Kaplan: Geriye AİHM’e başvurmak kalıyor

Referandumun hukuki tartışmalarına ilişkin “Geriye AİHM’e başvurmak kalıyor” diyen avukat Hasip Kaplan, “Hayır oyu verenlerin önümüzdeki süreçte demokratik değerler etrafında buluşup, birlikte bu değerler uğruna mücadele etmeleri gerekir” dedi.

Muhalefetin şaibeli olarak gördüğü referandum sonuçlarına ilişkin tartışmalar güncelliğini koruyor. “Mühürsüz oy pusulalarının” Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından geçerli sayılması başta olmak üzere, yaşanan seçim ihlallerinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşınması da gündeme geldi. HDP eski milletvekili avukat Hasip Kaplan, referandumun tartışmalı sonuçlarını ve hukuki sürece ilişkin dihaber’e konuştu.

‘SOMUT OLMAYAN BİR KONUDA KARAR ALINIYOR’

YSK’nin görevi kanuna uygun seçimin yapılmasını sağlamak olduğunu hatırlatan Kaplan, “2010 yılında yine AKP iktidarı zamanında çıkan bir yasaya göre mühürlü olmayan oy pusulalarının geçersiz olduğu mecliste kanun ile kabul edildi. Ancak referandumda mecliste milletvekili olan bir AKP milletvekili bir sayfa el yazısıyla YSK’ye bir dilekçe veriyor. Yer belli etmeden, nerede kullandığı belli olmayan, somut olmayan bir konuda genel olarak mühürlü olmayan oy pusulalarının geçerli olması talebinde bulunuyor. Bu belirsizlik üzerine YSK Türkiye geneli ile ilgili bu oyların geçerli olacağına dair bir karar veriyor. Ve şuan 2 buçuk milyon mühürsüz oyun kullanıldığı iddiası var. Bu mühürlü olmayan oy pusulaları da özellikle Doğu ve Güneydoğu’da baskı ortamının olduğu ortamlarda başkaları yerine kullanıldığı iddia edilen oylar. Batı’da da İç Anadolu’da da var. Buna karşı siyasi partilerin itiraz hakkı var. Ancak Yüksek Seçim Kurulu kesin karar merciidir. Aldığı kararla, yasama organının aldığı kanuna karşı onu yok saymak şeklinde bir ret kararı veriyor” dedi.

SEÇMENLERE UYARI

İl ve ilçelerde yapılan itiraz sürecine ilişkin bilgi veren Kaplan, “İlçelerde ve illerde olan herkesin sandık kurulu üyelerinin, partililerin, oy kullananların ilçe seçim kuruluna, il seçim kurullarına itiraz hakları var ve cezai sorumluluğu var. Suç duyurusunda bulunma hakları var. Bunların hepsi bugün yapılır. Bu iktidar tarafından işleme konulmazsa bile bunların zaman aşımı en az 10 senedir. Önümüzdeki dönemlerde iktidarlar değiştiği zaman bu durumun failleri bunun hesabını verirler” diye belirtti.

‘YSK GÜVENİLİRLİĞİNİ YİTİRDİ’

Kaplan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yurt dışı seçimler daha önce oylama yapıldığı için oradaki seçim kurulu kanunu uygulayarak böyle bir karar vermiştir. Yüksek Seçim Kurulu ise yurt içinde yaptığı oylamada alınan kararı geçerli görmüştür. Hatta daha oylar kullanılırken bu kararı aldı. Bu açıdan bakıldığı zaman gerçekten tarafsız bir denetim yapması gereken Yüksek Seçim Kurulu güvenilirliğini yitirdi. Buna karşı tabi ki siyasi partilerin, sivil toplum kurumlarının yüksek itirazı var. Çünkü, seçim sonucunu etkileyecek bir durum ortaya çıktı.” Bunun birçok örneğinin olduğunu söyleyen Kaplan, 2014’teki yerel seçimlerde Bitlis’in Güroymak (Norşin) ilçesinde mühürsüz bir oyun çıkmasıyla sonucu iptal edilen seçimi hatırlatarak, “Norşin Belediye başkanlığında mühürsüz oy kullanıldığı için seçim iptal edildi. Niye? BDP belediyeyi kazandığı için” dedi.

