İmralı’nın durumu Başbakan Binali Yıldırım’a soruldu

HDP Van Milletvekili Nadir Yıldırım, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde yürütülen tecridi Meclis gündemine taşıdı. Başbakanlık Kriz Merkezi tarafından yönetilen İmralı Cezaevi’ndeki tecridi Başbakan Binali Yıldırım’a soran HDP’li Yıldırım, İmralı hukukunun ne olduğunun cevaplandırılmasını istedi.

HDP Van Milletvekili ve Örgütlenmeden Sorumlu Eş Başkan Yardımcısı Nadir Yıldırım, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridi Meclis gündemine taşıdı. Konuya ilişkin Başbakan Binali Yıldırım’ın yanıtlanması isteğiyle yazılı önerge veren Yıldırım, İmralı’nın özel statüsüne dikkat çekti.

Önergede, 27 Şubat 1999 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Milli Savunma Bakanlığı’nın tebliği ile, İmralı Adası ve çevresi 2’nci derece kara, deniz ve hava askeri yasak bölge olarak ilan edildiği ve ardından yasaya aykırı olarak İmralı Cezaevi’ne ilişkin tüm işlemlerde yetkilerin Adalet Bakanlığı’ndan alınarak Kriz Yönetim Merkezi adına Mudanya İskelesi Kriz İrtibat Bürosuna bırakıldığı hatırlatıldı. Bu Büronun da, yetkilerini Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi Yönetmeliği’ne (9 Ocak 1997 tarih ve 22872 sayı ile Resmi Gazete de yayınlanan) dayandırdığı ve İmralı Cezaevi’nin yönetimi, Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi’ne devrettiği hatırlatılan önergede, şunlara dikkat çekildi:

“Ulusal mevzuat gereği başından itibaren Adalet Bakanlığı’na bağlı olması gereken İmralı Tek Kişilik Kapalı Cezaevi, Başbakanlık Kriz Merkezi Yönetmeliği ile Milli Güvenlik Kurulu’nun yönetim ve tesirine bırakılmıştır. 2009’da yapılan değişiklik ile İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu statüsü verilerek Adalet Bakanlığı’na bağlanmış, bu süreçte yeni bir cezaevi inşa edilmiştir. Yeni cezaevinde 6 tane tek kişilik avluya açılan F tipi koğuşlar ve 3 tanesi de ortak avluya açılmak üzere toplam 9 kişilik bir cezaevi yapılmıştır. Yapılan bu değişiklik sonucu toplam 5 kişiden oluşan hükümlü grubu adaya götürülmüş ve F tipi dönüşüm tamamlanmıştır. İmralı’ya götürülen 5 kişiden Nasrullah Kuran ve Çetin Arkaş’ın ailelerine ve avukatlarına herhangi bir bilgi verilmeksizin 28 Aralık 2015 tarihinde Silivri cezaevine götürülmüş ve avukatlarıyla görüşmeleri engellenmiştir.

İmralı Adası’ında Sayın Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecrit, meclis seçimleri, yerel seçimler, cumhurbaşkanlığı seçimi gibi siyasi bir takvime paralel şekilde yürütülmeye devam etmekte, buna bağlı ya da bağımsız olarak da mutlak tecrit koşulları derinleştirilmektedir. Türkiye’de Kürt sorununun barışçıl yollardan çözüme kavuşması adına düşünsel ve pratik açıdan çabaları ulusal ve uluslararası arenada yankı bulan Sayın Öcalan’ın, 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana avukatlarıyla, 11 Eylül 2016 tarihinden bu yana ise ailesiyle herhangi bir görüşme gerçekleştirilmesine izin verilmemiştir.”

Önergede şu soruların yanıtlanması istendi:

“* Hükümetiniz, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğunu ulusal ve uluslararası alanda sıklıkla belirtmektedir. Eğer öyle ise; her tutuklu ve hükümlünün sahip olduğu ve yasalarda da açıkça belirtilen haklara, Sayın Abdullah Öcalan neden sahip değildir?

* Kürt siyasetindeki misyonu her kesim tarafından kabul edilen, toplumsal bir kimliğe dönüştüğü uluslararası arenada da değerlendirilen ve yorumlanan Sayın Abdullah Öcalan’ın tutulduğu İmralı Cezaevi’nin özel statüden çıkarılarak evrensel hukuk normlarıyla yeniden düzenlenmesi için hükümetinizin her hangi bir çalışması söz konusu mudur? Hükümetinizin böylesi bir planlaması var mıdır?

* Avukatlarıyla 27 Temmuz 2011 tarihinden, ailesiyle ise 11 Eylül 2016 tarihinden bu yana herhangi bir görüşme gerçekleştirilmesine izin verilmemesinin, ‘hava muhalefeti’ ya da ‘koster-gemi bozuk’ gibi mantık sınırlarını zorlayan bahaneler dışında asıl nedeni nedir?

* Defalarca müracaat edilmesine karşın, Sayın Öcalan’ın aile, vasi ve avukatlarıyla görüşmesi neden engellenmektedir?

* Her tutuklu ya da hükümlüye yasalarla verilmiş olan haklardan Sayın Abdullah Öcalan’ın men edilmiş olması siyasi ve cezalandırıcı bir tavır değil midir?

* Ulusal ve evrensel hukuka aykırı bir şekilde uygulanan ağır tecrit ve giderek artırılan baskı, hangi hukuki gerekçelerle neye dayanarak uygulanmaktadır? Söz konusu ağırlaştırılmış tecridin, hukuk devleti olduğunu iddia eden hükümetinizce hukukla bağı hangi açılardan kurulmaktadır?

* İmralı Adası kim tarafından ve hangi yasal statüyle yönetilmektedir?”

EN SON EKLENENLER