Her sabahın bir sahibi vardır!

Son yıllarda “Eyy” diye başlayan söylemlere alıştırılıyor kulaklarımız. Eskiden “Eyy” diyenler ayıplanır, insanlara insan gibi üslupla hitap etmesi önerilirdi. Okulsuz, eğitimsiz köy insanını dahi rahatsız eden bir dil, ülkemizin ana dili gibi bir şey oldu. Kabadayıca, küstahça, diplomatik dilden, hukuk dilinden, saygı dilinden çok ötelerde. Seviyesiz, empatiden yoksun bir dil.

İnsan bir başka ülkede yıllarını göçmen olarak uzun yıllar yaşamış ise ülkesinin hayaliyle yaşar. Gözlerini kapatıp yatağına uzandığında büyüdüğü topraklardaki, dağlarda, derelerdeki güzellikleri arar. Çıplak tepelere binbir ağaç, çiçek diker özlem duygularıyla. Toprak ve bitki kokusunun insanı dinlendirdiği, can ve güç verdiği dağlar, dereler birer inşaat şantiyesi olsa da hafızalardaki güzellikler, insanlar yaşadıkça unutulmaz. Avrupa’dan ülkeye böyle koruyucu bir ruh haliyle baktığımız da, ülkemizde her şeyin gittikçe karanlıklaştığını görüyor ve kaygılanıyor insan; içi kararıyor.

Mesela: “Eyy…. kaç ağaç diktiniz bu ülkeye?” diyenleri hayretle dinlemekten acıtıcı bir şey olmadığını yaşıyor.  Yüreğimiz ağzımıza geliveriyor ne cevap vereceğimizi bilemez oluyoruz böyle bir kirli, çirkin yalana karşı. Ülkenin dağını, deresini, tepesini inşaat alanları yaparak, binlerce senelik ormanları sanki bizler tüketmişiz gibi. Yakınlarımıza, yandaşlarımıza rant alanı açmak için gece yarıları, oy çoğunluğu uyanıklığı ile kanunlar çıkaran “Eyy’ler”, Miteolojik kitaplardaki destanlarda anlatılan altın ovaların topraklarını zehirleyenler sanki bizleriz!

Yok edilen sadece topraklar mı?

Eskiden de ülkemizde devlet zorba yöntemleri çok kullanırdı ama en azından yine de dürüst hukuk adamları bulunurdu.  Polisin, jandarmanın, sorgucunun elinden “sağ kurtulabilirsem dürüst bir hukuk insanına kendimi anlatırım” güveni vardı. Nasıl ormanlar bitirildiyse o güvenilir hukuk insanları da yok edildi. Yerlerine, yukarıdan verilen emirlere göre karar veren bir takım emir erleri yerleştirildi. İnsanın adalete güveni de öldürüldü.

Devamı var: Temel insan hakları binlerce senedir sorun olmaktan çıkmayan toprakların çocuklarıyız. Tek tip, tek renk, tek dil olmamız için devletin yaptığı zulümlerle dolmuş tarih ananın defter sayfaları. Toplu kıyımlar, otel odalarında yakmalar, kurşunlamalar, evlerimizi başımıza yıkmalar bizim kuşağın gözleri önünde yaşandı. İnsanın insana güvenini de öldürdüler.  Bu kadar baskıya rağmen dünyaca ünlü aydınlar, yazarlar, şairler yetiştirdi çorak  topraklarımız. Bu insanlarımızı dünya kabul etti, bir tek bizim ülkemiz kendi aydını, yazarını, sanatçısını, bilim insanını kabul edemedi, yalancılar, talancılar, üçkağıtçılar hep değer buldu. 142 Gazeteci, binlerce aydın, yazar, onlarca Belediye Başkanı, Milletvekili şu an cezaevlerinde suçlarının ne olduğunu öğrenmek için bekliyor. Yazdıkları haberlerin, köşe yazılarının, altına imza attıkları barış bildirilerin, meydanlardaki konuşmalarının suç sayıldığı bir başka ülke yok dünyada.

Alevilerin çok sesli kanalı olan TV10 ekranı karartıldı., Alevi deyişlerinde, insanların gündeme ilişkin yorumlarında suç bulamayan devlet, Kanun Hükmünde Kararname çıkararak sazımıza, semahımıza, deyişlerimize dahi tahammül edemediğini gösterdi. Kendi yaptıklarının duyulmaması için Terör diyor, Terör örgütlerine destek diyor ama hakkımızda açılmış ne bir dava nede kesinleşmiş bir mahkeme kararı  Ne kadar baskı yapılırsa yapılsın, insanların iletişimini kesmek, dillerini susturmanın günümüzde mümkün olamayacağını dahi bilmeyen bir zihniyet.

Düşüncenin bir de öteki yüzü vardır; Güçlüye göre suçlu, güçsüze göre suçlu kavramları farklıdır. Bu durumu dost sohbetlerinde, derneklerde, kahvelerde konuşurken insanlar şu soruların cevabını öğrenmek istiyorlar: IŞID ile savaşan tüm ülkelere karşı savaş ilan edenler de bize göre suçludur.

Bir taraftan IŞID ile savaşıyorum diye yaygara koparırlarken diğer taraftan savaştığını söylediği örgüte silah yardımı, savaş cihazları ve güçlü silahlarla donatılmış TOYOTA arabaları verenler, petrol alış verişi yapanlar, sanki dünyayı salak, beyinsiz yerine koyuyor. Rant yasalarıyla, yandaşlarına en ilkel işyerlerini açtıranlar, ilkel çalışma koşulları sonucu yaşanan işçi katliamlarının üstünü örtmeye çalışanlar bize göre suçludur..

Köy okullarını kapatarak binlerce çocuğu şehirlerdeki tarikat yurtlarına muhtaç edenler, o körpecik çocukların geleceğini karartan, sapıklara kolaylık sağlayanlar bize göre suçludur.

Talan siyasetinizi daha uzun yıllara yaymak ve iktidarda kalmak adına, tüm muhalifleri uydurma suçlamalarla hapislere atanlar asıl suçludur.

Hukuk sistemini, siyasi tercihlerle uluslararası hukuka aykırı hale getirenler, sapıkları, katilleri, pisikopatları koruma altına almaya çalışanlar ağır suç işlemektedir Aldandık, kandırıldık diyerek, Allah affetsin diyerek bu suçlardan kurtulmak mümkün değildir.

‘Eyy’ler dünya kurulalı böyle zulüm yaşamadı. Ölümden ölüm beğeniyorlar.  Sadece insanların değil, çalıların, çirpilerin, börtülerin, böceklerin de katilleri olarak yazacak adınızı insanlık tarihi. Bizim gücümüz yetmeyebilir ama tarih asla affetmez.  Herkese aydınlık, acısız günler dileğimle, demiş ya ozan; Her sabahın bir sahibi vardır.

02.12.2016

 

EN SON EKLENENLER