İnançların bir arada yaşadığı Subaşı sakinleri: İşin sırrı hoşgörü

Bulgaristan ve Romanya’dan 1935 yılında göç ederek Yalova’nın Subaşı beldesine yerleşen Alevi ve Sünni mezhebe mensup yurttaşlar yıllardır bir arada yaşadıklarını, bunun sırrının da hoşgörü olduğunu söyledi.

Balkanlardaki ekonomik ve sosyal bunalımlar nedeni ile 1935’te Bulgaristan ve Romanya’daki Türkiyelilerin Türkiye’ye dönmelerini beraberinde getirdi. Bu nedenle hükümet, 1934 yılı sonu ve 1935 yılı başı itibariyle Bulgaristan ve Romanya’dan hükümetin denetim ve kontrolü altında kitlesel göçler başlattı. Türkiye’ye göç eden, Türkmen ve Bulgar halkları Yalova’nın Subaşı beldesine yerleştirildi.

Alevi Bektaşi kültürü ile Sünni inancına sahip olan bu halklar yıllardır bir arada yaşıyor. Sulanabilir kültür meyveciliği ile geçimlerini sağlayan halklar, göç sonrası yaşadıkları zorlukların üstesinden imece usulü ile geliyorlar. Birlikte yaşamanın en temel noktasının hoşgörü olduğunu vurgulayan halklar, hoşgörünün temel olarak hakim sürdüğü topraklarda beraber yaşamanın, dayanışma ile sağlandığını ifade etti.

‘DİLLERİMİZİ BİLE ÖĞRENDİK’

Bulgaristan’dan 1935 yılında çocuk yaşta, Türkiye’ye göç eden Türkmen Alevi olan Hatice Tunalı, annesi ve babasından dinlediği göç yolculuğunu, “Anlatılanlara göre öyle kolay bir göç olmamış. At arabalarıyla, öküz arabalarıyla buralara kadar gelmişiz. Bizde hastalıklar olur diye ‘Göz taşı’ dediğimiz yani hastalıkları engelleyen bir sudan geçirmişler hepimizi. Devlet İzmit’te hanlara yerleştirmiş bütün göçmenleri, 15-20 gün oralarda kalmışlar, daha sonra köylere dağıtmışlar” sözleri ile anlattı.

Aile büyüklerinin kaldıkları hanlarda farklı etnik kimlikte ve inanışta göçmenlerle tanıştığını ve sonrasında hep beraber aynı köylere yerleştiklerini dile getiren Tunalı, “Tatarların kültürü farklı olduğu için ‘Biz bunlarla nasıl anlaşacağız’ diye bir düşünmüşler; ama sonra uyduk birbirimize. Hatta birbirimizin dilini bile öğrendik. Daha sonra onlar bu köyden göçtü. Aleviler ve Sünniler bir arada yaşıyoruz. Birbirimizin geleneklerine saygı gösteriyoruz. Biz küçüklükten beri hep beraber okula gitik, işleri beraber yaptık. Kültürlerimiz birbirine kaynaştı” dedi.

‘CEM YAPAMAZDIK’

Alevi kültürünün zamanında çok baskıya maruz kaldığına dikkat çeken Tunalı, “Alevi kültürümüz de bitmek üzere. Babalarımız vefat edince geleneklerimizi devam ettirecek baba kalmadı, kimse yapmak istemedi. Şimdi sadece diğer köylere Cemevi’ne gidip geliyoruz. Bizim köyde karışık kültür olduğu için Cemevi yok. İlk geldiğimiz dönmelerde de Cem yapmaya korkuyorduk, eski dönemlerde elektrik yoktu ondan dolayı diğer kültürden insanlar çoğu zaman Cem yapılan evi fenerlerle ışık tutup rahatsız ediyormuş. Şimdi kalmadı öyle şeyler tabi” dedi. Şuan yaşadıkları Subaşı beldesinde Alevi, Sünni inançların bir arada dayanışma içinde yaşadıklarını dile getiren Tunalı, bir arada yaşamanın en önemli noktasının dayanışma ve hoşgörü kültürü olduğunu sözlerine ekledi.

‘TEK KAYNAK HOŞ GÖRÜ’

Subaşı’na ilk olarak Alevi halkın yerleştiğini belirten Türkmen Alevi Veli Metin adlı yurttaş ise, Alevi dedelerinin köye gelen Sünni halka kucak açtığını söyledi. Köyde hoşgörünün hakim olduğunu belirten Metin, “Önümüzde Ramazan ayı var. Kimse kimseye karışmaz, kim oruç tutmak isterse tutar. Köy kahvemiz, lokantamız açıktır, kimse de çıkıp neden öyle yapıyorsun demez” dedi. Farklı inançlı da olsa halkların birbirine saygı ve hoşgörü çerçevesinde yaklaştığını vurgulayan Metin, “Biz Bektaşi geleneği Alevilerindeniz, bizde baba vardır. Biz Cem yaparız, Sünniler de camilere gider, kimse kimsenin hayatına karışmaz. Burada cami var, okul var, ikisi de imece usulü yapıldı. Köyün her taşı toprağı beraber yapıldı. Köyümüz için güzel olan her şeyi beraber yaptık kimse ‘Sen osun, sen şusun’ demedi” dedi. Atalarından gördüğü saygı ve hoşgörüyü kendi çocuklarına da aşıladığını dile getiren Metin, bir arada yaşamanın çok önemli olduğunu ve bunun tek kaynağının da hoşgörü olduğunu yeniledi.

‘BİRBİRİMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ’

Romanya’dan göç ederek beldeye yerleşen Bulgar olan Sünni Hüsamettin Elçin, “Benim ailem de Romanya’dan göç etmiş Sünni aile. İlk olarak bizi başka bir köye yerleştirmişler; ama bizimkiler o köydeki insanlarla pek anlaşamamışlar ve bu köye yerleşmişler. Burada yaşayan köylüler de bizim ailelerimize sahip çıkmış ve beraber yaşamaya başlamışlar. Şu anda da iç içe yaşamaya devam ediyoruz” dedi.

Beldede daha önce Tatar halkının da yaşadığını hatırlatan Elçin sözlerine, “Tatarlar da burada yaşıyordu; ama onlar sonradan göç etmişler. Burada herkes birbiri ile kaynaşmış ve dillerini öğrenmiş. Burada bütün gelenekler beraber yapılıyor, ayrı gayrı yok. Her şeyi beraber yapıyoruz, mevlit okutunca Alevi inançlılar bize destek sağlıyor. Onlar Cem yapınca biz de onlara yardım ediyoruz. Bizim aramızda hiçbir farklılık yok” dedi.

EN SON EKLENENLER