Hrant Dink katledilişinin 15. yılında anılıyor: Unutmayacağız Ahparig!

Hrant Dink, 15 yıl önce katledildi. Dink için saat 15.00’te Sebat Apartmanı’nın önünde anma düzenlenecek. AGOS editörü Estukyan, “Hrant, direncin önemli simgelerinden artık” diyor.

“Kendi adıma fena halde sıkışmış durumdayım. Lanet okuyorum bu sıkışmışlığa.”

Bu ifadeler, öldürülmeden yıllar önce, 2004’te Hrant Dink’in BirGün’deki köşesinde yazdığı yazılardan.

“Korkmadığımı söyleyemem… Ama… Ülkemi bırakıp kaçacak değilim. Alışkınım zaten böyle yaşamaya. Bundan sonra biraz daha korka korka yaşarım… Hepsi bu.”

Bu ifadeler ise hedef alınmasının ardından kaleme aldığı bir yazıdan…

AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve BirGün Yazarı Hrant Dink 15 yıl önce bugün İstanbul Şişli’deki Sebat Apartmanı’nın önünde vuruldu. Dink’in katledildiği 19 Ocak 2007’den beri onun eşitlik mücadelesi, bir arada yaşam savunusu, karanlığa karşı direnişi bugüne ulaştı. Ömrü tehdit, baskı ve davalarla geçen Dink, bugün vurulduğu yerde, AGOS gazetesinin eskiden bulunduğu Sebat Apartmanı’nın önünde saat 15.00’te anılacak.

Hrant Dink’i arkadaşı, AGOS Gazetesi Editörü Pakrat Estukyan anlattı. Estukyan sözlerine “Gücünü ve etkisini Hrant Dink’in içten, samimi ve nahif söyleminden alan masum mücadele, geçen 15 yıl içinde değerini korumaya devam ediyor. Tribün holiganlığı düzeyindeki faşistler dün olduğu gibi bugün de o mücadeleyi sekteye uğratamazlar. Onların gücü pusu kurup cinayet işlemekten öte gidemez” diyerek başlıyor.

Dink için düzenlenen anma geçen yıl pandemi nedeniyle çevrimiçi gerçekleştirilmişti. Bugün anmanın tekrar kitlesel bir katılımla yapılacağını söyleyen Estukyan, “Gerçekte Hrant Dink anma etkinlikleri salt Hrant’ın şahsıyla sınırlı değil. Hrant ülkeye hâkim olan karanlığa karşı direncin önemli simgelerinden biridir artık. O yüzden de bu yılki anma, geçen senelerde olduğu gibi savaşa, zulme ve baskıya başkaldırı niteliği taşıyacak” diyor.

HAK YERİNİ BULMADI

Dink cinayeti davasına de değinen Estukyan, şunları söylüyor: “Hrant’ın Arkadaşları adlı inisiyatifin sloganlarından biri de ‘Öldür diyenler yargılansın’ olmuştu. Ne yazık ki bu talep mahkeme tarafından asla dikkate alınmadı. ‘Öldür’ diyenler ısrarla yargıdan uzak tutuldular. Bu anlamda hak yerini buldu demek pek mümkün görünmüyor.”

“19 Ocak 2007 tarihini takip eden yıllarda Türkiye’nin adım adım faşizm karanlığına saplanmasına tanıklık ettik” diyen Estukyan, cinayetin ardından yaşananlara ilişkin ise şöyle konuşuyor: “Askeri vesayeti tasfiye etmek iddiasındaki iktidarın tüm ülkeyi vesayet altına almasını yaşadık. Çözüm sürecini başlatanlar ve ardından da baltalayanlar aynı siyasi çevreler oldu. Bu esnada başta Tahir Elçi cinayeti olmak üzere birçok şaibeli cinayet işlendi. Gezi olayları esnasında katledilen 8 gencin yanı sıra Newroz kutlamalarında, Sur ve Cizre’de birçok insan öldürüldü. 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından tüm muhalefetin tasfiyesi yönünde son derece hoyrat uygulamalar yaşandı. Komşu ülkelerdeki çatışma ortamları Türkiye devleti tarafından yeni talan imkanları, rant alanları ve tarihi husumetlerin körüklenmesine fırsat verdi. Suriye’nin kuzeyinde, Afrin çevresindeki zeytin hasadı çalınmakla kalmadı, zeytinyağı fabrikalarının donanımları da Türkiye’ye taşınarak Antep gibi vilayetlerde haraç mezat satıldı. Dahası, zeytin ağaçları da kesilerek odun olarak satıldılar. Kuzey Irak’ta ise IŞİD ile işbirliği halinde büyük bir petrol ticareti uygulandı. Narkotik kaçakçılığın devletin kılcal damarlarına kadar yayıldığı bir düzende hukuk kurumları tasfiye edilerek, Meclis işlevsizleştirilerek, basın kuşatılarak ve muhalefet kriminalize edilip toplum polis baskısıyla yıldırılarak 84 milyon nüfuslu ülke bir kabile devletine dönüştürüldü. Ekonomik kriz toplumun çoğunluğunu oluşturan emekçiler için katlanılamaz bir hayat pahalılığına yol açıyor. Bu devasa aygıt içinde genç bireylerin Orta Çağ bağnazlığına tahammül edemeyip intiharına tanık oluyoruz. Türkiye bir anlamda kaçanın kurtulduğu bir ülkeye dönüştü.”

