Haklılığımız pasifizme gerekçe yapılamaz

Sürekli dile getiriliyor. Bölgemiz ve Türkiye olağanüstü bir süreçten geçiyor. Bu süreci olağan, bildik tutumlarla karşılamak kaybettirir. Sıradan yaklaşım ölüm ve gözyaşımızı daha da arttırır. Öyleyse biz de bu sürece olağanüstü bir duyarlılıkla yaklaşmak durumundayız.

Geçmişte yapılan hataları sayarak, “ben biliyordum, haklı çıktım” ifadelerine sığınmak büyük bir gafletin habercisidir. Karşıdaki düşmana bakın, dün birbirine en ağır hakaretleri yapanlar, bugün Kürt halkının hakları ve mücadelesi söz konusu olunca birleşmektedirler. O zaman bizlerinde, kendilerine solcu, demokrat, aydın, devrimci, yurtsever diyenlerin ortak düşmana veya düşmanlara karşı, ortak, birleşik bir mücadele cephesinde bir araya gelmekten başkaca bir çaresi yoktur.

Ömrünün en verimli çağını zindanlarda, dağlarda, sürgünlerde geçiren ve belirli bir süreçte aktif mücadeleden kopmuş olanlar da dahil, vicdanı hala halkımızın özgürlüğü için çarpan her bir birey Halklaarın Birleşik Cephesini oluşturmak ve güçlendirmekle, içinde aktif yer almak ve mücadeleyi yükseltmekle yükümlüdür. Yarın çok geçtir.

Bugüne kadar her katliamın, her zalimliğin arkasında ağıt yakarak ömür tüketen halklarımıza birazcık cesaret ve direnme azmi kazandırmak istiyorsak, “gün bugündür. Derlenip dürülmesin bayraklar, bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır” anlayışı ile harekete geçmemizin zamanıdır.

Süreç hiç birimize “hata yapıldı, bizi dinlemediler, bizim dediğimiz yapılsaydı böyle olmazdı” demeyi, bugünün somut görevlerinin önüne çıkarma hakkını vermiyor. Elbette eleştiri hakkımız, gördüğümüz hataları dile getirme hakkımız her zaman saklıdır. Ancak süreç bizlere can bedeli özgürlük mücadelesini dışardan seyretmeyi yasaklıyor. Ya özgürlük için direnmekten başkaca hiçbir çaresi olmayan halklarımızın saflarında örgütlü yer alırız, ya da tarih yarın bizi acımasızca yargılar.

Hiçbir haklı eleştiri dahi, hiçbir doğru öngörü dahi, TC devletinin ve bölge gericiliğinin halklarımıza dayattığı imha amaçlı kirli savaşa seyirci kalmamızı haklı gösteremez. Açık söyleyelim, “biz mücadeleden kopmadık, her türlü eyleme katılıyoruz, destek veriyoruz” demek halkların yetişmiş ve elinden daha çok şey gelen 40 yıllık devrimcilerin tavrı ve tutumu olamaz. Halkımız bizlerden sıradan destekten öte işler bekliyor. Bize düşen bu beklentilere cevap olmaktır.

Ömrümüzün çok büyük bir kesimini bu haklı kavgaya adamış bizler, zora düşen, darda kalanların mücadelesine sadece destek vererek vicdanımıza söz anlatamayız. Bizim vicdanımız bize şimdi elimizden gelen her şeyi yapmayı emrediyor.

Düşman dört bir yandan bizi kuşatmaya çalışıyor. En seçkin evlatlarımızı bizden acımasızca koparıyor. Devrimcileri bulundukları her alanda derdest etmenin planları yapılıyor. O zaman bize düşen, hiçbir (haklı, haksız) gerekçeye sığınmadan halkımızın bizden beklentilerine cevap olmaktır. Yarın oturup kaybettiklerimize ağıt yakacak durumu düşmek istemiyorsak, bugünden kendi emeğimizle yarattığımız ortak değerlerimize sahip çıkmalıyız.

AKP faşist iktidarı arkasına önce MHP’yi aldı. Şimdi de CHP’yi almış görünüyor. HDP ve bazı demokratik çevreler dışında aktif muhalefet yapan güç kalmadı. Bu güçler de her gün gözaltına alınarak, korkutularak işlerini yapmaktan alıkonuyor.  Bu yüzden biz yurt dışında bulunan devrimcilere, demokratlara, yurtseverlere daha büyük görevler düşmektedir. Ülkede dört bir yandan saldırı altında bulunan ilerici güçlere en azından bir nefes borusu açmak için aktif bir mücadelenin içinde bulunmalıyız. Dünyadaki ilericileri, devrimcileri, demokratları harekete geçirici eylemlilikler geliştirmeliyiz.

Bunu en etkin yapabilmenin yolu ise birlikte iş yapmaktan geçiyor. Sisteme muhalif güçleri bir araya getirmekten geçiyor. Bugünün gerici emperyal sistemi bölgemizde büyük oyunlar içindedir. Halklarımızı kendi aralarındaki it dalaşına alet ederek düşmanlaştırıyorlar. AKP ve diktatör Erdoğan Kürtler bölgede söz sahibi olmasın da ne olursa olsun mantığı ile önüne gelenle ittifaklar geliştiriyor. Şimdi de Esat ile anlaşmanın peşindedir. Amaç Kürt halkını bölgede statüsüz bırakmaktır. Bunun için kanlı planlar yapmaktadır.

Erdoğan diktatörü, Kürt Halk önderi sayın Öcalan’ı imha etmeyi, Kürt Özgürlük Hareketi’nin kontrolündeki tüm bölgelere askeri operasyon yapmayı planlamaktadır. Kürt halkı böylesine büyük tehlikelerle karşı karşıyayken, bizler hala kendimizi iç eleştirilerle oyalarsak, düşmanın ekmeğine yağ sürmekten öte bir iş yapmamış oluruz.

Tehlike benden uzaksa bir şey olmaz gafletinden uyanmamın zamanıdır. Tüm faşist yönetimler, en büyük tehlikeden başlayarak süreç içinde tüm aykırı sesleri susturarak diktatörlüklerini sağlamışlardır. Erdoğan’da onların yürüdüğü yoldan yürüyor. Tüm aykırı sesleri susturmaya çalışıyor.

Hemen harekete geçmez, güçlerimizi birleştiremezsek yarın uğruna mücadele ettiğimiz, kan ve can pahasına elde edilen kazanımlarımız yok olacak ve halklarımız hak etmedikleri koyu, kapkara bir diktatörlük esareti altında yaşamaya mahkum olacaktır.

Seçim bizimdir ya direneceğiz, ya da geleceği kaybedeceğiz.

 

EN SON EKLENENLER