İngiltere’ye gitmek için Fransa’da ağır koşullarda yaşıyorlar

Bu yılın ilk 7 ayında Fransa’dan Manş Denizi üzerinden İngiltere’ye ulaşmak isteyenlerin sayısında geçtiğimiz yıla oranla iki kat artış yaşandı. Toplamda 340’ı aşkın ‘sınırı aşma girişiminin’ tespit edildiği bölgede sadece bu ayın ikinci haftasında üç gün içinde 500 kadar kişinin İngiltere kıyılarına ulaşmayı başardığı belirtiliyor. Toplamda kurtarılan göçmenlerin sayısının 4 bin 200 civarında olduğu ve bu sayının her geçen gün arttığı bildiriliyor.

ARTIŞIN NEDENİ TÜNELDEKİ KONTROLLER

Geçtiğimiz yıla oranla Manş Denizi üzerinden İngiltere’ye ulaşmaya çalışan göçmenlerin sayısındaki artışın birinci nedeni olarak Büyük Britanya’nın AB’den çıkması ve Başbakan Boris Johnson’un da etkisiyle Manş Tüneli’ndeki kontrollerin artmasının etkili olduğu tahmin ediliyor. Zira öncesinde insan kaçakçılarının özellikle karayolunu kullanmasının yanı sıra birçok göçmenin başta kamyonlar olmak üzere farklı araçlara asılarak tüneli geçme girişimleri daha yoğundu.

DENİZDE KONTROLLER VE DALGALAR AZ

İngiltere’ye geçmek amacıyla Fransa’nın kuzeyindeki Hauts-de-France bölgesine farklı yöntemlerle gelen göçmenler, Calais, Grande-Synthe veya çevredeki diğer bazı yerleşimler ile ormanlık alanlarda tutunmaya çalışıyorlar. Burada günler ve hatta aylarca kalan göçmenlerin olduğu bilinirken, insan kaçakçılarının bu bölgede yoğun bir faaliyet gösterdiği de bilinen bir diğer gerçek.

Bölgede denizden kontrollerin daha az olmasının yanı sıra son dönemlerde dalgaların azlığı ve rüzgarların yok denecek düzeyde olması da insan kaçakçılarının önünü açıyor. İnsan kaçakçılarının 3 ila 7 bin Euro arasındaki geçişleri onlarca kişinin oldukça tehlikeli bir biçimde taşındığı lastik botlar ile 2 bin Euro’ya kadar düşürdükleri biliniyor. İnsan kaçakçılarının bazen söz konusu tarifeleri göçmenlerin ‘milliyetlerine göre’ belirledikleri de savunuluyor.

GEÇİŞLERLE BİRLİKTE DRAMLAR DA ARTACAK

2019 yılında 2 bin 500 civarında olan Fransa’dan İngiltere’ye geçişlerin bu yıl içinde artması ve deniz yolunun daha fazla kullanılıyor olması yaşanacak insanlık dramlarının sayısını da arttıracak. 2019’da tespit edilebilen 4 göçmen yaşamını yitirirken, bu yıl daha fazla ölümün yaşanacağı kesin.

JOHNSON’UN VAATLERİ GERÇEKLEŞİRSE DAHA KÖTÜ OLABİLİR

Büyük Britanya Başbakanı Boris Johnson’un Manş üzerinden göçmen geçişine yönelik yaptığı açıklamalar da olası insanlık dramlarına neden olabilir. Johnson, ülkesinin Fransa’dan İngiltere’ye geçişleri önlemek için orduyu kullanabileceğinin işaretini vermişti. Britanya Başbakanı ayrıca Dublin Antlaşması’na dahil olmayan ülkesinden geri göndermeleri zorlaştıran kanunların değiştirilmesi yönünde atım atacağını söylemişti.

Son yıllarda İtalya ve Libya arasında göçmenlere yardım eden gemilerin engellenmesi ve son olarak Covid-19 salgını nedeniyle birçok kuruluşun kurtarma faaliyetlerinin durdurulması, birçok göçmen faciasına yol açmıştı. Manş Denizi’nde göçmenleri engellemeye yönelik polisiye veya ordu destekli önlemlerin alınması insan kaçakçılarının göçmenleri daha tehlikeli seyahatlere zorlamasını beraberinde getirebilir.

FRANSA’DA ZOR KOŞULLARDA YAŞIYORLAR

Normal şartlarda göçmenlerin ülkesinden kaçan mülteciler olmaları durumunda Avrupa’da sığındıkları ilk ülkede iltica başvurusu yapmaları isteniyor. Fransa veya diğer AB ülkelerini tercih etmeyen ve ailevi ya da başka nedenlerden ötürü Büyük Britanya’ya gitmek isteyenler ise ‘seçicilikle’ suçlanıyor. Son olarak Britanya İçişleri Bakanı Pritti Patel, Fransa dururken göçmenlerin ülkesine gelmek için hayatlarını riske atmalarını ‘kabul edilemez’ olarak değerlendirmişti. Patel, bu kişilerin ‘gerçek mülteci’ olmadığını dahi savunmuştu.

Benzer bakış açısı Fransız makamlarınca da hissettiriliyor. Ancak Britanya’ya geçişlerin Fransız makamlarını memnun ettiği bir gerçek ve bu yüzden Calais şehri veya çevresinde yoğunlaşan göçmen trafiğine karşı duyarsız bir yaklaşım söz konusu.

Yıllardır Calais veya Grande-Synthe gibi şehirler ile çevresinde yaşananlar ise tam bir insanlık dramı. Kimileri aylarca ormanlık alanlarda yaşayan göçmenler sadece bazı yardım kuruluşlarının yardımlarıyla yetinmek zorunda kalıyorlardı. Bölgedeki barınma sorununun neden olduğu sağlık sorunları bir yana birçok suç çetesinin de göçmenleri hedef seçtiği biliniyordu.

YARDIM KURULUŞLARI SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDU

Fransa’dan İngiltere’ye geçmek için oldukça zor koşullara razı gelen göçmenlerin yaşadıklarına yetkili makamların duyarsızlığı birçok yardım kuruluşu ve insan hakları savunucularının da tepkisini çekiyor. Geçtiğimiz günlerde 13 yardım derneği tarafından yapılan ortak açıklamada, Birleşmiş Milletler (BM) raportörleri ile bağımsız bir kuruluş olan ‘İnsan Hakları Savunucusu’ nezdinde girişimlerde bulunulduğu ve Fransız otoritelerin şikâyet edildiği duyurulmuştu.

Calais ve çevresindeki göçmenlerin ‘insanlık dışı’ muamelelere maruz kaldıkları savunulan açıklamada, yeni İçişleri Bakanı Gérald Darmanin’in göreve geldiği 6 Temmuz’dan bu yana göçmenlere yönelik tutumun daha da sertleştiğine dikkat çekilmişti. İnsani yardım kuruluşlarının şikâyet ettiği uygulamaların başında göçmenlerin kaldıkları kamp alanlarına gıda, su ve temizlik gibi birçok konuda getirilen kısıtlamalar bulunuyor. Ayrıca polisin sık sık göçmenlerin kaldıkları derme çatma kampları zor kullanarak boşaltması da şikâyet edilen uygulamalar arasında.

Kamu kuruluşları ile başvurucular arasında arabulucu rolü de oynayan ‘İnsan Hakları Savunucusu’ adlı ombudsmana 2017 yılında da başvurulmuştu. Dönemin insan hakları savunucusu Jacques Toubon, polis, valilikler ve diğer kamu kuruluşlarının insan haklarını ihlal eden uygulamalarını eleştirmişti.

EN SON EKLENENLER