‘AİHM İÇİN ARGÜMANLAR GÜÇLÜ KULLANILMALI’

Sonuçlara itiraz eden tarafların önüne Anayasa Mahkemesi (AYM) ile AİHM yolu kaldığını ifade eden Kaplan, şöyle devam etti: “Anayasa Mahkemesi, anayasaya göre, ‘Yüksek Seçim Kurulu kararları kesin olduğu için bu kararlara bakamaz’ diye bir hüküm var. Anayasaya rağmen iç hukukta etkili bir itiraz yolu yok. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde ise çok net bir hüküm var. 13’üncü madde dediğimiz ‘etkili başvuru hakkı’ maddesi var. Yani bir yanlış yapılıyorsa, örneğin Yüksek Seçim Kurulu bir yanlış yapmışsa Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre etkili bir başvuru hakkının olması gerekirdi. Türkiye’de ancak mevcut Anayasa’da maalesef bu yok. O zaman geriye AİHM’e başvurmak kalıyor. Bugüne kadar ilk emsal başvuru olacak. Deniliyor ki, referandum yasama üyelerinin, milletvekillerinin seçilmesi kanunu değil. Doğru, ama bir gerçekte var ki bu anayasa teklifi ile 2019’da milletvekili sayısı artırılıyor. Cumhurbaşkanı ile beraber aynı güne seçim konuluyor ve bütün bu önemli değişiklikler referanduma getiriliyor. Yani bu önemli değişikliklerin hepsi önümüzdeki bir yasama organı seçimini fiilen imkansız kılıyor. O zaman Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 1 Protokol 3’üncü maddesinde yazılı hür seçimlerin ihlaline yönelik ciddi bir mevzuat söz konusu. DEP milletvekillilerinin avukatları olarak yaptığım başvuruda EK 1 Protokol 3’üncü maddenin ihlali nedeni ile mahkemeden kararlar almıştım. Parti kapatmaları davası da aslında emsal olarak değerlendirilebilir. Mesela ben DEP’in, HEP’in bunların parti kapatma davalarını da AİHM’de açan bir avukat olarak şunu söyleyeyim; sözleşmenin 11’inci maddesi ‘örgütleme özgürlüğü ihlaline’ dair kararlar verildi. Türkiye mahkum oldu. 11’inci maddede de baktığınız zaman Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde diyor ki, dernek kurma ve toplantı özgürlüğü… Yani örgütlenme ve faaliyet özgürlüğü… Siyasi Partiler dernek mi? Sendika mı? Hayır. Peki bu 11’inci madde de siyasi partililer zikrediliyor mu? Hayır. Ama buna rağmen AİHM, 11’inci maddenin ihlaline karar verdi. Çünkü bu maddenin özü örgütlenme ve faaliyet özgürlüğünü içeriyordu. Buradan yola çıktığımız zaman Ek 1 Protokol 3’üncü maddede ‘yasama üyelerinin seçimi, milletvekillerin seçimleri için geçerlidir’ yönündeki hukuku tezi dayanağı olmadığı, AİHM bunu ele aldığı zaman AGİT raporunu da Venedik ilkelerini de hepsini de göz önüne alarak eşit olmayan koşullarda sandık seçim sonucunu etkileyecek kararlarla yapılan bir ihlali değerlendireceğini düşünüyorum. Burada yeter ki başvurucular argümanlarını güçlü kullanabilsinler. Güçlü kullanabildikleri zaman bu tür bir başvurunun kabul edileceğini düşünüyorum.”

