Mevcut siyasi tablo ve Alevi toplumu…

Dünya, bölge ve Türkiye’nin mevcut siyasi tablosunda “Zor bir süreçten” geçmiyoruz. Varlık yokluk sürecinden geçiyoruz. Mazlumlar; Alevi Toplumu, kimliği inkâr edilen Türkiye Halkları, emekçiler, eşitlik isteyen kadın ve gençler… Hasılı, kirlenmiş, kokuşmuş sistemden rahatsız olan kim(ler) varsa mevcut tekçi düzenin ve düzenin yürütücüsü AKP iktidarının tehditti altındadır.

AKP İktidarı ve geleneksel devlet aklı tekçi, ırkçı, inkârcı zihniyet üzerinden Aleviliği bitirmek istiyor. Bu gün “Mülteci kampı” adı altında yapılmak istenenler Alevilerin yaşadığı coğrafyayı ve asgarisi kalmış olan toplumsal birliği de iyice dağıtmak, devletin tekçi egemenliğini nihai Anlamda sağlamak içindir. AKP’nin ve geleneksel devletin değişmez planında, Alevi Sorununu demokratik eşitlikçi yöntemle çözmek, eşit yurttaşlığı sağlamak gibi bir politika yoktur. “Açılım” vb. adı altında yapılanlar birer politik atraksiyondan ibarettir. Zaman yayarak sorunu çözüyormuş gibi görünmek, toplumu beklentiye sokma ama çözüm adına hiçbir şey yapmamak devletin geleneksel aklı olup, AKP’de bu aklı değişmez devlet politikasından almıştır. Hal böyleyken sadece Türkiye’de değil Avrupa, Türkiye, Kıbrıs, Ortadoğu coğrafyasında inançsal, sosyolojik, politik bir güç olan Alevi toplumu örgütleri (Dernek, Vakıf, Federasyon, Siyasi Parti…) aracılığıyla demokrasi ve eşit yurttaşlık mücadelesini yükseltmeliyiz. Alevi Toplumu Avustralya’dan Amerika’ya kadar dünya geneline yayılmış ve bulunduğu her ülkede inancını, yaşamsal, kültürel değerlerini özgür ve eşit ortamda yaşama sorunu olan bir toplumdur. Alevi Toplumu ve örgütleri demokrasi, eşit yurttaşlık ve özgürlük mücadelesini yürütürken yalnız da değildir. Alevilerin mücadelede müsahipleri, paydaşları, ortakları vardır. Emekçiler, Kürt Halkı (ki Kürt Halkında önemli oranda Alevi nüfus vardır.) kadın ve gençlik örgütleri, demokratik kurum ve kuruluşlar, sol, sosyalist grup ve bireyler, sosyal demokratlarla diyalog kurabilir. Bu saydıklarımız Alevi Toplumunun eşitlik ve özgürlük mücadelesindeki müsahipleridir. Alevi inancı eşitlikçi, özgürlükçü, Hak ve hakkaniyeti içeren, yansıtan, yaşatan özelliği nedeniyle bu toplumsal kesimlerle demokrasi ve eşit yurttaşlık mücadelesinde çok rahat ortaklaşabilir ve mücadele birliği oluşturabilir.

Suriye ve Ortadoğu için;

Suriye ve Ortadoğu’daki ALEVİ KATLİAMLARI AKP’nin gözetiminde, denetiminde ve desteğinde yürümektedir.

Birçok güncel veri incelendiğinde, AKP IŞİD, El Nuşra, El Kaide gibi cani sürülerini desteklemekte, örgütlemekte, finanse etmektedir.

Aleviler, Alevi kurumları; Demokratik kurum ve kuruluşlar, Emek, Barış ve Demokrasiden yana partiler üzerinde sosyal denetim rolünü işlevli kılarak, Alevi katliamına karşı ortak tavır almalıdır.

Telafer’deki Türkmen Aleviler… Kobanê’deki Kürtler, Şengal’deki Êzdi’ler, Ninova’daki Süryaniler, Ortadoğu’daki Ermeniler ve IŞİD gibi canilerin politikasına cevaz vermeyen Sünni Toplumun Yaşamı, varlığı ve kutsal değerleri; AKP ve AKP’nin ortaklarının TEHDİDİ ALTINDADIR..!!! Türkiye ve Ortadoğudaki;  Emek Barış ve demokrasi güçleri bu CANİLİĞE KARŞI TAVIR ALMALIDIR…!

TÜRKİYE İÇİN; Kürt, Türk, Arap, Roman Aleviler için;

Dersim’de 1937/ 38’de devlet tarafından yapılan soykırım(Tedip, Tenkil, Tehcir) yazarlar, araştırmacılar, tarihçiler, sinema sanatçıları, politikacılar… Tarafından birçok kere araştırma konusu yapılmış, tartışma yürütülmüştür. Ancak konunun üzerinde dolambaçlı, en direk söylem ve tanımlar devam etmektedir. Dersim’de Alevi/ Kürtlere karşı yürütülen sistematik bir soykırımdır.