Mücadelemiz onunla
SOL Parti tarafından yapılan açıklamada, acının ve öfkenin hâlâ aynı olduğu vurgulanarak şöyle aktarıldı: “Seni aramızdan aldıklarından bu yana tam 15 yıl geçti. Hâlâ aynı acı, hâlâ aynı öfke… Unutmayacağız, affetmeyeceğiz ahparig…”

TGC Yönetim Kurulu’nun, Dink’in ölüm yıldönümü için yaptığı açıklamada, “TGC Basın Müzesi’nde Dink ile birlikte 66 gazetecinin fotoğrafları yer alıyor. 66 gazeteci cinayetinin azmettirenlerinin, tetikçilerinin ortaya çıkarılamadığı bir ülkede yaşıyoruz” denildi. İHD açıklamasında ise “Her ırkçılık örneği, linç girişimi, ayrımcılık, nefret vakasında harcayacağımız tüm emekte, verdiğimiz her mücadelede, Hrant Dink’i yanımızda hissedecek, mücadelemizi onunla birlikte vereceğiz” ifadeleri kullanıldı.

***

Yargılama oyalamalarla sürdü

Hrant Dink cinayetine ilişkin açılan davalar da neredeyse 15 yıl sürdü. Dink’in katillerinin ve azmettiricilerinin bir kısmı ceza aldı ancak yeterli değil. Dink ailesi ve avukatları, yargılamanın kendileri ile kamuoyunu tatmin etmediğini, hukuk mücadelesinin ise süreceğini söyledi.

Dink’in öldürülmesinden sonra cinayetten 20 kişi hakkında dava açıldı. Daha sonra cinayette sorumluluğu bulunan kamu görevlileri hakkında da yargılama yürütüldü. Davanın ilk yıllarında cinayetin Ergenekon’un yaptırdığı iddia ediliyordu ancak sonra FETÖ’nün olduğu belirtildi.

İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, sanık Ogün Samast 18 yaşını doldurmadığı gerekçesiyle dosyasını 2’nci Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Ogün Samast’a burada, Dink cinayetini işlediği ve ruhsatsız silah bulundurduğu gerekçesiyle 22 yıl 10 ay hapis cezası verildi. Diğer 19 sanıkla ilgili yargılama sonunda İstanbul 14’ncü Ağır Ceza Mahkemesi cinayetin bir örgüt kapsamında işlenmediğine karar verdi ve sadece üç sanık hakkında hapis cezası verdi, diğer sanıkların tamamı ise beraat etti. Yasin Hayal cinayeti azmettirmekten Ahmet İskender ve Ersin Yolcu ise cinayete yardım etmekten 12 yıl 6’şar ay ceza aldılar. Yargıtay ilgili kararı cinayetin örgütsel faaliyet kapsamında işlenmiş olduğu yönünde araştırma yapılması gerektiğini saptayarak 13 Mayıs 2013 tarihinde bozdu. Bozma kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Yargıtay’ın 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını bozduğu ve bazı sanıkların yeniden yargılanmaya başladığı dönemde, AİHM’in verdiği ihlal kararı ve Dink Ailesi avukatları tarafından uzun yıllardır yapılan başvurular sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bir kısım kamu görevlileri hakkında dava açılmasına karar verdi.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tekrar yapılan yargılama sonucunda aralarında Fethullah Gülen, Ekrem Dumanlı ve Zekeriya Öz’ün de olduğu firari sanıkların dosyaları ayrıldı. Bazı sanıklar hakkındaki suçlamalar zamanaşımı nedeniyle düştü. Sanıklardan eski emniyet müdürleri Celalettin Cerrah, Sabri Uzun Engin Dinç ve Ahmet İlhan Güler hakkında beraat kararı verildi.

Eski Emniyet Müdürü Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, eski Trabzon İl Jandarma Alay Komutanı Ali Öz, Ercan Gün, eski mülkiye müfettişi Mehmet Ali Özkılınç, Abdullah Dinç’in de aralarında olduğu 26 sanığa çeşitli sürelerde hapis cezaları verildi.

Dilan Esen

EN SON EKLENENLER