Koçyiğit: Toplumun istediği barış kalıcı barış olur

Toplumun istediği bir barışın kalıcı olabileceğini söyleyen HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bunun için bugün Kürt siyasal hareketinin ve Kürt halkının sorunlarıyla Türkiye toplumunun, Türkiye’de yaşayan bütün halkların sorun başlıkları iç içe, yan yana ele alınmak zorundadır” dedi.

Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Türkiye’deki toplumsal sorunların ele alınacağı, yeni dönemde izlenecek yol haritası ve toplumsal dinamikler ile kurulacak temaslara ilişkin 2 gündür yaptığı “Örgütlenme Çalıştayı”nın kapanışını Taksim Hill Otel’de gerçekleştirdi.

‘TARİHSEL BİR EŞİKTEN GEÇİYORUZ’

Kapanış konuşmasını HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı çalıştayda bir kez daha bu birlikteliğin anlamlı ve önemli olduğunun altı çizildi. Koçyiğit, “HDK yine çıktığı koşullar itibarı ile yüzyıllık ulus devlet sistemine karşı tarihin akışını ezilenlerden, ötekilerden, emekçilerden, kadınlardan, ekolojiden yana değiştiren yapının da adıdır. Yani tarihsel sürede ezilenler adına bir müdahaledir. Bu müdahalenin büyütülmesi, kazanımlarının toplumsallaştırılması, her bir ötekinin, bu topraklarda yaşayan her bir emekçinin aslında gerçek anlamda özgür, eşit ve demokratik bir Türkiye’ye kavuşması için de bu mücadelenin büyütülmesi, bu mücadeleye enerji akıtılması gerektiği noktasında da hem fikir olduğumuzu ifade etmek isterim” dedi. Tarihsel bir eşikten geçildiğini vurgulayan Koçyiğit, “Hem Ortadoğu’daki savaşın yakıcılığı hem dünyadaki kapitalist sistemlerin krizi, aynı zamanda Türkiye’nin yaşadığı yapısal sorunların kendisi, bu yapısal sorunları aşmak içinde başvurduğu şiddet, bugün Türkiye’deki her bir örgütsel yapıyı her bir demokratik yapıyı çok değerli ve çok anlamlı kılıyor” diye kaydetti.

‘ROJAVA DEVRİMİ BÜTÜN EZİLENLERE ENERJİ KAYNAĞI OLUYOR’

Koçyiğit, “Biz biliyoruz ki bu toplumda bütün toplumsal kesimler ulus-devletçi yapının değirmeninde öğütülmeye çalışılırken, toplum da buna karşı sessiz ama büyük bir direniş gösteriyor. Toplumun bağrındaki direnişi açığa çıkarmak, toplumun bağrındaki direnişi koordine etmek o direnişe öncülük etmek de her birimizin boynunun borcudur” diyerek HDK’nin bu konuda sorumluluk sahibi olduğunu kaydetti. HDK’nin omuzunda böyle bir yük olduğunu ve böyle bir toplumsal yapıyı gerçekleştirmek için mücadele etmesi gerektiğinin açığa çıktığını söyleyen Koçyiğit, “Biz kapitalist, modernist sistem içerisinde kurduğumuz her bir özgürlükçü alanın aslında çok değerli oluğunu biliyoruz. Örneğin bir Gezi deneyimimiz var ve Gezi’nin yarattığı etki, ortaya çıkardığı o özgürlükçü ortamın kendisi bugün hala bize ilham kaynağı oluyor. Yanı başımızda bir Rojava Devrimi gerçekleşti. Bugün Rojava devriminin bütün kazanımları, açtığı ufuk bütün dünya ezilenleri açısından enerji kaynağı oluşturuyor. Tabi sadece devrime selam durmak, alkışlamak değil, o devrimin açığa çıkardığı o toplumsal yapıyı Türkiye topraklarında yeşertmek, o devrimin kazanımlarının buraya sirayet etmesini sağlamak başka bir dünyanın, hayatın mümkün olduğunu, eşitlikçi, özgürlükçü bir sistemin mümkün olduğunu bir kez daha bütün halklara göstermesi açısından çok önemlidir” dedi.

‘FAŞİZMİ EZİLENLER YIKACAK’

Türkiye’de bir toplumsal devrimin gerçekleştirilmesi için HDK çatısı altında olmanın anlamlı olduğunu söyleyen Koçyiğit, “Bununla beraber faşizme karşı mücadele eden sol ve demokratik güçlerin her biri çok önemli ve anlamlıdır. Her birimizin büyümesi, faşizmin küçülmesi anlamına geliyor. Onun için içimizdeki birliği derinleştirirken diğer dost örgütlerle ortak mücadele hattını örmemiz gerekir. Bu faşizm yenilecek. Bu saray ve AKP saltanatı yıkılacak. Onu yıkanın devrimcilerin, demokratların, ezilenlerin, kadınların, ekolojistlerin mücadelesi olması bizim açımızdan en anlamlı ve en önemlisidir. Kendi kendine yıkılmasına ya da başka bir dış güç tarafından yıkılmasına da gönlümüz razı değil. Biz isteriz ki ezilenlerin yükselttiği mücadele bu faşistleri yerle bir etsin” diye konuştu.

‘YAŞANAN SORUNLARIN KÜRT SORUNU İLE BAĞINI GÖRMEK GEREK’

Bu ülkede eşitlikten, özgürlükten, barıştan, demokrasiden yana cümle kurulacaksa Kürt sorununun demokratik çözümü noktasında da rol ve misyonu üstlenmek gerektiğine dikkat çeken Koçyiğit, “Bugün bu ülkede yaşanan her bir sorun başlığının Kürt sorunu ile olan bağlılığı görmemiz ve bunu bütün bir topluma da anlatmamız gerekiyor. Bugün bir emekçi olarak soframızdaki ekmek küçülüyorsa, bugün bir kadın olarak şiddete maruz kalıyorsak, bugün OHAL koşullarında bütün yasalar sermayeden yana doğayı talan ediyorsa bunun Kürdistan’daki devlet tarafından yürütülen savaşla olan bağını da görmek zorundayız” diye belirtti.

“Biz aynı zamanda bu savaşın durması için demokratik bir barışın, onurlu bir barışın inşa edilmesi için de rol ve misyon üstlenmek ve barış mücadelesini, barış dalgasını toplumda yaygınlaştırmak ve toplumun aslında barış için sesini yükseltmesine de zemin oluşturmak zorundayız” diyen Koçyiğit, “Çünkü biliyoruz ki halkların istemediği, toplumun çok fazla arzulamadığı bir barış yukardan inşa edilse bile topluma sirayet edemez. Oysaki toplum barışı isterse bütün devletlere bütün hükümetlere ve bütün sistemlere barışı dayatır ve kendi barışını en sağlam şekilde inşa eder. Bunun için bugün Kürt siyasal hareketinin ve Kürt halkının sorunlarıyla Türkiye toplumunun, Türkiye’de yaşayan bütün halkların sorun başlıkları iç içe yan yana ele alınmak zorundadır. Bir birinden kopardığımız, birbirinden ayrıştırdığımız her yerin aynı zamanda bir siyasi körlüğe götüreceği ve bir çıkmaza iteceğini de ifade etmek isteriz. Onun için bu yapının korunması, derinleştirilmesi ve toplumsallaştırılması biler açısından hayatidir. Biz bütün bir çalışmamızı da bunun üzerine kuracağız” diye ifade etti.
Konuşmanın ardından çalıştay sona erdi. Çalıştayın sonuç bildirgesinin önümüzdeki günlerde basınla paylaşılması bekleniyor.

EN SON EKLENENLER