‘Hrant Dink’e adalet borcu orada duruyor’

Agos Gazetesi kurucularından Harut Özer, Hrant Dink’in hakikat gazeteciliği yaptığını belirterek, “Hrant’a adalet borcu orada duruyor” dedi.

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, Şişli Halaskar Gazi Caddesi’nde bulunan gazete binasının önünde tetikçi Ogün Samast tarafından 19 Ocak 2007’de katledildi. Dink, 6 Şubat 2004’te Dersim Katliamı’nda rol alan Sabiha Gökçen hakkında yazdığı “Sabiha-Hatun’un sırrı” başlıklı yazısı cinayetine giden yol taşları döşendi. Yazıda Sabiha Gökçen’in 1915’en sonra evlat edinen bir Ermeni çocuğu olduğu belirtiliyordu. Dink’in bu yazısından sonra 22 Şubat tarihinde Genelkurmay Başkanlığı resmi internet sitesinde, “Ulusal birlik ve beraberliğimizin en güçlü olması gereken bu dönemde, milli birlik ve beraberliğimize ve milli değerlerimize yönelik bu tip yayımların ne amaçla yapıldığı, Türk toplumunun büyük bir kesimince artık anlaşılmakta ve endişe ile izlenmektedir” açıklamasıyla hedef gösterildi.
Bu açıklamanın ardından 24 Şubat’ta İstanbul Valiliği’ne çağrılan Dink hakkında, bir gün sonra Mehmet Soykan adlı bir kişinin şikayeti üzerine, “Türklüğü aşağılamak” iddiasıyla dava açıldı.
ÜLKÜ OCAKLARINDAN TEHDİT
26 Şubat’ta ise Agos Gazetesi önünde toplanan ve kendilerini ülkü ocakları mensubu olarak tanımlayan bir grup, “Akıllı ol”, “Hesap sorulur”, “Eli kırılır” şeklinde tehdit içerikli pankart ve sloganlarla gösteri yaptı. Tehditler almaya devam eden Dink, medya eliyle hedefe konuldu.
ANKARA’NIN DELHİZLERİNDE KAYBOLDU
Katledilmesinin ardından “Hiçbir cinayet Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak” diyen dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, faillerin bulunacağı sözünü verdi. Dava 14 yıl sonra karara bağlanırken, 76 sanıklı davada, iki ağırlaştırılmış müebbet, iki müebbet hapis ve çeşitli oranlarda hapis cezası olmak üzere toplam 26 sanık hakkında mahkumiyet kararı verildi. Fethullah Gülen’in aralarında bulunduğu 13 firari sanığın dosyası ise ayrıldı. Avukatlar ve ailesi ise bu karara itiraz ederek, Dink cinayetinin tüm yönlerini açığa çıkarmayan ve sorumlular hakkında hüküm kurmayan bir karar olarak değerlendirdi.
Katledilişinin 15’inci yılında Hrant Dink’i yakın arkadaşı olan Agos Gazetesi kurucularından Harut Özer, Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlattı.
OYUNLARIMIZDA HEP HRANT VARDI
Dink’in memleketi Malatya’da çocukluklarından beri arkadaş olduklarını belirten Özer,“Sokakta oynayabildiğimiz oyunlarda hep Hrant vardı” dedi. 1959 yılında İstanbul’a taşındıklarını ve iki yıl sonra Hrant Dink’in ailesinin de İstanbul’a evlerine yakın bir yere taşındığını ifade eden Özer, annelerinin birbirlerinin hem yakın arkadaşı hem de dert ortağı olduğunu söyledi. Özer, “Birlikte sabahlara kadar bizim evde mum ışığında manto astarlama işçiliği yaparlardı. Hayırseverlerin bağışları ile desteklenen farklı Ermeni okullarında okuduk” diye belirtti.
ERKEN YAŞTA BÜYÜDÜ
Dink’in erken yaşta büyümek zorunda kaldığını söyleyen Özer, “Ailede babasının yerini doldurmaya çalıştığından, yaşamın kısa yollarını çabuk öğrenmişti. Kendi çocukluklarını yaşayamayan insanlar düşünme çağına geldiklerinde, hayatı sorgulamaya, nedenler üzerinde durmaya ve başkaları benzer sonuçlara katlanmasın diye çaba göstermeye başlarlar. Elbette yorulanlar, çıkmazda olduğunu düşünerek bu sorumluluğu da başkalarına havale edenler olabilir. Ancak Hrant öyle biri hiç olmadı” ifadelerini kullandı.
HAKİKATİN GAZETECİLİĞİ
