleviler güçlü Ocak sistemiyle ve Hak Yol önderi Pirler (Dedeler) aracılığıyla Hızır ayı gibi diğer kutsallarımızı da bu güne kadar getirmişler ve yaşatmışlardır, bizler toplum olarak Hak Yol’a hizmet vermiş şu anda hizmet veren Ocak Pirlerimize (Dedelerimize) çok şey borçluyuz. Biz Aleviler, bu güne kadar yaşatılarak getirilen değerlerimizi korumak, yaşatmak ve güçlendirmek zorundayız. Bilinçli bir şekilde örgütlenerek, bilinçli örgütlü bir güç olarak hepimiz bir ağızdan sesli bir şekilde haykırarak değerlerimize sahip çıkmak zorundayız.

Evet, günümüzde inancımızın, Cemimizin ve Semahımızın olmazsa olmaz değerlerimizin yozlaştırılmasına karşı çıkacağız. Karşı çıkacağız ki, bizden sonraki kuşaklar değerlerimizi sahiplensin ve gelecek kuşaklara temiz bir şekilde taşısın. Özellikle Alevi gençliğinin en duyarlı olması gereken konulardan biri de inancımızın olmazsa olmazı, inancımız gereği kutsallık yüklediğimiz değerimiz Semah ritüelimiz düğün dernek salonlarından ve türkü barlardan çıkarılmalıdır. Kutsal değerimiz olan Semahımızı olur olmaz her siyasi ve politik kimlikli kişilerin önünde alanlarda ve meydanlarda dönülmemelidir. Kutsalımız olan Semah ritüellerimizin içi hakikatin sırrıyla ve gizemle doludur, Semahımız seyirlik değildir, seyir için yapılmamalıdır. Semahımız Hakk aşkına dönülmelidir.

Aleviler ve Alevi inancı, tekçi-inkârcı, asimilasyoncu, manipülasyoncu (hileli yönlendirme) rejimle-sistemle birlikte anılmamalıdır. Aleviler 90 yıldır inkâr ve asimile ediliyorlar. Tek Din ve Mezhep dışında, diğer inançların ve halkların inkârı üzerine oluşturulan rejimi-sistemi korumak için girişilen hiçbir yapı içerisinde Aleviler yer almamalıdırlar. Kendi bireysel menfaat ve çıkarları için bizleri ve değerlerimizi akıl almaz şekilde kullananları, Siyasette bir yere aday olmak için, arkamızda bir sürü insan var yalanı ile Alevileri ve Alevi örgütlerini kullanarak sadece kendilerine hizmet edenleri deşifre etmek gerekir ki, toplum katında meşru zeminleri olmasın. Toplum karşıtlarına, bireysel menfaat ve kariyer düşkünlerine inançlarımız ve inançlarımızın temsil ettiği değerler kaptırılmamalı ve teslim edilmemelidir. Bütün bunlar içinde farkında olmak, demokratik alanda bilinçli ve örgütlü olmak gibi bir zorunluluğumuz vardır. Boz Atlı Hızır cümle canların yar ve yardımcısı olsun ve kim ne istiyorsa onunda muradını versin. Sinemilli Ocağı Dedelerinden Büyük Tacım Dedenin Oğlu Tacim Bakır Dede’den dinlediğim iki dörtlükle yazımı sonlandırıyorum. Aşk İle.

“Hakk sana senden yakındır, cümle eşya sendedir

Bir nazar et aç gözünü seyri temaşa sendedir

Geç ihanet perdesinden sensin daima emin

Sen Eminullah hakkısın sırrı Mevla sendedir.

 

Bir nazar et aç gözünü, bir söyle, bir dur, bir otur

Mescidi meyhane sensin, hem kilise sendedir

Âlemi Kübra özündür, Garip’a Hakk’tan Uyan

Yedi kat yer, yedi kat gök, yedi derya sendedir.”

 

İletişim: Mehmet_k.34@hotmail.com

 

 

EN SON EKLENENLER