‘Kendi kimliğim, kültürüm, özgür yaşam ve kadın özgürlüğü için…’

KJA üyesi Sara Aktaş ‘KCK Ana Davası’nın duruşmasına katıldı. Bu davada Kürt ve kadın kimliğinin yargılandığını belirten Aktaş, ‘Bu davada hiçbir suçum yok, ancak kendi kimliğim, kültürüm, özgür yaşam, kadın özgürlüğü için yeterli çalışma yapmadığım için suçlu olabilirim’ dedi

Kürt siyasetçi ve seçilmişlerin yargılandığı 154 sanıklı “KCK Ana Davası”nın duruşmasına Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün devam edildi. Başka davalardan tutuklu bulunan DİSKİ eski Genel Müdürü Nadir Bingöl ve Êlih (Batman) eski Belediye Başkanı Necdet Atalay’ın hazır bulunduğu duruşmaya, Kongreya Jinên Azad (KJA) üyesi Sara Aktaş, tutuklu olduğu Kandıra 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden katıldı. Avukatların hazır bulunduğu duruşmada ilk olarak Nadir Bingöl savunma yaptı.

Savcı DTP’yi yasadışı yapmış!

Savunmasını ana dilde yapan Bingöl, o dönem yöneticisi olduğu kapatılan Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) Anayasa’ya göre kurulan, yasal ve legal bir parti olduğunu belirterek, “Savcı iddianamede DTP’yi yasadışı olarak göstermiş. Bunu kabul etmiyorum. Bu davada demokratik ve yasal etkinliklere katıldığımız için suçlanıyoruz. Katıldığım bütün etkinlikler ya partimiz ya da STK’ler tarafından düzenlenmiş. Bunların yasadışı olarak gösterilmesini kabul etmiyorum. Savcılığın suçlamaları yerinde değil, bu suçlamaların belgeleri de yok. Bu suçlamaları ve iddiaları kabul etmiyoruz. Bunlar asılsız suçlamalardır. Bu iddianame temelsizdir, hukuki değildir. Ben 40 yıl kamuda çalıştım. Bana hiçbir soruşturma açılmadı. Eğer ben o belediyenin başkanı olmasaydım, hakkımda bu davalar açılmaz ve ben cezaevine girmezdim. Ben siyasetçiyim. Bu davada adalet ve hukukun yerini bulmasını istiyorum. Beraatımı talep ediyorum” dedi.

Bu davalar FETÖ’cülerin eliyle yürütüldü

SEGBİS sistemi üzerinden ana dilde savunma yapan Sara Aktaş, “Ana davada” kendisine yöneltilen “Örgüt üyeliği” suçlamasıyla Ankara’da da yargılandığını ve ceza aldığını ifade ederek, bu davanın mükerrer olduğunu, bunun mahkeme heyeti tarafından dikkatte alınması gerektiğini söyledi. Davada daha önce yaptığı savunmaları tekrar eden Aktaş, şunları aktardı: “Bu davanın soruşturmasını ve iddianamesini baştan sonuna kadar yürütenler, hakkımızda verilen tutuklama kararları FETÖ’cü hakim, savcı ve polisler eliyle yürütüldü. Bu dava FETÖ’cülerin gerçekleştirdiği bir komplodur. Bu iddianame de hukuka ve vicdana aykırı bir şekilde hazırlanmış. Bu davanın operasyonunu yapanların tamamı tutuklanmış. Bu nedenle mahkeme heyeti üzerine düşmesi gerekeni yapması lazım. Bu davanın hazırlanmasına sebep olan kişilerin yargılanması gerekir. Bu anlattığım gerçekler 15 Temmuz darbe girişiminde açıkça ortaya çıktı.”

Kadın özgür olursa toplum da özgür olur

İddianamede ve davanın esası hakkında kendisine yöneltilen suçlamalarla ilgili konuşan Aktaş, “Bu iddianamede suçlamalar kadın özgürlüğü kimliği için yaptığım yasal ve meşru çalışmalardır. İddianamede, bana ‘Niye 8 Mart’a katıldın, niye kadına yönelik şiddete karşı durdun, kadınların seçimlerde temsili için niye çalıştın? Niye sular altında kaybolan Hasankeyf için çalıştın ve neden Newroz’a katıldın? Neden yurtdışındaki akrabalarını görmek için yurtdışına çıktın?’ deniliyor. Bu çalışmaları yapmak ile suçlanıyor ve yargılanıyorum. O zaman kadınların öldürülmesine karşı durmak ve şiddete karşı durmak için kimsenin çalışmaması lazım. Ben bir kadın olarak bütün ömrümü kadın özgürlüğüne adadım. Ben kadınların sözünü söylemesi ve iradesinin ortaya çıkması için çalıştım. Yaptığım bu çalışmalar yasal ve meşru çalışmalardır. Bu dünya ve yaşam sadece erkekler için yaratılmadı. Bu dünya da sadece erkek anlayışla yürütülemez. Eğer böyle olursa dünyada savaş, zulüm ve çatışmalar devam eder. Bu dünyada kadınların rolünü oynaması durumunda barış, özgürlük ve adalet gerçekleşir. Kadın özgür olursa toplum da özgür olur” diye belirtti.

‘Kürt ve kadın kimliğim yargılanıyor’

Kendisine isnat edilen suçlamaların delillerinin yalan ve manipülasyondan ibaret olduğuna işaret eden Aktaş, şöyle devam etti: “Eğer mahkeme heyeti hakkımdaki iddialara tarafsız bir gözle bakarsa benim söylediklerimi rahatlıkla görür. Bununla ilgili size bir örnek vermek istiyorum. Benim bütün ailem Almanya’da yaşıyor. Bu nedenle onları ziyaret etmek için birçok kere yurtdışına gidip gelmişim. Fakat iddianamede bu gerçek manipüle edilmiş, bu ziyaretlerim ‘örgüt faaliyeti’ kapsamında gösterilmiş. Bu örnek de iddianamenin kaynağının yalan ve manipülasyon olduğunu gösteriyor. Bu iddianamede aynı zamanda kadın ve Kürt kimliğim yargılanıyor. Kürt ve kadın kimliğime sahip çıkmam suç değil. Kadın hakları, barış ve eşitlik için mücadele etmişim ve çalışmışım. Bunun için bedeller ödemişim. Bu fikir ve düşüncelerim suç değil. Ben hiç bir zaman ölümü, zulmü, adaletsizliği ve barbarlığı savunmadım. Karanlığa karşı aydınlığı, köleliğe karşı özgür yaşamı savundum. Bu yargılamanın sonucu ne olursa olsun gerçekler ortaya çıkacaktır. Bu davada hiç bir suçum yok ancak kendi kimliğim, kültürüm, özgür yaşam, kadın özgürlüğü için yeterli çalışma yapmadığım için ancak suçlu olabilirim.”

‘Bu kumpası devam ettiren mahkeme’

Nadir Bingöl’ün avukatı Muhammed Serdar Özer ise, bu davanın “Gülen Hareketi” üyesi kişilerin hazırladığı bir dava olduğunu ve bunun da HSYK kararlarında açık yazıldığını belirterek, “FETÖ’cülerin hazırladığı bu kumpası devam ettiren mahkeme heyeti hakkında ileride soruşturma açılacak. FETÖ’nün kumpasını devam ettirmek mümkün değildir. Bu yargılamanın hiçbir hukuki karşılığı yok” dedi. Özer, iddianamede müvekkilinin konsere ve festivale katılmasının suçlama konusu yapıldığına dikkat çekti.

AMED

EN SON EKLENENLER