Hizbullah itirafçısından çarpıcı bilgiler: Musa Anter’i biz öldürecektik

90’lı yıllarda hem Hizbullah hem de JİTEM ile çalıştığını söyleyen itirafçı, “Musa Anter’i biz öldürecektik ama son anda çıkan bir aksilikle JİTEM yaptı” dedi. Hizbullah’ın cezaevinden salıverilen liderleri ile devlet ilişkilerini anlatan itirafçı, Hizbullah’ın bugün de Hür Dava Partisi aracılığıyla AKP’ye yedeklendiğini söyledi.

1990’lı yılların en karanlık örgütü olan Hizbullah, bölge kentlerinde Kürt halkına karşı işlenen büyük katliamların altına imza attı. Söz konusu örgütün ele başları ve üyeleri, işlediği suçlardan ya hakkıyla yargılanmadı ya da çıkarılan özel yasalarla salıverildi. Kimi camilerin bodrumunda hazırlanan özel işkence hücrelerinden çıkarılan cenazeler, domuz bağları ile öldürülen yurttaşların görüntüleri hala bölge halkının hafızalarında tazeyken, söz konusu örgüte dair hala birçok şey gizemliğini koruyor.

‘JİTEM’İN CİNAYETLERİNİ BİZ ÜSTLENİYORDUK’

Uzun yıllar Hizbullah’ın içerisinde faaliyet gösteren ve kimliğinin açıklanmasını istemeyen bir şahıs dihaber’le önemli bilgiler paylaştı. Uzun zamandır konuşmak istediğini, ancak bir türlü bu iradeyi kendinde yaratamadığını söyleyen Hizbullah itirafçısı, söz konusu örgütün oluşum sürecinin amacını, kimlerin bu örgütten faydalandığını, kimi eylemlerini ve şu anki durumunu aktardı.

Hizbullah içerisinde hem askeri hem de istihbarat çalışmalarında en aktif düzeyde yer aldığını söyleyen itirafçı, “JİTEM kurucusu Arif Doğan’ın ‘Hizbullah’ı, PKK’ye karşı biz koruduk’ söylemi doğrudur. JİTEM’in yurtsever Kürt halkına karşı işlemiş olduğu kontra cinayetlerini, sırf ondan aldığımız büyük destek nedeniyle, Hizbullah adına biz üstlenmek zorunda kalıyorduk. Hatta Musa Anter’i, biz öldürecektik ama son anda çıkan bir aksilikten dolayı, biz değil JİTEM yaptı. Zaten bu yaptıklarımızdan dolayı, bölge halkı tarafından deşifre olduktan sonra bize ‘Hizbi-kontra’ denmeye başlandı” dedi.

‘JİTEM’LE ÇALIŞMAYA BAŞLADIM’

1999’da yılında İstanbul’da bir villada polisle girdiği bir çatışmada ölen Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu’nun karanlık bir geçmişinin olduğunu ve devletle çalıştığını sonradan anladığını belirten itirafçı, şunları kaydetti: “Ben gözaltına alınıp sorguya çekildiğimde direniyordum, hiçbir şey konuşmuyordum. Bana işkence yapan polisler ‘Sana bir şey göstereceğiz, onu gördükten sonra ne için, kim için direndiğini de görmüş olursun. Artık konuşur musun, konuşmaz mısın kararını verirsin’ dediler. Gözaltı ve sorgu merkezinin bir üst katında beni bir kapının önünde geçirdiler. Kapı aralanmıştı. Muhtemelen içeridekileri göreyim diye bana işkence yapanlar kapıyı aralıklı bırakmışlardı. O kapıya göz ucuyla bakmamı istediler benden. Ben de baktım ve gördüklerim karşısında şoka uğradım. Edip Gümüş (Hizbullah’ın yöneticilerinden ve müebbet ile yargılandığı halde AKP hükümeti tarafından çıkarılan yasa ile 4 Ocak 2011’de tahliye edildi. Hizbullah’ın şimdiki lideri) ve Cemal Tutar (Hizbullah’ın lider kadrosundan ve Edip Gümüş ile birlikte tahliye edildi) emniyet müdürü ile birlikte deri koltuklar üzerine oturmuş, tatlılar yiyip kola içiyorlar, gülerek muhabbet ediyorlardı. Üyesi olduğum örgütün lider kadrosu ben işkencedeyken, bana işkence yapanlarla gülüp sohbet ediyorlardı. Bu nedenle ciddi bir kırılma yaşadım. Ben de bu görüntüden sonra ne biliyorsam polise hepsini anlattım. Daha sonra da JİTEM ile çalışmam için polis beni ikna etti. Kabul ettim. Artık resmen JİTEM elemanıydım.”

