Malatya’da ramazan davuluyla gelen ayrımcılık ve nefret

Turan ESER

Son birkaç gündür Malatya’nın Doğanşehir ilçesinin Sürgü kasabasında yaşanan, Alevilere yönelik nefret, ayrımcılık, baskı ve saldırıya, “ferdidir efendim fazla abartmayın” diyen, yerel idarenin resmi bürokratlarının ve iktidar sözcülerinin lafları artık çok tanıdık ve baya geliyor. Yılardır, bizzat devletinkendisi tarafından üretilen Alevi ayrımcılığının ve nefretinin geldiği boyutu görmek için, Sürgü ilk değil, son da olmayacak gibi görünüyor.

Sürgü kasabasının yaşayanların üçte biri Alevi kökenlidir. Özellikle Alevilerin bir arada yaşadığı bölgelerde iktidar tarafından çoğunluk inancı üzerinden sosyal baskı mekanizmaları ve dinci gericiliğe dayalı tahakküm kuruluyor.Devletin eğitim, resmi din, siyaset ve hukuk anlayışı üzerinden üretmiş olduğu ayrımcılık ve ötekileştirme, Sürgü kasabasında ramazan davulu ve tekbir eşliğindeki “Sürgü Alevilere mezar olacak”gibi nefret söylemine ve Alevi olduğu için Hüseyin Hasan ve Leyla Evli ailesine linç saldırısına dönüşmektedir.

ALEVİLERİN HER ZAMAN MAĞDUR KALDI.

Saldırıya uğrayan Leyla Evli yaşadığı travmayı”linç etmeye geldiler. Alevilere ölüm, gidin buradan, gitmeseniz de biz sizi öldüreceğiz, Sivas katliamı gibi yapacağız, Madımak’taki gibi yapacağız, yakacağız” tehditlerini anlatarak, mağduriyeti dışa vururken, AKP’li Belediye Başkanın, dindar ve kindar saldırgan nesli cezalandırmak yerine, Alevi aileyi sürgüne göndermek için “köyü terk edin” talebi skandaldır. Her yurttaşın barınma ve güvenlik hakkına yönelik bu ahlaksız ve hukuk dışı talep skandal ve ideolojiktir.  AKP’li yerel yöneticilerin bu ilkel ve kindar tutumu, mağdurların gerçeğini anlamaktan yoksundur.

RAMAZAN DAVULLU MAHALLE BASKISI VE ALEVİ NEFRETİ SÜRGE’DE

Sürgü’de yaşanan davullu mahalle baskısınınarkasında, devlet ideolojisininAlevilere yönelik ayrımcılık ve linç politikaları yatar. Alevilere yönelik sosyal baskı mekanizmaları AKP döneminde daha da güçlendi. Son dönemlerde Alevilere yönelik olumsuz ve çirkin gelişmeleri, AKP’nin kindar ve dindar gerici neslin yetiştirilmesine ilişkin politikasının sonuçları olarak okumak gerekir.
TBMM“Cemevi olmaz, camiye gelin” ve Yargıtay “camiden başka ibadet yeri yok, Aleviler camiye gelin”, mahallenin davulcusu da, mahallenin dindar ve kindar nesliyle Ramazan orucu tutmaya zorluyor. Alevilerin dini inançlarına saygı göstermek yerine, inançsal farklılıklarında ötürü baskı uygulamak, 21. yüzyılda ilkelliktir.

Ramazan davulu eşliğinde organize edilen ve Alevilere yönelik”Sürgü Alevilere mezar olacak”çığırkanlığıkendiliğinden ortaya çıkmamıştır ve ferdi değildir. Ramazan’a denk düşürülen ve dini ayrımcılığa dayalı linç girişimi manidardır. Malatya’da dini ayrımcılığın örnekleri çoktur.

