Kışanak ve Anlı davaları: Kayyuma kılıf

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın avukatı Cihan Aydın, tutuklamanın “Kayyuma kılıf uydurmak” olduğunu belirtirken, avukat Mehmet Emin Aktar ise sürecin kurgu olduğunu vurguladı.
Darbe girişimi sonrası Meclis’te kurulan Darbe Komisyonu’nda konuştuktan sonra döndüğü Diyarbakır’da 25 Ekim’de gözaltına alınarak, 30 Ekim’de tutuklanan ve İçişleri Bakanlığı kararıyla görevden uzaklaştırılarak yerine kayyum atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak 1 yıldır Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu. Başka bir soruşturma kapsamında aynı gün tutuklanarak 14 Temmuz’da tahliye edilen Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Fırat Anlı hakkında ise tutuklama kararı bulunuyor. 2014 yılında yapılan yerel seçimlerde 396 bin 215 seçmenin oylarını alarak yüzde 55,1’lik oran ile Türkiye’nin en büyük 11’inci Büyükşehir Belediyesi’nin eşbaşkanlığına seçilen Kışanak, 2012-2016 yılları arasında katıldığı basın açıklamaları, cenaze törenleri, cenazeler için araç tahsis etmek, açılışlara katılmak ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle suçlanıyor. Kışanak hakkında, “Örgüt kurma ve yönetme”, “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız olarak katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” ve 41 defa “Örgüt propagandası yapmak” iddialarıyla toplam 230 yıl hapis istemiyle yargılanıyor.

Anlı ise mezarlık inşaatına yardım ettiği, basın açıklaması ve yürüyüşlere katıldığı gerekçesiyle hakkında 2’şer kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapis, 31 yıldan 99 yıla kadar hapsi istemiyle yargılanıyor. Şu ana kadar 5 duruşması görülen ve DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel ile birlikte tutuklu yargılanan Kışanak, “Bu dava belediyeye kayyum atamak için hazırlanan ısmarlama bir davadır. Henüz gözaltında olduğumuzda bizim yerimize kayyımlar atandı ve bu da aslında belediyeleri ele geçirmek için yapılan bir saldırı olduğunu bizlere gösterdi” savunmasını yapmıştı.

‘DAVAYA HUKUKİ OLARAK BAKMAK MÜMKÜN DEĞİL’

Kışanak ve Anlı’nın avukatı Mehmet Emin Aktar ve Cihan Aydın, davanın soruşturmasını, yargılamayı ve geldiği aşamayı değerlendirdi. Kışanak’ın yargılama sürecini “ciddiyetsiz” olarak değerlendiren Aktar, şöyle devam etti: “2016’daki bir soruşturmayı sonuçlandırıp, 2012’deki soruşturmayı bugün çıkarıyorsanız; bir suçu soruşturmak değil, hukukun aracı kılarak siyasal amacı hayata geçirmek istemektir. Bu dava kayyum atanmasını, halkın seçtiği iradeye engel olması ve ona son vermesinin amaçlandığı açık bir şekilde ortadadır” dedi.

Kışanak’ın hem hukuki hem de fiili olarak halen Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı olduğunun altını çizen Aktar, tutuklanmasına gerekçe gösterilen davanın soruşturmasına hukuki olarak bakmanın mümkün olmadığını söyledi. Kışanak ve Anlı’nın birbiriyle bir bağlantısı olmayan iki ayrı soruşturmada eş zamanlı olarak gözaltına alınarak birlikte soruşturuluyorlarmış algısı yaratıldığına dikkat çeken Aktar, “İkisinin de soruşturmaları ayrı savcılarda. Fırat Anlı’nın jandarmada, Kışanak’ın ise emniyette ifadeleri alındı. Kamuoyunda yaratılan algının tam aksine dava ve soruşturmalar ayrı ayrı yürütüldü” şeklinde konuştu.