Cumhuriyet için “Türk/İslamcılık” üzerinden tek kimlik yaratmak isteyen “Kurucu irade” Osmanlının mirasını güncellemekten başka bir şey yapmamıştır. Osmanlı’dan “Kızılbaşların katli caizdir” fetvasını devralan “Kurucu irade” tek kimlik için “Gereğini” yapmıştır. Osmanlı döneminde tarifi mümkün olmayan yöntemlerle Türkmen/Alevi soykırımı yapan ve Türkmen/Alevileri bastıran, katleden, susturan “İrade” Cumhuriyette “Tek kimlik” için önce 1915 Ermeni tedip, tenkil ve tehciri, ardından Koçgiri ve Dersim’de Kürt/Alevilere Katliam/Soykırım uygulamıştır.

Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet tarihi boyunca (Buna kısmen Bizans, Haçlı da dahildir) Türkmen, Kürt, Arap ayrımı yapmaksızın Alevilere dönük sistematik katliam uygulanmıştır. Sistematik olarak yürütülen katliam soykırım demektir. Soykırım diyoruz çünkü Alevi Toplumu yaşamsal, kültürel, inançsal değerleri ile toptan hedef alınmış ve yaşadıkları yerleşim yerleri ve doğasıyla birlikte katledilmiştir. Bin yıllık “Zinhar katli caizdir!” zihniyetinin uygulayıcıları Alevi toplumunu mürşit, pir, dede, talip, yaşlı, kadın, genç, çocuk ayrımı yapmaksızın yaşadığı doğa ile birlikte, inançsal değerlerini de yok etmeyi hedeflemiştir. Bu uygulama soykırımdır. Bu anlamda Dersim Soykırımı, 1235/1240 yıllarında Selçuklu ve Bizans/Frenk tarafından yapılan Baba İshak soykırımın devamıdır. Egemen zihniyet Alevi Soykırımı yaparken “Kürt Alevi, Türkmen Alevi, Arap Alevi” ayrımı yapmamıştır. “Kalenderi, Haydari, Hurufi, Tahtacı, Çepni, Kızılbaş/Kumsor…” hangi ad altında olursa olsun Alevi topluluklar egemen zihniyetin katliamına uğramıştır.

Şeyh Bedrettin, Torlak Kemal, Börklüce Mustafa, Şah Kalender Çelebi, Pir Sultan Abdal’ı katleden zihniyet ile Koçgiri’de ve Dersim’de Kürt/Alevi canlarımızı, Pir Seyit Rıza, Alişer, Zarife Anamızı katleden Maraş, Çorum, Madımak katliamlarını yapan zihniyet aynıdır. Dolayısıyla Alevi kurumları, dernekleri, federasyonları olarak konuyu böyle algılamamız gerekir. Günümüzde Türk/İslamcı zihniyet tarafından yürütülen inkâr, asimilasyon ve kapı işaretlemeler soykırımın bir başka biçimidir.

Şimdi Alevi Sorununu algılamaktan yoksun kimi çevreler “Aleviler Cumhuriyetin ve Laikliğin güvencesidir!” diyerek geleneksel inkârcılığı, asimilasyonu sürdürmek ve Alevileri bu kirli politikanın ortağı yapmak istiyorlar. Aleviler için LAİK, DEMOKRATİK TÜRKİYE vazgeçilmezdir. Ancak Aleviler artık bilmektedir ki 90 yıldır uygulanan cumhuriyette ve mevcut AKP uygulamalarında ne demokrasi ne de laiklik vardır. Alevileri mevcut statükodan yana gösterip Kürt sorununun barış yöntemi ile çözümünde araya mesafe koymak isteyenler siyasal kurnazlık yapıyorlar. Aleviler Kürt Sorununun barış yöntemi ile çözümüne destek verirken AKP’yi değil kutsal bir erdem olan barışı destekliyorlar. Türk/İslamcılık Kürt, Ermeni, Rum, Süryani, Çerkez… Etnik kimliklerinin ve Alevi, Hıristiyan, Ezdi… İnanç kimliklerinin inkârı üzerine kurulmuştur. Türk/İslamcılık politikası devletin 90 yıllık politikasıdır. Cumhuriyet tarihi boyunca hangi parti iktidar olmuş ise Türk/İslamcılık yapmıştır. AKP 90 Yıllık bu uygulamaya “Ecdadından aldığı” mirası da katarak Türk/İslamcılığa devam etmektedir.

