#Maraş ‘ta yapılmak istenen mülteci kampının perde arkası

SERCAN TAYLAN

Suriye’den kaçan cihatçılar için Maraş’ta bir mülteci kampı oluşturma kararı ile Alevilere yönelik sindirme girişimleri arasındaki ilişkiyi Sercan Taylan yazdı. Taylan, ‘Sesimizin yettiğince haykırmaya devam edeceğiz’ diyor: #OvamaOnurumaDokunma’

MARAŞ’TA YAPILMAK İSTENEN MÜLTECİ KAMPININ PERDE ARKASI…

Ocak ayında Gaziantep’te IŞİD hücre yapılanması kısmen deşifre edilmiş ve bölgenin ‘Emiri’ Yunus Durmaz’ın bilgisayarından, civardaki Alevi köyleri ile ilgili detaylı bir rapor ele geçirilmişti. Birkaç hafta sonra da, Pazarcık’ta Alevi köylerinin etrafında sarıklı, cübbeli ve uzun sakallı birkaç gencin dolandığı bilgisi gelmişti. Şimdi de Maraş ve Pazarcık arasına, tam da Alevi köylerinin bulunduğu yere, 25 bin kişilik ‘mülteci’ kampı yapılacağı söyleniyor. Bunların hepsi tesadüf mü?

Anadolu’da Aleviler, kıyımdan ve zulümden kaçabilmek adına, köylerini dağ başlarına kurmak zorunda bırakılmışlardır. Maraş-Pazarcık’ta ise bunun aksi bir durum söz konusudur. Pazarcık bölgesindeki Alevi köyleri, Maraş-Antep-Malatya-Adana bölgesinin tam ortasındaki sulak ve verimli araziler üzerine kurulu. Dolayısıyla,Pazarcık bölgesindeki Aleviler, İç Anadolu’daki Alevilerin aksine, genel olarak ekonomik anlamda iyi durumdalar.

Ekonomik ve sınıfsal bir açıdan bakacak olursak, 1978’de Maraş’ta yaşananAlevi katliamının ardında yatan temel sebeplerden biri de bölgedeki Alevi halkının yerel sermayenin büyük kısmını kontrol altında tutuyor oluşuydu. 1978 katliamından sonra Alevilerin neredeyse tamamına yakını bölgeden göç etti ve bölgedeki Alevi tüccarlığının yerel sermaye üzerindeki hakimiyeti bir bakıma kırılmış oldu; yine de,katliamın ve Avrupa’ya büyük işçi göçünün ardından, şu an çoğunlukla Londra, Paris, Berlin ve Köln’de yaşamakta olan Maraş Alevilerinin aktarımlarıyla Maraş bölgesine ‘sıcak para’ akışı ve bu kaynak üzerinde Alevi kimlikli yerel sermaye birikimi devam etmekte. Bu durum, bölge halkının Alevi kimlikli kısmını,çoğunluklaştırılan ve devletin ideolojik kimliğini de belirleyen Sünni İslâm inancı ve nüfusu lehine asimile etme projelerini zorlaştırmakta. Örneğin, son dönemlerde sıklaştığı gözlenen “Alevi köyüne cami yapıldı” şeklindeki haberleri, İslâmcı yapıların oldukça güçlü olmasına karşın, Maraş’ta pek duyamazsınız. Peki, bu ‘sorun’un önüne geçebilmek adına dinci  iktidarı ve Devlet tarafından yönlendirilen sözde sivil oluşumlar eliyle uygulanan yeni ‘projeler’ neler?