‘CHP DAHA ETKİLİ BİR MUHALEFET YAPMAK ZORUNDA’

Muhalefete ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Kaplan, şunları söyledi: “Mecliste 4 parti var. MHP muhalifleri zaten dışarıda ve mevcut yönetimi AKP ile iş birliği yapıyor. HDP’nin başkanları ve milletvekilleri içeride. Bir ana muhalefet partisi CHP kalıyor. CHP maalesef daha etkili bir muhalefet yapmak zorunda, başka şansı yok. İkincisi de bu ‘Hayır’ oyu verenlerin hepsinin ortak buluştuğu demokrasi değerlerini önümüzdeki süreçte belirleyip, birlikte bu değerler uğruna mücadele etmeleri gerekir. Bu yapıldığı takdirde, basın özgürlüğün önündeki engellerin kalkması, yargının bağımsızlığını ortadan kaldırılmasına karşı bağımsız yargıyı savunmak, eşit yurttaş haklarını inkarcılık ve ayrımcılığa karşı savunmak gibi çok önemli konularda yeni siyaset rüzgarları esecek. Bu yeni siyaset rüzgarları muhtemelen de AK Parti tabanında da fırtınalar estiriyor. MHP zaten kendi içinde çatışmalı, diğer cenahlarda da yeni arayışları, yönetimleri, yeni liderleri, yeni ilkeler, hedefler şeklinde kendilerini yenilemeleri gerekecek. Gerçekten Türkiye için son derece kıran kırana bir mücadele olacak. Çünkü 2019’un Mart ayında bir yerel seçimler var. Akabinde sonbaharda da Cumhurbaşkanı ve Meclis seçilecek. O da Cumhurbaşkanı’nı kazanan parti meclis çoğunluğunda muhtemelen kazanır. Bu açıdan son derece riskli bir sürece giriliyor. Ancak umudu güçlendirerek, demokrasi güçlerinin birlikteliğini genişleterek bu olumsuz gidişata dur denilebilir.”

‘HALK BUNUN HESABINI SORACAK’

“Bir seçimin meşru olup olmaması ahlaken, vicdanen, hukuken yani yasalara göre hangi ölçütlerde meşrudur diye bakılır ve yaptığımız tartışmalara baktığımız zaman bütün bu konularda bir ihlal iddiası var. Ve bu tartışma belli ki önümüzdeki 2019 seçimlerine kadar devam edecek” diyen Kaplan, bu tartışmanın erken seçim olmazsa 2019 Kasım’ında yapılacak seçimleri son derece etkileyeceğini söyledi. Bunun sonuçlarının siyaseten 2019’daki seçimlerde belli olacağını savunan Kaplan, “Çünkü arada şuan ki hali ile bile, 3 milyon oy farkı var. Bu şu demek, yüzde birlik küsuratlı bir orana bunun yarısı 750 bin oy yapıyor. Cumhurbaşkanı seçimini etkileyecek kıl payı dediğimiz bir olay. Bu da şunu gösterir ki iktidar çok rahat olmayacak. Çünkü önümüzdeki dönemde ekonomik kriz, işsizliğin hızla artması, enflasyonun çift rakamların üzerinde hızla seyretmesi, Ortadoğu’da yaşanan dengelerin alt üst oluşu, dış politikadaki başarısızlık yalnızlaşma bütün bu unsurlar eklendiği zaman 2019 seçimlerinde, halk siyaseten bunun hesabını soracaktır. Hukuken ne olacak peki? Hukuken muhalefet güçlü ve cesur olursa hesap sorabilir. Yani bu bütün ülkelerde ve dünyada böyledir” diye konuştu.

‘HALKIN GÜCÜ DOĞRU KANALİZE EDİLİRSE SONUÇ ALINIR’

Sonuçların herkesi etkilediğini ve bunun sadece siyasi partilerin sorunu olmadığına dikkat çeken Kaplan, şu çağrıyı yaptı: “Onun için biz de sivil siyasi platformlara, emek meslek örgütlerine, aydınlara, sanatçılara, basına herkese duyarlı davranmalarını, bir yurttaş olarak haklarına sahip çıkmaları çağrısında bulunuyoruz. O zaman görülecek ki bu referandum da görüldüğü gibi halkın gücü doğru şekilde kanalize edildiği zaman sonuç almak mümkündür. Bunun çalışmasını bugünden itibaren başlatılması lazım.”

Sadiye Eser – dihaber

EN SON EKLENENLER