“HELALLEŞME” ve ALEVİLER

Tam da bu günlerde “Helalleşmeden” söz eden devlet ve iktidar yetkilileri bilmelidir ki Biz Aleviler hiçbir zaman Türk/İslamcı ırkçı, katliamcı zihniyetle helalleşmeyeceğiz, HELELLEŞEMEYİZ…!!! Bizim Muaviye Soylu iktidar ANLAYIŞI ve Hızır Paşa huylu muhalefet ile davamız var. Bu davanın çözümü için; YAPILMASI GEREKENLER;

  1. Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyette yapılan sürgün, katliam ve soykırımların belgeleri ortaya çıkarılmalıdır. “Devlet sırrı, devlet arşivi, gizli arşiv” gibi uygulamalara son verilmelidir.
  2. Bu arşivler demokratik bir yöntemle oluşturulacak hukukçu, siyasetçi, yazar, sanatçı, tarihçi ve Alevi Kurum yöneticilerinden oluşacak “Hakikatleri Araştırma Komisyonu” tarafından incelenmeli ve ortaya çıkacak sonuç YARGI KURUMU TARAFINDAN EVRENSEL HUKUK, ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER IŞIĞINDA SONUCA ULAŞTIRILMALIDIR.
  3. “Hakikatleri Araştırma Komisyonunun” vardığı sonuç üzerinden hukuk kurumunun vereceği objektif karara göre, devlet; Türkmen, Kürt, Arap Alevilerden, özür dilemelidir. Ayrıca, Koçgiri, Dersim, Malatya, Maraş, Sivas, Çorum, Madımak, Gazi, Ümraniye, Gezi Direnişi gibi sürgün, katliamlardan dolayı maddi, manevi zarara uğrayan Alevilere tazminat ödenmeli; devletin özür dilemesi hem maddi hem manevi olmalıdır.
  4. Alevi sorunu makro politik bir sorundur. Bu sorunu yaratan devletin inkârcı politikasıdır. Aleviliği tanımlamak kimsenin haddine değildir. Devlet Alevi inancını tanımlamak değil tanımakla yükümlüdür.
  5. Alevi toplumunun ve Alevi Demokratik hareketinin talepleri kabul edilmelidir. “Yeni Anayasa” bu gerçeği ve Türkiye’nin etnik, inançsal, kültürel çoğulculuğu yapısını tanıyarak yapılmalıdır.
  6. a) Yeni, demokratik ve inkârcı olmayan bir çoğulculuğu, inançsal, kültürel ve etnik anlamda çok kültürlülüğü garanti altına alan anayasa yapılmalıdır. Anayasa yapılırken yöntem doğru belirlenmeli, tartışma ve anayasa yapım sürecine tüm toplumsal kesimler ve demokratik kurumlar katılabilmelidir.
  7. b) Laik, Demokratik Türkiye için Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalıdır.
  8. c) Devlet okullarında, özel okullarda uygulanan eğitim programı çok kültürlü Türkiye gerçeğini kapsayacak biçimde bilimsel olmalı, “Zorunlu din Dersi” kaldırılmalı, her etnik grup kendi ana dilinde eğitim yapmalıdır.
  9. d) Cemevleri/Cemxane Alevilerin ibadethanesidir. Cemevleri hiç tartışmasız ibadethane olarak kabul edilmelidir. Ancak Alevi toplumu bunu beklemeden cemevlerini doldurmalı, yolunu, erkânını yürütmeli ve ibadethanelerine sahip çıkmalıdır. Bu konuda Ocakzadelerimize (Pir, Ana/Bacı, Dede, Mürşit) büyük görev düşmektedir.
  10. e) Alevi köylerine cami yapma uygulaması son bulmalı, bu güne kadar Alevi köylerine yapılmış camiler kapatılmalıdır.
  11. f) “Tekke ve Zaviyeler Kanunu” kaldırılmalı; Alevi dergâh, tekke ve vakıf malları aslına uygun olarak onarılmalı ve biz Alevilere geri verilmelidir.
  12. g) Cumhurbaşkanı tarafından “Madımak Hadisesini Araştırmak Üzere” görevlendirilen “Devlet Denetleme Kurulu” bu görevini “HAKİKATLERİ ARAŞTIRMA KURULUNA” devretmelidir.
  13. h) Madımak Oteli “Anı Evi” değil UTANÇ MÜZESİ olmalıdır. UTANÇ MÜZESİ katliamda yitirdiğimiz 35 canımızı ve PİR SULTAN ABDAL’I YAŞATMALIDIR. UTANÇ MÜZESİ, yapılan katliamı unutturmamak, tarihle yüzleşmek ve DEVLETİN KATLİAMDAKİ İHMAL ve SORUMLULUĞUNU KABUL ETMEK İÇİN YAPILIR. Dünyadaki örnekleri de böyledir.