‘KIŞANAK’IN HER KONUŞMASI SUÇ DELİLİ’

Kışanak hakkında hazırlanan iddianamede 41 ayrı olayın suç olarak sıralandığını, bunlardan 11 olayın çatışmalı ortamlarda yaşamını yitirenler için tahsis edilen cenaze araçları olduğunu ve bunun da Belediye Kanunu’na göre yasal bir zorunluluk olduğunu kaydetti. Kışanak’ın Demokratik Toplum Kongresi’ne (DTK) 8 kez gitmesinin suç sayıldığını ifade eden Aktar, “Burada bir garabet var. O dönem Kışanak milletvekilidir. Soruşturma işleminin yapılması için dokunulmazlığının kaldırılması gerekiyor. Dokunulmazlığı kaldırılmadan teknik ve fiziki takibe uğramış, ortam dinlenmesine tabi tutulmuş. Bu tür hukuksuzluklar var” dedi.

“Kışanak nerede konuşmuş ise suç delili olarak dosyaya konulmuş” diyen Aktar, Kışanak’ın kadın cinayetlerini protesto edildiği mitingde ve 8 Mart’ta yaptığı konuşmaların da suç olarak gösterildiğine dikkat çekti. Aktar, dava dosyasında Kışanak’ın belediyecilik faaliyetlerine dair tek bir suçlamanın bulunmadığının altını çizdi.

‘ALGI OLUŞTURULMAYA ÇALIŞILDI’

Belediyeye kayyum atanmadan önce bazı basın ve yayın organları tarafından yazılan “Belediye hendek kazdı”, “Belediye araçları cenazelere gönderildi”, “Belediyelerin kaynakları PKK’ye aktarıldı” şeklindeki haberlerle bir algı yaratılmaya çalışıldığını belirten Aktar, bu algı üzerinden bir yurttaşın BİMER’e yaptığı şikayet üzerine Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nün Kışanak hakkında 3 ay boyunca yürüttüğü soruşturma sonucunda bu iddialara ilişkin tespite rastlanmadığına dair yazı gönderdiğine dikkat çekti.

‘DEVLET YEREL YÖNETİME KARŞI ÇIKTI’

Kışanak ve Anlı’nın tutuklanarak yerlerine kayyum atanmasının hukuki boyut yerine devletin bakış açısı üzerinden değerlendirmek gerektiğine işaret eden Aktar, şunları söyledi: “Devlet, Kürtlerin kendini yerellerde yönetme taleplerine karşı çıktı. Kürtler, Kürt sorununun Kürdistan’ın statü sahibi olması üzerinden çözüleceği inancını dile getirdiler. Bu çözülmediği sürece sorunun devam edeceğini söylediler. Bunu legal siyasetle anlatmaya çalıştılar. Devlet, Kürtlerin yasal yollarla geldiği mevki ve makamları onların elinden alarak, olaya merkezi yönetimin otoritesi ile yerleşti. Tabiri caiz ise ‘Kürtleri muhtar bile yapmayız’ demek istediler” ifadesini kullandı.

DBP’YE AYRI DİĞER BELEDİYELERE AYRI UYGULAMA

Belediyeler Kanunu’nda, suç işleyen ya da görevinden uzaklaştırılan belediye başkanının yerine kimin nasıl ve ne şekilde getirildiğinin açıkça yazıldığını ifade eden Aktar, “Belediye başkanının ceza alması ve tutuklanması durumunda, meclis toplanır ve kendi içinden bir başkan seçer. Hükümet ne yaptı; bunu torba yasayla getirmeye çalıştılar, ancak tepkiler üzerine geri çekmek zorunda kaldı. Fakat 2016 yılı Eylül ayında yayınlanan KHK ile belediye kanununda değişiklik yaptı. Belediye başkanları yerine kayyum atanmasının önü açıldı” dedi.

Çoğunluğu 28 belediyeye 11 Eylül 2016’da kayyum atandığını, DBP’li belediyeler dışında kayyum atanan 4 belediyede ise bu sürecin farklı işletildiğine dikkat çeken Aktar, bu 4 belediye meclisinin seçtiği kişi kayyum olarak atanırken, DBP’li belediyelerde ise vali ve kaymakamlar kayyum olarak atandığı hatırlatmasında bulundu.

