Kürtlerin “Bağımsız Kürdistan” referandumu ile imtihanı

25 Eylülde yapılack ‘’Bağımsız Kürdistan’’ referandumuna bir hafta kaldı.Gelişmeler sürecin çok çetin geçeceğini gösteriyor.Süreç çok riski beraberinde taşıyor.Bir yandan tüm kürtlerin  gönlünde yatan bağımız bir Kürdistan,diğer yandan çok parçalı kürt coğrafyasının,çok parçalı siyasi bölünmüşlüğünün, birlikte hareket etme zorluğu. 

Bu süreç hala devam ediyor.Zaman yaklaştıkça düşman cephesi netleşiyor.Düşman cephesinin başını Türk devleti çekiyor.İran ,Irak hatta  beş yıldır karşısında savaştığı ,Suriye devleti ile birlik oluşturarak,bu referandumu durdurmak için, her türlü çabayı gösteriyor. Yani ‘’Bağımsız Kürdistan’’referandumunun düşman cephesi belli. 

Bu cephe Kürdistanı dört parçaya bölüp paylaşan Sömürgeci devletler. Sorun Kürdistan olunca,bir birilerine karşı elleri kanda bile olsa,silip birleşiveriyorlar.Aralarındaki bütün sorunları,rekabei v.s hemen erteleyiveriyorlar.Bu konuda,içerde de tüm siyasi farklılıkları bir yana bırakıp,ulusal cepheler kuruyorlar.Bu konuyu,ulusal  ve milli birlik meselesi sayıyorlar.Hep bir ağızdan, kalın kırmızı çizgiler çiziyorlar. 

Kürtleri ve Kürdistanı paylaşmış bu dört devletten hiç biri, insan hakkı,ulusların kendi kaderini tayin hakkı,bireyin özgürlük hakkı,bağımsızlık hakkı gibi herkes için doğal sayılan ve doğuştan sahip olunacak hakları,Kürtlere hak olarak görmüyor.Hatta bu konularda konuşan bir kürdü,hain,nankör,ihanetçi ve sahibine başkaldırmış köle gibi, terörist olarak görüyor. 

2017 de,dahi Kürde ve kürdistana bakış budur.Adeta gelecek tüm zamanlar içinde öngörülen budur. 

Şimdi dönelim bu referandumun zamanı değil meselesine,yani bu dört sömürgeci devlete göre,gelecekte uygun bir zaman olabilecek mi? Buna inanacak tek bir kürt var mı? Hayır. 

Hayır,çünkü bu devletler için bu konu, genelde en büyük politik ,ekonomik ,coğrafik ve sosyal güç kaybına yol açacaktır.Türk devleti açısından ise, çok daha fazlasına yol açacak endişesi vardır. 

Yani anadolu’da yaşamak-yaşayamamak gibi endişeli gelecek senaryolarını düşündürmektedir.Hal böyle olunca, politik risk analiz algısı böyle oluşunca,Kürt ve Kürdistan kelimelerini duymak,en çok teyakkuz uyarıcı sinyalleri salgılamaktadır. 

Türk devleti bu konuda giderek artan bir ses tonuyla,tehditlerini yükseltmektedir.Kime karşı, bugüne kadar en iyi anlaştığı Kürt siyasi lideri Barzaniye karşı. Önceleri herkes bu referandum bir blöftür diyerek, danışıklı döğüş gibi değerlendirip,Erdoğan-Barzani kontrolündeki bir gelişme olarak,yada o mahiyette bir değerlendirme ile,son anda bir şekilde ertelenecek diye düşünmüştür. 

Zaman geldi geçiyor.Referanduma bir hafta kaldı.Olabilecek karşı tehditler,hemen hemen belli oldu.Türk devleti MGK toplantısını 22 Eylül referandum öncesine  çekerek,muhtemel  bir savaş ilanı ile son bir  tehdit hamlesi düşünüyor olabilir.Tabi bu tehditlerinin kaçta kaçını uygulayabilir,o da başka bir hesap.Ama belli ki en çok Türk devleti blöfü yüksek tutuyor. 

Buraya kadar herşey belli.Şimdiye kadar netleşemeyen ,referandumdan yana olan dost kuvvetlerin cephesi.yani kürt siyasi parti ve sosyal kurumların açık tavrı. Her ne kadar son dakika Yerel kürt parlementosunda oy çokluğu ile referandumun yapılması kararı çıkmış ise de,tüm kürt halkının ulusal kaderini etkileyecek böyle bir konuda,düşman cephesinin tehditlerine karşı, kürt siyasi ve askeri kurumlarının, ortaklaştırdıkları bir tutum ve politika  yoktur. 

Böyle bile olsa,mevcut Yerel kürdistan yönetimindeki alanlara yönelik bir türk veya başka devlet saldırısına karşı,tüm kürtler zorunlu olarak karşı çıkarak savaşmak zorunda kalacaklardır.Çünkü mevcut durumda hiç bir kürt siyasi veya dini hareketi, ideolojisi ne olursa olsun,bağımsız Kürdistan’a karşıymış gibi bir pozisyona düşmek istemeyecektir.Barzani  kürtlerin bu genel hissiyatını bilerek süreci zorluyor.  

Ama bir hafta içinde,ortaya çıkacak ilişki ve ittifaklar,sonucu  daha da önemli oranda etkileyecektir.Belli ki, şimdiden sonra referandum olsa da,olmasa da,bu hamle Barzaninin siyasi geleceğine pozitif bir katkı olarak yansıycaktır.  

Kuşkusuz bu değerlendirme, tamamen sokak gözüyle ve algısı ile yapılan bir değerlendirmedir.Yani bölgesel veya siyasi tarafların veya partilerin,derin güç hesapları,güncel ve zamansal koşulların objektif gerçekleri veya kar zarar analizleri,kürtlere şu anda ne kazandıracağı veya neleri kaybetme riskleri içereceği gibi,çok yönlü bakış açısı içermiyor. Bunları şimdiye kadar herkes tartışıp,bitirmeliydi. 

Gelinen aşamada ,olan nasıl olduysa oldu.Bağımsız Kürdistan’ı istiyormuyuz istemiyormuyuz ?   

Referandum’da Soru bu; Evet mi, Hayır mı ?  

 

 

  

EN SON EKLENENLER