Bunlardan ilki, özellikle Pazarcık ve köylerinde yaşayan az sayıdaki Alevi yurttaşın bölgeden ‘gönüllü’ göç etmesini ‘sağlamak’ amacıyla, Alevi kitlesinin başlıca üretim biçimi ve dolayısıyla geçim kaynağı olan kırsal tarımı etkisizleştirme politikalarıdır. Maraş’ın doğal yollarla sulanabilir neredeyse tek ve bu nedenle verimli bir ovası olan Pazarcık bölgesine 2006’da kurulması planlanan, ancak açılan davalar sonucunda, çevre ve insan sağlığını olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle bir süreliğine ‘askıya’ alınan “Katı Atık Düzenli Atık Depolama Tesisi Projesi” ile 2008’de, Narlı’ya, bölge halkının büyük çaptaki protestolarına rağmen,‘kapkaççı şark kapitalizmi’ normlarına uygun şekilde kurulan “dünyanın en büyüğü” denilen iki çimento fabrikası bunun en güzel örnekleridir. Narlı Ovasına gittiğiniz zaman sizi puslu ve kirli bir hava bekliyor artık. “Ne güzel işte, fabrika kurulmuş, işsiz gençler için iş kapısı olur” diyenler çıkar belki.Oysa, bu fabrikalardan birinin, işçilerinin tamamına yakınını yaklaşık 35 km. uzaklıktaki Maraş’tan getirdiği biliniyor. Ne ilginç tesadüf, değil mi?

Diğer yandan, Alevileri azınlık haline getirme amaçlı olarak bölgedeki Alevi ağırlıklı demografik yapıyı değiştirme ve bu kapsamda göç ettirme ve beraberinde yerleştirme (iskân) politikası da, Osmanlı’dan bu yana çok uzun zamandır sürdürülen ve güncelliğini günümüzde de koruyan bir başka asimilasyon projesi. Yaklaşık 15 yıl önce, Maraş’ın diğer yörelerinden getirilerek yerleştirilen birkaç bin baraj mağduru için Narlı’nın hemen yanına kurulan yeni bir ‘yerleşim birimi’, bir örnek olarak değerlendirilebilir. ‘Birkaç bin’ denilip geçilmesin, çünkü bölgedeki Alevi nüfusu da ancak o civarda. Maraş-Pazarcık halkı, bu demografik operasyon sürekliliğininbaşka bir örneği ile karşı karşıya şimdi de. 20’ye yakın Alevi köyünün bulunduğu bölgede, köylülerin ortak mera alanı olarak kullandığı 360 dönümlük araziye 600 konutluk ve 25 bin kişilik konteynır kentin kurulması planlanıyor.

Sulak ve verimli arazilerinin ve otlaklarının ellerinden alınacağı kaygısından öteye, bölge halkının projeyle ilgili asıl endişe kaynağı, IŞİD’in en önemli insan kaynağını AFAD kamplarından sağladığı ‘bilgisi’ ve bölgenin Adıyaman-Antep-Kilis üçgeninde Suriye’ye geçiş için kilit nokta olduğu ‘gerçeği’.Bu bağlamda, Maraş’tabazı özel hastanelerde cihatçılarla ve onlara refakat eden ‘asker’ elbiseli sivillerin görüldüğüne ve hatta hastanelerin cihatçılarla dolu olduğuna dair gözlemlere sahip bölge halkı, arazilerine‘mülteci’ kampı yapılmasına bu nedenle de şiddetle karşı çıkıyor.

1978 katliamını unutmamış olan bu halkın yaşam alanına mülteci kampı yapmak, AKP iktidarının Alevilere “defolup gidin” demesinin ‘Devletçe’sidir. Bu kamp, ilk eyleminde 30 kadar Aleviyi katlettiği bilinen ve kendine “El Nusra Cephesi” diyen vahşi terörist örgüte ‘eğitim alanı’ açmaktır. Bu kamp, yeni Alevi katliamlarına davetiye çıkarmaktır. Bu kamp, binlerce yıldır kan içen Anadolu topraklarında sesi hep kendi kanıyla susturulmuş Alevilere dönük yeni bir soykırım projesidir.

Ve tam da bu yüzden, gücümüz yetmese de, sesimizin yettiğince haykırmaya devam edeceğiz: #OvamaDokunma

EN SON EKLENENLER