‘TEK BİR DELİL YOK’

“Güvenlik” gerekçesiyle Malatya’ya nakledilen, bugüne kadar Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 3 duruşması görülen davada mahkeme heyetinin defalarca değiştiği için gerçek anlamda yargılamanın başlamadığına değinen Aktar, Kışanak’ın yargılamanın yapıldığı yerden yüzlerce kilometre uzaklıkta olması ve defalarca talep etmesine rağmen mahkemeye getirilmemesi nedeniyle savunma hakkının engellendiğine dikkat çekti. Kışanak’ın 1 yıldır tutuklu yargılandığı dava dosyasında tutuklama gerekçesi sayılabilecek bir delil ve gerekçe bulunmadığını vurgulayan Aktar, “Yargılama boyunca Kışanak’a belediyecilik faaliyetleriyle ilgili tek bir soru sorulmadığı gibi, bu konuda bir tek iddia da yok. İfade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek konular üzerinden bir tartışma yürütüyoruz. Bu saatten sonra delile göre tutukluluk demeyeceğimize göre, bundan sonra da keyfiyet ile gidecek” ifadesini kullandı.

Kayyum uygulamasının sürdürülmesi için Kışanak’ın tutukluluk halinin sürdürüldüğünü ifade eden Aktar, devletin kayyum uygulaması ile Kürt halkının refleksini ölçtüğü değerlendirmesinde bulundu.

‘KAYYUMA KILIF BULMAK İÇİN’

Kışanak ve Anlı’nın avukatlarından ve aynı zamanda Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi avukat Cihan Aydın ise DBP’li belediyelere “Örgüte maddi kaynak sağladıkları” gerekçesiyle kayyum atandığı şeklinde kamuoyuna yansıtıldığını ancak hiçbir DBP’li belediye eşbaşkanı hakkında söz konusu gerekçe ile soruşturma veya dava açılmadığını vurguladı. Kayyum atamalarının hukuki olmadığını ve tamamen siyasi bir mesele olduğunu dile getiren Aydın, “Kayyuma bir kılıf uydurmak gerekiyordu, bunu da soruşturma ve davalarla yaptılar. Tamamen konjonktürel davalar, hukuksal bir altyapısı yok. Çünkü 2011 ile 2016 dönemleri içerisinde Kışanak ve Anlı’nın katıldığı bütün eylem ve etkinlikler, nerede bir fotoğraf bulmuşlarsa dosyaya koyarak ve suç unsuru saymışlar. Bunları 5 yıl boyunca biriktirmişler” diye konuştu.

‘ÖZEL BİR UYGULAMA VAR’

Kışanak ve Tuncel davasının görüldüğü mahkemenin “toplama” bir heyetten oluştuğunu belirten Aydın, şunları söyledi: “Fırat Anlı ilk duruşmada tahliye edildi, ancak Cumhuriyet Savcılığı itiraz etti. Dosyayla ilgisi olmayan, inceleme veya saptama duruşmasına katılmayan başka bir heyet tarafından tutuklama kararı verildi. Söz konusu itirazın yanı sıra başka bir mahkemenin tutuklama kararı, sadece Diyarbakır’da var. Seçilmiş Kürt siyasetçilere yönelik uygulanan özel bir uygulama. Başka bir örneğine rastlamadık. Bu prosedür bile seçilmiş Kürt siyasetçileri açılan davalardaki yaklaşımı ortaya koyuyor. Türkiye yargısında bağımsızlık ve tarafsızlık konusunda son 20 yıllık meslek hayatımın en kötü sürecini yaşıyorum. Yargı süreçleri profili yoktu. Ancak son 1 yılda yargıda ciddi bir dezenformasyon var. Bunun düzeleceğine dair pek fazla parametre de yok. Bu hukuksal bir süreç, mücadelemizi sürdüreceğiz.”

Son olarak hukuki olarak kaotik bir süreçten geçtiklerini ifade eden Aydın, “Hukuk kimsenin arka bahçesinde olmamalı. Cemaatin bahçesinde olan hukuk, bugün başkalarının bahçesine meyil etmiş durumda. Tuzun koktuğu anda yapacak hiç bir şey yok ve şimdi oraya doğru hızla gidiyoruz” dedi.

EN SON EKLENENLER