  14. i) Yeni Anayasa ve yasalarda “İnsanlığa karşı işlenmiş suçlar ve nefret suçları” için düzenleme yapılmalıdır.
  15. j) Madımak Katliamı davasının bir bölümü için verilen “Zaman aşımı” kararı iptal edilmelidir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 13 Mart 2012 Tarihinde Madımak Katliamı davasının “Zaman Aşımı” kararına “Bu karar Türkiye’ye hayırlı uğurlu olsun!” dediği için Alevilerden ve Türkiye kamuoyundan özür dilemelidir.
  16. k) 2 TEMMUZ tarihi MADIMAK KATLİAMININ ANLAMINA UYGUN OLARAK tıpkı 1 MAYIS İŞÇİ BAYRAMI, 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ gibi DÜNYA ÇAPINDA EVRENSEL BİR GÜN OLARAK KABUL EDİLMELİDİR.
  17. l) Alevi Mahallerinde, sokak ve caddelere verilen “EBU SUUD CADDESİ, YAVUZ SELİM CADDESİ” vb. isimler kaldırılmalı bunların yerine ALEVİ ERENLERİN ADI VERİLMELİDİR.
  18. m) “Tunceli” ismi derhal iptal edilmeli ve DERSİM ismi kabul edilmelidir.
  19. n) Mezarı “Kayıp” olan PİR SULTAN ABDAL, PİR SEYİT RIZA gibi mürşitlerimizin, pirlerimizin mezar yerleri DEVLET TARAFINDAN BULUNMALIDIR. Sivas “Mal Meydanı” Pirimiz Pir Sultan Abdal’ın, Harput “Buğday Pazarı” Pir Seyit Rıza’nın “İdam” edildiği yerdir. Bu meydanlara PİRLERİMİZİN ANITI YAPILMALIDIR. Sivas’taki üniversitenin adı PİR SULTAN ABDAL ÜNİVERSİTESİ, Dersim’deki üniversitenin adı SEYİT RIZA ÜNİVERSİTESİ olarak değiştirilmelidir.
  20. o) Dersim, Maraş, Çorum… Gibi toplu katliamların yapıldığı yerlere KATLİAM ANITI yapılmalıdır.
  21. p) Yüzyıllar Önce “İLİMDEN GİDİLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR” diye Serçeşmemiz Hacıbektaş’a saygı için; Hacıbektaş İlçesi’ne HACIBEKTAŞ DOĞA VE TOPLUM BİLİMLERİ ÜNİVERSİTESİ açılmalıdır.
  22. q) Eskişehir’deki devlet üniversitelerinden birinin adı YUNUS EMRE ÜNİVERSİTESİ, Tokat’taki Üniversite’nin adı KUL HİMMET ÜNİVERSİTESİ olarak değiştirilmelidir.
  23. r) Alevi basın ve yayın kuruluşlarının, Alevi federasyon ve derneklerinin ARAPÇA, KÜRTÇE (Kurmanci, Dımılki) yayın yapmasının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
  24. s) Şu anda eğitim programı çerçevesinde okullarda okutulan kitaplarda, “Edebi” yayınlarda bulunan hakaret ve ötekileştirici kavram ve cümleler temizlenmeli, eğitim programı tümüyle eşit, özgür, laik, bilimsel ve ana dilde olmalıdır. Görsel ve yazılı basın, yayında kullanılan dil Türkiye toplumunun çok kimlikli gerçeğine saygı doğrultusunda düzenlenmelidir.
  25. ş) Mülteci kampı adı altında yürütülen işgal ve demografiyi değiştirme oyunlarına son verilerek Alevi Toplumunun kutsal değerleri üzerinde oynanan devlet oyunlarına son verilmelidir. “Mülteci kampı” diye yapılan oyunlar Suriye’deki kirli savaştan kaçmak zorunda kalan mazlumları meskûn ettirme çabası değildir. Türkiye’de Suriye Mültecilerine kapılarını ve cemevleri açıp misafir eden, lokmasını paylaşan ilk önce biz Aleviler olmuşuz. Ama bugün “Kamp” adı altında yapılan bizim topraklarımızı, meralarımızı işgal etmek ve giderek Türk/İslamcı zihniyeti tümüyle Aleviliğe egemen kılmaktır. Mülteci sorunu böyle mi çözülür? A.B ile yapılan kirli mülteci anlaşmasına sığınarak kirli bir siyaset yürütülüyor.

Gezi direnişinin yıl dönümüne geldiğimiz şu günlerde hala Gezi Direnişinde katledilen canlarımızın katilleri yargılanmadı veya aklandı. Katiller aramızda geziyor. Varlıkta birlik ve dirlik, yaşamda özgürlük için meşru demokratik mücadele tek çözüm yoludur.

Toplumsal Özgürlük Dergisi Temmuz 2016 Sayısı)

EN SON EKLENENLER