Dink’in ilk gazetecilik deneyimini Ermenice yayınlanan Marmara Gazetesi’nde “Çutak” rumuzu ile yazdığı yazılarla başladığını söyleyen Özer, Agos Gazetesi’ni çıkarmaya karar verdiklerinde ise sadece gazetenin kurucularından Anna Turay’ın profesyonel gazeteci olduğunu söyledi. Özer, “Bizler, derdimizi doğru bir dil ile anlatabilmek için yakın gazeteci dostlarımızdan ders aldık. Her Ermeni bir sözlü tarihtir. Bu topraklarda yaşayan halkların önemli bir kısmı o süreç yaşanırken oradaydılar. Yani tarihe tanıktılar. Hakikati biliyorlardı. İşte Hrant da bu hakikatin gazeteciliğini yaptı. Hakikati kimseyi incitmek için değil kucaklaşmak ve acıları sağaltmak için ifade ettiğine çok geniş kitleler inandı. Adeta sesli bir gazete gibiydi ve sesi size hakikati gösteriyordu” şeklinde anlattı.
MÜCADELENİN SEMBOLÜ 
Dink’in yaşamının “Bu coğrafyada bir şeylerin değişebileceğine dair olan inancı” teziyle anlamlandığının altını çizen Özer, “Uzun, zahmetli ve sonuçları da umulduğundan az olan bu durum onun azmini törpülemedi. Çıkılan yol, zaman içerisinde bir sürü patikalarla kesişti, her patika diğer canı yanmışlardı. Onlara sayfalarda yer verildikçe, insanlar birbirine yakınlaştı. Bir süre sonra Hrant’ın cesur adımları ezilen halkların mücadelesinde de sembol olmaya başladı. Herkes gazetede ve Hrant’ın anlattıklarında kendini buluyordu. Bu topraklarda tek sorun Ermeni meselesi olsa idi, Hrant bugün belki de yaşıyor olabilirdi” dedi.
GEÇMİŞİN İZDÜŞÜMÜ
Muhalifler üzerinde uygulanan politikaların yeni bir şey olmadığını dile getiren Özer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dönemlere ve şartlara göre ip sallayanlar ortak olabiliyor. Uzlaşarak yapılan dokunulmazlıkların kaldırılmasında kimlerin ne söyledikleri ve nerede durduklarına bakarsak oldukça açık görebiliriz. Tam demokrasinin yeşeremediği topraklarda bugün yaşananların geçmişten iz düşümler taşıdığını görmek mümkündür. Bir kasabada yaşananlardan ders çıkarılabilir. Ancak Türkiye gibi demografik yapının siyasi sebeplerle sürekli değiştirildiği ortamlarda birlikte hareket edeceğiniz dinamikler hareket halinde olduğunda zorlaşıyor.”
HELALLEŞME TARTIŞMALARI 
Son günlerde siyasetin gündemine konulan “helalleşme” tartışmalarına değinen Özer, “Helalleşme kavramı çok açık değil. Yani bunu söyleyen kişi geçmişte işlediğini düşündüğü bir ‘hata’dan dolayı, pardon deyip helallik isteyecek. Muhatabı kim, hata yapma özgürlüğünü engelleyecek olan şartlar açık ve net mi? Açıkçası siyasi bir ritüel olarak değerlendirmek gerek. Bu konuyu Hrant Dink özelinde değerlendirmek zor. Çok katmanlı devlet yapısında piramidin ters dönmüş olması gerekir ki çok uzun bir süreçte bile mümkün görülmüyor” dedi.
HRANT’A ADALET BORCU
Yargılama sürecine dair Özer, azmettiriciler ve kamu görevlilerinin büyük bölümü hakkında soruşturma izni verilmediğini hatırlattı. Özer, “Değiştirilen hakimler, değişen ifadeler, alınmayan ifadeler, yanıt verilmeyen sorular… Hrant’ın katledilişinin 15’inci yılında verilen cezalar ve verilmeyenler değerlendirildiğinde, Hrant’a adalet borcu orada duruyor” diye konuştu.
‘GEÇİCİ DEĞİL, KALICI ÇÖZÜM’
“Etiketlenerek ayrışmanın acısını yıllardır çeken bu ülkede, herkes kuralları kendi kitabından okumaya devam ediyor” diyen Özer, şöyle konuştu: “Gerçekten halkın iktidarını tesis etmenin güçlükleri ortada. Besleme kültürü ile tanışmış olanlar her değişiklikte kendisine uzatılan elde ne olduğuna bakıyor. Mevcut baskı bir süre sonra etkisini kaybedecektir. Ancak yerine geçici bir çözüm bulmak bu sarmaldan kurtulmaya yeterli olmaz. Elbette demokratik, özgür ve eşit bir yaşam hedefte olduğu sürece umudu yitirmek olmaz.”
MA / Kadir Güney

EN SON EKLENENLER