‘HİZBULLAH-AKP İLİŞKİSİ’

“Cemal Tutar’ı (söz konusu tarihte, Hizbullah’ın askeri kanat sorumlusuydu) örgütle olan münasebetim vesilesiyle tanıyordum” diyen itirafçı, sözlerine şöyle devam etti: “Edip ve Cemal, Velioğlu öldürülürken aynı evde yakalanmışlardı. Örgütün en üst düzey yöneticileriydi bunlar. Velioğlu’nun öldürüldüğü evde örgütün tüm dokümanlarının toplandığı CD’ler polis tarafından ele geçirilmişti. Edip ve Cemal’in yöneticiliklerinin yanı sıra gerçekleştirdikleri sayısız eylem vardır. Bu iki kişi nasıl oluyor da salıveriliyordu? Tüm bunlar MİT ve derin devletin kontrolünde gerçekleşti. Bu kirli ilişkiler, AKP ve Tayyip Erdoğan’ın döneminde de devam etti. Çünkü Tayyip Erdoğan daha İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı iken bizimle (Hizbullah) ilişkisi vardı. Yine Hizbullah tutuklularının 2003-2004 yıllarında yasal kılıfına (pişmanlık yasasından faydalanma) uydurularak topluca tahliye edilmeleri ve daha sonra da örgütün lider kadrosunun salıverilmesi AKP-Hizbullah ilişkilerinin bağlantısı için ispatlardır sanırım.”

‘HÜDA-PAR GENEL BAŞKAN YARDIMCISI SİNAGOGLARIN FAİLİDİR’

AKP ve Hizbullah’ın siyasi kanadı olan Hür Dava Partisi arasındaki ilişkilere de dikkat çeken itirafçı, şu bilgileri paylaştı: “Şu an Hüda-Par’ın Genel Başkan Yardımcısı M.A.D.’nin (itirafçı söz konusu kişinin açık kimliği ve görevini paylaşıyor) eski bir Hizbullah militanı olduğu bilinmektedir. Kendisi Batman’ın Kozluk ilçesindendir. 90’lı yıllardan beridir böylesi örgütlenme ve çalışmalarda yer alan biridir. En son İstanbul’da Yahudilerin ibadet mekanları olan Sinagoglara 15 Kasım 2003 tarihinde iki ayrı saldırı gerçekleştirmişti. Bu nedenle aranıyordu. Uzun süre önce yurt içinde daha sonra yurt dışında gizlendi. Sinagoglara yaptığı bu saldırılardan dolayı İsrail İstihbarat Örgütü MOSSAD’ın hedefi ve takibindeydi. Bu zaman zarfında Duyar ortalıkta hiç görünmedi. AKP’nin İsrail AKP’nin bölgede PKK ve Kürtlere karşı askeri-siyasi mücadelesinde etkin bir aktördür.”

