Hoşgörü susmak değildir

Hoşgörü; Bireyin görüş, düşünce, davranış ve inanç özgürlüğü dâhil tüm farklılıkları ile mutlak kabul görmesidir.
Her tür insanlık suçu sayılacak terör, şiddet, kin ve nefret bu tanımda yer alamayacağı gibi kast, ırk, din, din, inanç cinsiyet ve farklı cinsel eğilimler önyargısız kabul görür
Barışçıl, farklı ama bütünlük, içinde ahenkli ve ideal bir toplum ancak bu hoşgörü tanımıyla oluşur.
Hoşgörü’nün diğer bir tanımı da vatandaşlık hak ve hukukuna gömülmüş yaşam ilkelerinin tanımı olan anayasadır. Bu nedenle her ülkenin anayasası o ülkede yaşayan bireylerin farklılıklarının garanti belgesi, tam anlamıyla herkesi gönülden ve adaletle kucaklayan denge metnidir zaten Katılımcı demokratik özellik taşıyan bir anayasa tümüyle hoşgörü temel alınarak hazırlanır. Yoksa mekanik tepkilere karşı gösterilen geçici hak ve hukuk değildir.
Hoşgörüyü soyutlaştırmak demek; teoride kalmış, uygulanmamış ve pratikte anlam kazanmamış demek, aynı zamanda temel anlamından uzak, niteliği bozulmuş kendisine özgü karakteristik özelliğini kaybetmiş demektir. Bakın şuan tüm toplumda hissettiğimiz hoşgörüsüzlük boşluğu bu tanıma denk düşmüyor mu?
Güne başlarken insanların birbirine bakışlarını, soğuk ve yabancılaşmış yüzler, kin ve öfke patlamaları, en ufak sevgi çabasını nasıl hoşgörüsüzlükle karşıladıklarına hepimiz tanık olmuyor muyuz bu tespitte sanırım hata yok, dışarıda görmesek bile medyada her gün gördüğümüz kin ve öfke patlamaları da bundan kaynaklanıyor. Demek ki; hoşgörü aslında bireyin kendi psikolojik, sosyal ve felsefe olarak tanıyabilme duygusudur. Bu nedenle Kendisinden farklı veya kendisiyle çelişen uygulamalarda birey hoşgörüyü devreye sokamıyorsa o toplumda her türlü negatif davranışın olması normaldir.
Ve Alevilikte hoşgörü tanımı;
Demin bahsettiklerimden farksız değildir. Öncelikle inancımızda hak ve halk aşkı bir iksirdir. Ve inancımızda İnsan sevgiyle yaşar, sevgiyle sevindirilir. Sevgiyle hissederiz ve sevgiden daha güçlü bir duygu yoktur.
Şuan dünyada nefret, öfke dolu sevgiden yoksun, insanlığı insanlığından utandıran eylemler ve en acısı insan elinden çıkma her türlü insanlık dışı felaket, katliamlar yaşanırken ve biz insan olarak bunlara alışırken barış, huzur ve sevgi isteyen her halk, her toplum ve her birey için Alevilik inancı ve özü şart. Bu öz Hacı Bektaşi Veli, Yunus, Mevlana’nın ve nice hak ve hakikat taşıyıcısının inancımıza kattığı hoşgörü eylemidir.
“Hoşgörü, eylem ve sevgi, Tanrı’nın tadıdır”. Der Hacı Bektaşi Veli yani;
Sömürüye, zulme ve toplumsal adaletsizliğe karşı çıkan bir inanç biçimi, bir inanç hareketi olan Alevilikte hoşgörü dinamik ve bir eylemdir.
Yoksa bizlere karşı yapılan her türlü insanlık dışı suç ve asimilasyonun her türlüsünü sineye çekmek, susmak hoşgörü tanımına girmez.
Yani “ne yaparsak yapalım Aleviler hoşgörülüdür” demek aslında inancımızı değersiz kılmak, bizi ehlileştirmek isteyen çevrelerin bilinçli ve sistemli şekilde inançsal ve tarihi geleneklerimizi yok etmeye yönelik uzlaşma asimilasyon propagandasıdır.
Hoşgörü; Muaviyeler, Yezidiler, Hızır Paşalar’ karşı susup toplumu ehlileştirmek değildir.
Hoşgörümüz; şuan demokratik, çağdaş yaşama umut olmalı Saldırgan, ayrımcı, bölücülüğün her türlüsüne karşı tedirgin değil, daha sıkı ve güçlü örgütlenmektir. 25 milyon Alevinin inancı doğrultusunda hakları için mücadele etmesi hatta parlamenter istemin en belirleyici unsuru olup siyasete yön vermesidir. Yoksa bu topraklarda Hacı Bektaşi Veli’nin Bektaşilik inancı, Yunusun İnsan Sevgisi, Mevlana’nın hoşgörüsü ve nice hakikat taşıyıcısının felsefesi hırs, kin ve nefret arasında görünmez hale dönüşecektir ki; şuan hepimizin yaşadığı kaygı bu.
Ve son olarak her yerde yapılan ayrımcılık birilerinin cahilliğinden olmadığı gibi Sünni kardeşlerimizin bilincine siyasi iktidarlar tarafından yerleştirilen insanlık dışı bilinçtir. bu bilinçle korkutulan Aleviler susturuluyor bu susma ise hoşgörüyle sıvanıyor. Bu nedenle susmak hoşgörü değil diyorum saygılarımı sunuyorum

EN SON EKLENENLER