Daha önce Malatya’da 3 Hıristiyan dindar, kindar ve milliyetçi gençler tarafından katledilmişti. Bugün Türkiye’deki mahalle baskısı ve Sürgü’deAlevilere dönük gerçekleşen saldırının üretiminde AKP’nin Siyasal İslamcıSünnileştirme politikaları ve farklı kimliklere yönelik nefret ve kindarlık politikası yer alıyor. Yıllardır zihniyet yapısı gereği, Yezidlik politikasına sığınmış AKP, Alevi karşıtı mezhepçi tutumunu sürekli canlı tutmakta ve ortaya koymakta çekinmektedir. AKP hükümeti ve geleneksel kindar zihniyeti, toplumsal yaşamda sistematik şekilde Alevi nefret ve ayrımcılığı siyaseti üretiyor. R. T. Erdoğan, 2011 genel seçimleri öncesinde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğini hedef alarak “Önemli olan boy değil, soy” ve “Kılıçdaroğlu biliyorsunuz Alevi” diyerek, “dedeleri yargıdan temizleyeceğiz” demiş, Sivas Katliamı faillerinin serbest kalmasını ise “Hayırlı olsun”diyerek selamlamıştı. AKİT gibi AKP yandaşı tüm siyasal İslamcı medya kuruluşları, Sivas Katliamı üzerinden son dönemde yavuz hırsız misali yürüttüğü aktif propaganda yürütüyor.

TBMM ve Yargıtay’ın Diyanet fetvalı“Cemevi yoktur” kararları Alevileri ve Aleviliği hedef almıştır.  AKP’nin Suriye’ye dönük savaş çığırtkanlığında da mezhepçi ve Alevi karşıtı tutumu biliniyor.
Dolaysıyla AKP, Diyanet, TBMM ve Yargıtay kararları ile Alevileri hedef gösterir, ayrımcılık üretirse, bunu Malatya’nın Sürgü kasabasından “doğru”bulan dindar ve kindar nesilde, ramazan davulu eşliğinde Alevilerin evine saldırır.

ALEVİLER YALNIZ DEĞİLDİR, DAYANIŞMAMIZ GÜÇLÜ, BİZ BİRLİKTE AYRIMCILIĞA VE NEFRETE KARŞI DURUYORUZ.

Malatya-Sürgü kasabasında Alevilere yönelik saldırı ve tehdit ortamına karşı sessiz değiliz. Aleviler ve demokrasi güçleri saldırıya uğrayan ailenin yanında yer alarak, evinde nöbet tutarak dayanışmanın gücünü göstermektedirler.

AKP hükümeti ve onların yerel yöneticileri Alevilere yönelik sürgün, baskı, ayrımcılık ve nefret üreten politikalarıyla yüzleşmelidir. Aleviler yalnız değildir. Sürgü’de yaşanan ramazan davullu saldırı ve mahalle baskısı karşısında, mağduru değil, saldırgan sorumluları yargı önüne çıkarılmalıdır.

Sürgü Belediye Başkanı ve diğer yerel yetkiler saldırganları takip etmek ve yargı önüne çıkarmak yerine saldırıya uğrayan Alevi aileyi “köyü terk edin” demelerini skandal olarak değerlendirmek gerekir. Saldırıya uğrayan aileyi korumak yerine gerici-faşist güruhu korumak ise, ayrı bir skandaldır.

Söz konusu Aleviler, Kürtler ve solcular olunca, tutuklama, yaralama, gaz bombası ve tazyikli suyu eksik olmayan devlet, Sürgü’de linç saldırısı karşısında seyirci kalmış ve yaptırım kullanmamıştır. Henüz tutuklamanın olmaması, olay yerine hiçbir savcının ve yargını intikal etmemiş olması, AKP hükümetin sorumluluğundadır.

SONUÇ OLARAK, YENİ KATLİAMLARA FIRSAT VERMEYECEĞİZ

AKP hükümeti, TBMM, YARGI eve Diyanet üzerinden Alevilere yönelik ayrımcılık fetvaları yazdıracağına,Sürgü’de saldırıyı organize edenleri, aileyi tehdit edenleri, insanları yaralayanları, evi yakmaya çalışanları derhal göz altına almalı ve gereğini yapmalıdır.Ayrıca saldırıya uğrayan Alevi aileye“köyü terk edin”diyenAKP’li Belediye başkanı görevden alınmalıdır.

Aleviler yeni katliamlara fırsat vermemek için bilinçlidir, uyanıktır, örgütlüdür ve sol duyuludur.

 

EN SON EKLENENLER