‘HİZBULLAH-HÜDA-PAR FABRİKA AYARLARINA GERİ DÖNÜYOR’

Devletin bir dönemler suçlu ve aranan Hizbullah üyelerini, PKK’ye ve Kürt halkına karşı kullanmak için affedip, ajanlaştırarak, koruculaştırarak kendi denetimine aldığını hatırlatan itirafçı, son zamanlarda yine bu politikanın devrede olduğunu aktardı. AKP ve Hür Dava Partisi’nin yakınlaşmasını bu çerçevede görmek gerektiğinin altını çizen itirafçı, anlatımını şöyle sürdürdü: “Bölgede PKK’nin yükselişini engelleyip sınırlandırmak isteyen devlet, bugün tekrardan Hüda-Par’a ihtiyaç duyarak 90’larda olduğu gibi Hizbi-kontrayı sivil paramiliter güç olarak hazırlamaya çalışmaktadır. Gerek maddi gerekse askeri mühimmat bakımından finanse edilmektedir. Hizbullah, özellikle Amed (Diyarbakır) merkezli olarak silahlı ve teorik eğitimler almaktadır. Bu eğitimleri de bizzat hükümet organize etmektedir. Tayyip Erdoğan’ın bu konuyla ilgili görevlendirdiği kurmayı ise Süleyman Soylu’dur. Daha önce de AKP adına Bülent Arınç Amed’e gelerek Hüda-Par ile görüşmeler yapmış ve bu görüşmelerden sonra Hüda-Parlılar Kürt halkına saldırmıştır.”

‘AKP VE HÜDA-PAR’IN REFERANDUM ORTAKLIĞI’

Geçtiğimiz Nisan ayının 16’sında gerçekleşen referandumda Hür Dava Partisi’nin “Evet” oyu kullanarak, AKP’ye yedeklenmesine vurgu yapan itirafçı, “Tayyip Erdoğan referandumdan sonra Hüda-Par’a teşekkür ederek ortaklıklarını itiraf etmişti zaten. Ayrıca AKP’nin TRT 6, Kanal A Haber ve TRT’nin diğer kanallarındaki programları Hüda-Par ile birlikte düzenleyip, denetlemesi aralarındaki ilişkinin hangi düzeyde olduğunun açık bir kanıtıdır” şeklinde konuştu.

JİTEM ile çalıştığı dönemde net olarak bildiği ve tanıdığı Hizbullah örgütünün 7 şura üyesinin 4’ünün polis ile çalıştığını vurgulayan itirafçı, “Bugün de aynı durum söz konusu. Hatta Hizbullah-Hüda-Par tamamen devlet-hükümet tarafından kontrol altına alınmış. Kürt topraklarında Hizbullah’ın örgütlenmesi AKP tarafından sağlanıyor. Tayyip Erdoğan’ın bu örgütle olan ilişkisi geçmişe dayanıyor. Bugün Hüda-Par ile kurulan siyasi ittifaklar da bu ilişkinin somut halidir. Ayrıca AKP-Erdoğan’nın IŞİD, El-Nusra gibi örgütlerle de ilişkisi tüm dünya tarafından açık bir şekilde deşifre olmuştur. O yüzden AKP, Hizbullah gibi bir örgüte yeniden ihtiyaç duymuştur” dedi.

‘BU ÖRGÜTLER KÜRT DÜŞMANIDIR’

Hizbullah, Hür Dava Partisi, AKP, DAİŞ, El Nusra ve El Kaide gibi dini istismar eden yapılar olduğunu söyleyen itirafçı, topluma şu çağrıda bulundu: “Önceden Hizbullah ve JİTEM gibi katliamcı yapılarla hareket ettiğim için çok pişmanım. Keşke daha başından bu işlere kalkışmasaydım. Kürt halkımıza ve tüm topluma karşı işlediğim suçlardan utanıyorum. Allah hiç kimseyi bu örgütlerin içine bulaştırmasın. Bunların hepsinin önceliği, Kürt halkını katletmektir. Halkımız ve mütedeyyin insanlar bu katliamcı çete örgütlerine inanmasın ve kanmasınlar. Çünkü bunlar halka zulüm yapan, kan emicileridir. Bunlar bariz Kürt düşmanıdırlar.”

EN SON EKLENENLER