Medeni Yıldırım’ın annesi: Vuran da emri veren de belli ama ne ceza var ne de suçlu

Lice’de kalekol protestosunda askerin açtığı ateşle yaşamını yitiren Medeni Yıldırım’ın 4’üncü ölüm yıldönümünde konuşan annesi Fahriye Gündüz Yıldırım, “Medeni’yi vuran belli, emri veren belli; ama ortada ne bir suçlu ne bir ceza var” dedi.

Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Kayacık (Hêzan) köyünde, 28 Haziran 2013’te yapılan karakol-kalekol protestosunda askerlerin açtığı ateş sonucunda Medeni Yıldırım (19) öldürüldü. Yıldırım’ın öldürülmesinin üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen tek bir failin cezalandırılmaması, ailenin adalete olan güvenini zedelese de, ilerlemiş yaşına rağmen anne Fahriye Gündüz Yıldırım, katillerin cezalandırılması için mücadeleden vaz geçmiyor.

Anne Fahriye Gündüz Yıldırım, oğlunun yaşamını yitirmesi üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen hala acısının ilk günkü gibi taze olduğunu ve katillerin hala dışarıda olduğunu bilmenin kendisi için çok zor bir durum olduğunu söyledi. Oğlu vurulduğundan bu yana ondan geriye kalan tek kanlı tişörtü ile özlem geçiren Yıldırım, oğlunun katledilişinin 4’üncü yıl dönümünde yaşadıklarını anlattı. Lice’deki yasak ve ablukadan dolayı köyden çıkamadığını dile getiren Yıldırım, telefon üzerinden görüşerek, yaşadıklarını konuştuk.

‘KATİL BELLİ AMA CEZA YOK’

Anne Yıldırım, “Düşünün Medeni’yi vuran belli, emri veren belli; ama ortada ne bir suçlu ne bir ceza var. Bunun bir anne için ne kadar zor bir durum olduğunu biliyor musunuz? Ben her gün bu adaletsizliğe isyan ediyorum. Artık sadece Medeni Yıldırım için de üzülmüyorum her gün o kadar çok haksızlık oluyor ki tahmin bile edemezsiniz. Onun için herkes için adalet lazım. Çok zor bir süreçten geçtik; ama yine de biz ayaktayız. Direngeniz. Hakkımızın peşindeyiz. Tek amacımız katillerin cezalarını bulması ve adaletin yerine getirilmesidir” diye konuştu.

‘BUGÜN OĞLUMUN ÖLÜM YIL DÖNÜMÜ AMA…’

Oğlunun öldürüldüğü Lice’de bu günlerde de çok ağır insan hakları ihlali yaşandığına dikkat çeken Yıldırım, Lice’nin abluka altında olduğunu ve günlük yaşamın dahi engellendiğini söyledi. Yıldırım, “Lice’de her gün insanlar katlediliyor. 5 kişiye zırhlı araç çarpıyor eziyor. Ne diyorlar ‘kaza.’ Kim buna inanacak. Biz inanmıyoruz. Katiller ceza alacak mı hayır. Ama her şeye rağmen biz katillerin peşini bırakmayacağız. Sur yıkılıyor adalet var mı? İşte tüm bunlar Medeni katledildikten sonra oldu. Bugün oğlumun ölüm yıl dönümü; ama o kadar acı çektik ki çoğu zaman kendi acımızı unuttuk” dedi.

‘GÜCÜM YETERSE BEN DE YÜRÜYÜŞE KATILACAĞIM’

Ankara’dan başlatılan ve 14’üncü gününde devam eden Adalet Yürüyüşü ile ilgili de düşüncelerini paylaşan anne Yıldırım şunları söyledi: “Adalet Yürüyüşü’nü çok değerli buluyoruz. Adalet olmayan bir ülke batmış durumda. Türkiye de şimdi öylesi bir duruma gelmiş. Kılıçdaroğlu’nun ‘adalet’ diye yola çıkması ve her kesimden destek bulması çok önemlidir. Gücüm yeterse ben de o yürüyüşte yer almak istiyorum. Sadece Medeni için değil herkes için adalet istiyorum. Yaşadığımız coğrafyada hala adalet yok. Gezi ailelerinin de yürüyüşe destek vermesi güzel. Ancak birlikte direnirsek adaleti getiririz. Adalet Yürüyüşü de sadece bir kişi için değil herkes için olmalı ve sesimizi yükselmeliyiz. Adalet Yürüyüşü Lice için, Sur için, Medeni, tutuklular için olmalı. Bu yürüyüş amacına ulaşırsa Medeni için de adalet gelir.”

NE OLMUŞTU?

Yıldırım’ın yaşamını yitirdiği ve 8 kişinin de yaralandığı gün bölgede yapılan olay yeri incelemesinde askerlerin silahından çıkan 317 adet kovan bulundu. Olay sonrasında kamuoyunda oluşan yoğun tepkileri üzerine İçişleri Bakanlığı, olayın soruşturulması için Lice’ye Mülkiye müfettişleri göndermişti. Müfettişlerin hazırladığı Ön İnceleme Raporu’nda, Kayacık Jandarma Karakol Komutanı Jandarma Üsteğmen Mustafa Öztürk’ün “Ateş emrini ben verdim” itirafı yer almıştı. Olayla ilgili soruşturma yürüten Lice Cumhuriyet Savcılığı, dosyayı “görevsizlik” kararıyla Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Gizlilik kararı konulan soruşturmanın iddianamesi Medeni Yıldırım ölümünün 2’nci yılında hazırlandı. İddianamede, olayın tek şüphelisi olarak gösterilen 23 yaşındaki er Adem Çiftçi hakkında, “Haksız tahrik altında olası kastla adam öldürme” suçundan 18 yıla kadar hapis cezası ile dava açıldı. Müfettiş raporuna rağmen, Kayacık Jandarma Karakol Komutanı, silah kullanma emri veren Jandarma Özel Harekat Tim komutanı ve karakolda görevli askerlerin isimleri iddianame yer almadı.

Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2 yıl süren davada, sanık er Çiftçi’nin üzerine atılı suçu işlediğine dair kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gerekçesiyle beraatına karar verdi. Mahkeme gerekçeli kararında, Yıldırım’ın “askerler havaya ateş açtığı sırada yaşamını yitirdiği”ni iddia ederek, otopsi sırasında Yıldırım’ın vücudunda mermi çekirdeğine rastlanmadığı, bu nedenle merminin hangi silahtan çıktığı belli olmadığı savunuldu. Yıldırım’ın ölümüyle ilgili eksik soruşturma yürütüldüğünü itiraf eden mahkeme, gerçek fail ya da faillerin ortaya çıkarılması için Lice Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasına karar vermişti. Yıldırım’ın avukatları, beraat kararına karşı Antep Bölge Adliye Mahkemesi’ne itirazda bulundu.

Öte yandan, Lice Cumhuriyet Başsavcılığı, müfettişlerin raporları doğrultusunda ateş emri veren karakol komutanı ve müdahale için gelen JÖH timi hakkında “Görevi kötüye kullanma” ve “Taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma” suçlarından açtığı soruşturmada ise 2016 yılında takipsizlik kararı verdi. Yıldırım ailesi ve olayda yaralanan diğer mağdurların avukatları, takipsizlik kararının kaldırılması için Diyarbakır 5. Sulh Ceza Hâkimliği’ne itiraz etti. Hakimlik, savcılığın verdiği takipsizlik kararını kaldırarak, sorumlular hakkında soruşturmanın yeniden açılarak genişletilmesi yönünde karar verdi.

EN SON EKLENENLER