İHD ve TİHV’ten hak savunucularının tutuklanmasına tepki: Önceden kurgulanmış bir operasyon

İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, hak savunucularının “silahlı örgüte yardım” iddiasıyla tutuklanmasına ilişkin olarak, “Herhangi bir delilin, herhangi belgenin ve 14 günlük sürecin kendisi, ortada bir ‘silahlı örgütün’ olmadığının kanıtıdır” dedi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Sekteri Metin Bakkalcı, İstanbul Büyükada’da gözaltına alınıp tutuklanan insan hakları savunucularının durumuna dair İHD Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi.

İlk olarak konuşan Türkdoğan, “10 insan hakları savunucusunun keyfi gözaltına alınmalarıyla başlayan ve altısının keyfi olarak tutuklanması ile devam eden bu süreçte bir suçtan bahsedilecek ise; bir kısım iktidar yanlısı basın yayın kuruluşları dahil her düzeyde sergilenen suçsuzluk karinesi, adil yargılama gibi temel hakların ihlal edilme girişimlerinin kendisinde aranmalıdır” dedi.

‘GÖZALTININ KENDİSİ ‘SİLAHLI ÖRGÜTÜN’ OLMADIĞININ KANITI’

Hak savunucularının “silahlı örgüte yardım etmek” suçlanmasıyla tutuklanmasına değinen Türkdoğan, şöyle konuştu: “Herhangi bir delilin, herhangi belgenin ve dahası herhangi anlamlı bir sorunun dahi olmadığı keyfi gözaltı işlemiyle başlayan bu 14 günlük sürecin kendisi; ortada bir ‘silahlı örgütün’ olmadığının kanıtıdır. Ortada bir başka ‘suç’ ile nitelendirilebilecek herhangi bir örgütün olmadığının kanıtıdır, insan hakları savunucularının varlık sebebi olan insan haklarına yönelik çaba ve çalışmaların ‘suç’ ilan edilerek soruşturulma girişiminde bulunulduğunun kanıtıdır.”

Türkdoğan, 9 Aralık 1998 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda oybirliğiyle kabul edilen BM İnsan Hakları Savunucuları Bildirgesi’ne de işaret ederek, “Bildirge, devletleri insan hakları savunucularını korumak, onların haklarını ihlal eden eylemlerden kaçınmak, insan hakları savunucularına karşı ihlaller ve istismarlardan sorumlu olanların ise derhal tarafsız soruşturmalar aracılığıyla adalete teslim edilmesini sağlayarak cezasızlıkla mücadele edilmesi gerekliliğine vurgu yapmaktadır” diye konuştu.

‘ÖNCEDEN KURGULANMIŞ BİR OPERASYON’

Türkdoğan, hak savunucularının gözaltına alınma biçimi, gözaltına alınırken ailelerine ve avukatlarına haber verilmemesi, emniyet, savcılık ve sorgu hakimliği sırasında soruşturma dosyasının kendilerine ve avukatlarına incelettirilmemesi, dosyadaki kısıtlılığın sorgu sırasında da sürdürülmesi, açık ve gizli tanık olarak ifade verenlerin ifadelerinden anlaşıldığı kadarı ile önceden kurgulanmış bir operasyonun parçası olma ihtimallerinin bulunduğunu söyledi.

‘OHAL UYGULAMASININ SONUCUDUR’

Türkdoğan, ülkede ağır hak ihlallerinin OHAL uygulamasından kaynaklandığını ifade ederek, “Bugünlerde birinci yılını tamamlayacak olan ve dünyanın her yerinde siyasal iktidarlara normal yönetim usullerinin geçerli olduğu zamanlarda yapamayacağı şeyleri yapabilme imkânı veren OHAL uygulamalarının da bir sonucudur” dedi. Türkdoğan, insan hakları savunucularının tutuklanmasının aynı zamanda hükümetin insan haklarına hürmet etmediğinin de anlamına geleceğinin altını çizdi.

Daha sonra konuşan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Sekreteri Metin Bakalcı, şunlara dikkat çekti:

* Bir süreç yaşandı, bütün tanımlara bakıldığında keyfi bir gözaltı 14 günlük süreç neyi kanıtladı? Bir, bu soruşturma süreci içerisinde bir silahlı örgüt olmadığını kanıtladı. Ne silah var ne başka bir şey. Bırakın silahlı örgütü, bir suç unsuru olarak kanıtlayabilecek bir örgüt olmadığını da söyledi.

* Bizler insan hakları kurumlarıyız. Varlık sebebimiz bu hakları savunmaktır. Bunun için toplanırız, bilgilerimizi bir güvence altına almak isteriz. Bunun ilgililerle ve kamuoyuyla paylaşırız.

* Bu mesele çok somut bir ortam yaşıyoruz. Bütün bunlar OHAL koşullarında oluyor. İnsan hakları ihlallerinin önlenmesi anlamına geliyor. Aslında bir tür siyasi iktidar tarafından ben insan haklarına “hürmet etmiyorum” deklarasyonu anlamına gelir.

* Böyle deklarasyonlar da olsa insan, haklarıyla insandır. Sonuç olarak insanlığın serüveninde her koşulda insan haklarının korunması ve genişletilmesine engel değildir. Kimse önleyemez bunları.

EN SON EKLENENLER