Mülteci trajedisi: Van Barosu etkin soruşturma istedi

Van Barosu Göç ve İltica Komisyonu 4 Temmuz’da Van gölünde yaşanan mülteci trajedisine ilişkin raporunu açıkladı.

Rapor, sorumlu yönetim kurulu üyesi Av. Mahmut Kaçan, komisyon üyeleri Av. Helin Özgökçe, Av. Jindar Uçar, Av. Onur Can ve Av. Jiyan Özkaplan’ın aralarında olduğu bir heyet tarafından hazırlandı.

Van Barosu’nda düzenlenen basın açıklamasına Van Barosu Başkanı Zülküf Uçar da katıldı.

Raporu, avukat Mahmut Kaçan okudu. Raporun gözlem ve tespit bölümünde şunlar ifade edildi: “ Komisyonumuzca yapılan tespitlerde 04.07.2020 tarihi itibariyle meydana gelen olayda hayatını kaybeden 61 sığınmacı/göçmenin cenazesine ulaşılabildiği, bulunan cenazelerden 34 kişinin uyruğunun Afgan olduğu, 3 cenazenin vücut bütünlüklerinin ileri derecede bozularak sabunlaşma evresinde olduğu, dolayısıyla kimliklerinin fotoğraf yardımıyla tespit edilemeyecek durumda olduğu gözlemlenmiştir. Vücut bütünlükleri bozulması sebebiyle kimlik tespiti yapılamayan söz konusu 3 cenazenin olaydan kısa süre sonra Van Gölü yüzeyinde bulunan cenazeler olduğu, oksijen ve güneş ışığı teması nedeniyle sabunlaştığı tespit edilmiştir. Olaydan uzun bir süre sonra batan tekneden çıkarılan sığınmacı/göçmen cenazelerinin genel itibariyle vücut bütünlüklerini korudukları ve tanınabilecek durumda oldukları gözlemlenmiştir. Bu konuda uzmanların yaptığı açıklamada cenazelerin vücut bütünlüğünün bozulmamasının nedeni olarak gölün 107 metre derinliğinde suyun sodalı, ısısının düşük ve basıncın yüksek olmasının etkisi olduğu belirtilmiştir.”

Yaşanan faciaya “kaza” denilemeyeceği belirtilen raporda, yıllardır yaşanan ihmallerin bu tür facialara yol açtığı kaydedildi.

Komisyon raporun öneri kısmında ise şunlar belirtildi:

*Van Cumhuriyet Başsavcılığı’nca Van Gölü’nde 27.06.2020 tarihinde meydana gelen olaya ait maddi gerçeğin Adilcevaz Cumhuriyet Başsavcılığı’nda devam eden soruşturma ile bağlantılı olarak bütün yönleri ile araştırılması ve adil bir yargılama yapılabilmesi için soruşturmanın AİHS’in 2. maddesinde düzenlenen “yaşam hakkı” ışığında ve Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesi uyarınca “kasten insan öldürme suçu” temelinde etkin, eksiksiz, süratli ve düzenli bir şekilde yürütülmelidir.

*Katliamda hayatını kaybeden insanların sayısı, kimlikleri ve uyrukları tam olarak tespit edilip arama kurtarma faaliyetlerine duraksamaksızın devam edilmesi, bulunan cenazelerden kimlikleri tespit edilenlerin derhal ülkelerine ve ailelerine ulaştırılması insancıl hukukun bir parçasıdır. Komisyonumuza ve Baromuza çeşitli ülkelerden yapılan başvurularda ailelerin ekonomik koşullar ve pandemi sebebiyle Türkiye’ye gelemedikleri tespit olunmakla yakınlarını arayan ailelere Türkiye’ye erişimlerinde yardımcı olunması gerekmektedir.

*Endüstriye dönüşen, organize ve örgütlü olarak işlendiği açık olan göçmen kaçaklığı suçu ile mücadelede, yargının cezasızlık politikasına son vererek bu suç kapsamında yürütülen soruşturma ve kovuşturmaları etkin ve süratli yürütülmesi gerekmektedir. Bu noktada yasanın da ağırlaştırıcı neden olarak öngördüğü “örgüt halinde işlenme” hususunun göz önünde bulundurulmasının caydırıcı olacağı tartışmasızdır.

*Türkiye Cumhuriyeti devletinin 1951 tarihli Birleşmiş Milletler Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu ve günümüzde artık anlamını yitirmiş olan coğrafi çekincesi derhal kaldırılmalıdır. Zira Türkiye günümüzde dünyada en fazla mülteci ve göçmen nüfusu barındıran ülke konumundadır. Coğrafi çekincenin konulmasına gerekçe yapılan şartların hiçbiri geçerliliğini korumamaktadır. Coğrafi çekince nedeniyle Türkiye’de sığınma prosedürü birçok belirsizlik içeren bir alan haline dönüşmüş; statü itibariyle arafta kalmak istemeyen sığınmacı/göçmenlerin yaşamlarını tehdit eden bir sistem haline gelmiştir. Bu nedenle önceki açıklamalarımızda belirttiğimiz üzere Türkiye’de daha çok sınır dışı etme üzerine kurulan sığınma sistemi terk edilerek güvenlikçi politika ve yaklaşımlardan arındırılmalı ve sığınma prosedürü şeffaf ve erişilebilir hale getirilmelidir.

*Van ilindeki arama/kontrol noktaları sığınmacıların sığınma başvurusunda bulunabilecekleri noktalar haline getirilmeli, sığınmacılar sınır dışı edilme korkusu yaşamadan uluslararası koruma imkanlarından yararlanma olanaklarına kavuşmalıdır.

*Sınır bölgesinde görev yapan kamu görevlilerinin yozlaşmasının önlenmesi için göreve başlamadan ve görevleri sona erdiğinde kendileri ve birinci derecede aile yakınlarının malvarlığı düzenli aralıklarla araştırılmalı ve sınır hattı ile arama/kontrol noktalarında görev yapan kolluk görevlileri insan hakları ve mülteci hukuku alanlarında sistematik olarak eğitim almaları sağlanmalıdır.

*Van Gölü’nün bir iç deniz olduğu gerçeği gözetilerek benzer olayların bir daha yaşanmaması için göl üzerinde denetim faaliyetlerinin insanların sığınma haklarını zedelemeyecek şekilde arttırılması ve benzer ölümcül olaylara müdahale edebilecek donanımlı arama-kurtarma gemileri inşa edilerek ilgili kurumların hizmetine sunulmalıdır.

*Göç ve mülteci alanında çalışan uzman uluslararası kurumlar olayları uzaktan sessizce izlemek yerine misyon ve yetkilerine uygun olarak sahada aktif rol almalı ve sığınmacı ve göçmen ölümlerini önlemeye yönelik yetkili otoritelerle işbirliği içinde çalışmalar yapmalıdır.

EN SON EKLENENLER