Mültecilere eziyet etmeyin

DİLAN BABAT/HABİBE EREN / JINNEWS/ANKARA

Taliban’ın bombalı saldırısında yaralanan ve tedavi için Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan Fatma Neziri’nin yaşadıkları coğrafyalar farklı olsa bile kadınların savaşın izlerini aynı şekilde yaşadıklarını gösteriyor.

İstatistiklere göre Türkiye’de yaklaşık 5 milyon kayıtlı ve kayıtsız göçmen var. Bunların çoğunluğunu Suriyeli mülteciler oluşturuyor. Türkiye’de Suriyeli mültecilerden sonra en fazla bulunan diğer mülteci grubu ise Afganlar oluşturuyor. Afgan göçmenlerin sayısı tam olarak bilinmezken çoğunluğun Türkiye’ye kaçak olarak giriş yaptığı belirtiliyor. Özellikle Taliban tehdidinden kaçan göçmenlerin sayısı giderek çoğalırken, göç ettikleri bölgelerde ciddi sorunlar yaşıyorlar.

Ülkesinden göç etmek durumunda kalan ve Ankara’ya gelen Afgan göçmenlerden biri de Fatma Neziri. Kabil’de 2014’te Seçim İdaresi Müdürlüğü’nde görev yaptığı sırada Taliban’ın bombalı ve silahlı saldırısı sonucu dokuz yerinden yaralandı. Ülkesinde yaşadığı acıları da sırtlayarak soluğu Türkiye’de aldı.  Yaklaşık 4 yıldır Ankara’da hayata tutunmaya çalışan Fatma, salgın sürecinde çalışamadığı için çok sayıda Afgan kadınla birlikte Dünya Evimizdir Derneği’nde gönüllü olarak siperlik ve sabun üretiyor.

9 kurşun yarası taşıyor

Üretim yaparken sohbet ettiğimiz Fatma, hikayesini şöyle anlattı: “Bir gün çalıştığım kuruma 5- 6 kişilik bir turist kafilesi geldi. Bu sırada dışarıda Taliban üyesi bir intihar bombacısı kendini patlattı. Her yer tuz buz oldu, camlar kırıldı, dolaplar yere indi. Korktum, ofiste bulunan bir dolabın içine saklandım. İnsanlar da korkuyla bizim ofise doğru girmeye başladı.Taliban üyeleri beni gördü ve silahlarla saldırdı. Bedenime 9 kurşun isabet etti. Birçok yerim parçalandı. Beş altı saat çatışmanın içinde kaldık. Sonra ambulans geldi hastaneye götürdüler. Tedavi yapıldı ancak ‘tedavi imkânı burada yok’ dediler. Çene kemiklerim, dişlerim kalmamıştı, o yüzden tedavi olmak için Türkiye’ye geldim.

Geldiği gün Ankara Katliamı

Geldiğim gün Ankara’da bomba patladı. Çok korktum, Kabil’deki o an aklıma geldi. O kadar yol geldim, çocuklarımı kurtardım, rahat olacağım ama burada da başladı diye düşündüm ama burada da çok sayıda patlama ve saldırı oldu. Sonra hastanede ameliyat oldum, yoğun bakımdan yeni çıkmıştım. Bu sefer 15 Temmuz olayı oldu. O gece yine çok korktum. Bunları hiç unutmayacağım.”

 Bulduğu işte çalıştı

Parasının hepsini tedaviye harcadığı için ülkesine dönemediğini ifade eden Fatma, burada bir yaşam kurma çabasına girdiğini anlattı: “Çocuklar burada okula başladı. Başka bir dilde eğitim gördükleri için çok zorlandılar. Onlar okula gitti, ben de eşimle beraber çalıştım. Bazen garsonluk, bazen başka bir iş… Dikiş nakış öğrendim, terzi dükkanında çalıştım. Salgında iş bulamadığım için evde kaldım. Sonra Dünya Evimizdir Derneği bize destek oldu, burada siper yapıyoruz.”

‘Çok zorlandım’

Mülteci kadınların yaşadığı zorluklara değinen Fatma, “4 yılda çok zorlu şeyler yaşadım. Geldiğimde hastaydım, elimde iki bastonla yürüyebiliyordum. Çocuklarım küçüktü. En küçüğü daha süt içiyordu. Süt istedi, markete gidemedim. Nerede ne satılır, süt nereden alınır bilmiyordum, çok zorlandım. Sonra çocuklarım yavaş yavaş Türkçe öğrendi. Yavaş yavaş alışmaya çalışıyorum. Kimliksiz kadınlar daha çok zorluk çekiyor” diye konuştu.

Diğer mültecilerle dayanışıyor 

Burada yalnızca kendileri için uğraşmadıklarını, diğer mültecilerle de dayanışma halinde olduklarını kaydeden Fatma, sözlerini şöyle sürdürdü: “Birbirimize yardım ediyoruz, destek veriyoruz. Maddi olarak destek sunamıyorsak manevi olarak veriyoruz. Dil öğrendiğim için yeni gelenlere yardım etmeye çalışıyorum. Yeni gelenleri evime götürüyorum ev bulana kadar. Onlara iş arıyoruz; kadınlara, çocuklara, kaçak gelenlere… Mesela geldiklerinde parkta soğukta yatanlar oluyor onlara kıyafetlerimizi veriyoruz.”

Fatma son olarak, “Biz de insanız, dünya hepimize aynı ev. Bize eziyet etmeyin. Çok sıkıntı çektik. Bundan sonra halimiz yok bu acıları yaşamaya. Bizi kabul edin artık” diyerek Türkiyelilere seslendi.


betebet giris

EN SON EKLENENLER