Kürd’e fermanın adı: El-Enfal

Newroz’u beklerken üzerlerine bombalar yağdırılan Halepçe’nin üzerinden 29 yıl geçti. Kuzey’deki Şark Islahat ve sayısız katliam ile Rojava’daki Amûdê sinemasının Güney Kürdistan’daki adı ise El-Enfal Harekatı’ydı…

Irak-İran savaşının sürdüğü 1986 ile 1988 yılları arasında daha önce olduğu gibi yine savaşın faturası Kürtlere çıkarıldı. Bu faturanın ödetileceği yer olarak bu kez Halepçe, tarih olarak da 16 Mart belirlenmişti. Üçüncü cemrenin düşmesi ve Newroz’u bekleyen Halepçelilerin üzerine 16 Mart sabahı saat 11:00’de Irak ordusuna ait savaş uçakları, kimyasal bombalar yağdırdı. Katliama Kuran’ın ayeti olan “El-Enfal” adını veren Saddam Hüseyin’in bombardımanında çoğunluğu kadın ve çocuk 5 bin insan yaşamını yitirirken, 7 bin kişi de yaralandı. Katliamın üzerinden 29 yıl geçse de acıları ilk günkü gibi taze.

El Enfal harekatı

Irak ile İran savaşının sürdüğü sırada Saddam Hüseyin, savaş alanı olarak belirlediği Güney Kürdistan’ın Germiyan bölgesinde “El-Enfal Harekatı” isimli bir operasyon başlattı. İran ordusu da Mart ayı ortalarında “Zafer-7 Harekatı” ismiyle bir karşı saldırı harekatı başlattı. İran ordusu, bu harekatla Mart ortalarında Pêşmerge’nin de desteğiyle Halepçe kasabasına girdi ve kasabada Saddam Hüseyin’e karşı isyan başlatıldı.

5 bini aşkın can

16 Mart günü Saddam Hüseyin katliam emrini verdi. Daha sonra Kürtler arasında “Kimyasal Ali” olarak anılacak olan Korgeneral Ali Hasan al-Majid al-Tikriti tarafından icra edilen bu emirde kimyasal bombalar taşıyan 8 MİG-23 uçağı Halepçe’ye bombalar yağdırdı. Uçakların 3 gün süren bombardımanında resmi rakamlara göre 5 bin kişi yaşamını yitirdi, 7 bin kişi yaralandı ve 70 bin civarında nüfusu olan Halepçe’nin büyük bölümü boşaltıldı.

Elma kokusu…

İkinci Dünya Savaşı sırasındada Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine yapılan saldırılardan sonra en büyük kimyasal saldırı olan Halepçe katliamında hardal, sarin, VX gibi gazlar içeren bombalar kullanıldığı daha sonra anlaşılacaktı. Ancak Halepçeliler, sadece “Elma kokusu geliyordu” diyerek anlatabiliyordu, yaşadıklarını…

Göç yolları…

Bombardıman sonası onbinlerce kişi yakınlarının cenazesini dahi toprağa veremeden, İran ile Kuzey Kürdistan’a geçmeye çalıştı. Çok sayıda kişi de yolda ya da yerleştirildikleri kamplarda açlık ve susuzluktan yaşamını yitirdi. Göç yollarında ve sonrasında aileler parçalandı, çocuklar kayboldu, birçok kişi intihar etti. Kanayan bir yara da kaybolan çocuklar oldu. Kayıtlara göre Halepçe Katliamı’nda 106 çocuk kayboldu. Bunlardan sadece 7’si sonraki yıllarda ailelerine kavuşabildi.

Hala zehir saçılıyor

Katliamda yaşamını yitiren birçok kişi, kimlik tespiti dahi yapılmadan toplu mezarlara gömüldü. Açılan toplu mezardan çıkarılanların cenazeleri ise çoğu isimsiz bir şekilde numaralandırılarak defnedildi. Katliamdan sağ kurtulanlar ise ömürlerinin geri kalanında kimyasal silahların etkileriyle yaşamak zorunda kaldı. Şimdi de doğan çocuklarda kimyasal maddeden dolayı çeşitli hastalıklar bulunurken; Halepçe’nin toprağı ve suyunda da zerhirli maddeler bulunuyor.

İnsanlığa karşı suç

19 Ağustos 1988’de İran ile Irak ateşkes imzaladı ve 5 gün sonra da Irak ordusu Halepçe kasabasını geri aldı. Sivillere karşı dünyada yapılan en büyük kimyasal saldırılardan biri olmasına rağmen, ancak 1 Mart 2010 yılında Irak Yüksek Ceza Mahkemesi katliamı bir soykırım eylemi olarak kabul edebildi. İnsanlığa karşı işlenen bir suç olan Halepçe Katliamı, uluslararası güçler tarafından ise hala bir soykırım olarak tanınmış değil.

HABER MERKEZİ

EN SON EKLENENLER