Pipisi olmayan erkekler…

BELDA GÜRSEL

Özgecan’ı tanımayan kaldı mı bu ülkede? Bundan 3 – 5 gün öncesine kadar kendi hayatında kendi ailesinde kendi işinde gücünde olan gencecik bir kadınken birden bire ülkedeki herkesin tanıdığı biri oluveriyorsun ve bunu hiçbir zaman öğrenemiyorsun. Çünkü birilerinin canı senin ırzına geçmek istemiş ve sen direnince bıçaklamış, ellerini bileklerinden kesmiş kafana bütün gücüyle levyeyi indirmiş sonra da seni yakıp kül etmiş. Bedenini alamayınca canını almış… Katil önce itiraf etmiş her şeyi, sonra kendi hayatının derdine düşmüş. İfade değiştirip suçun büyük bölümünü arkadaşının üzerine yıkmış, tecavüz niyetinin olmadığını söylemiş. Cinayet işlemeye ne kadar “mecbur!” kaldığını anlatmış. Özgecan’ın tırnak izleri daha yüzünden silinmemişken kendi vicdanında vahşiliğini aklayıp canavarlığını kılıflara geçirip çarpık adalet sisteminin önüne koymuş. Bu çabasının meyvelerini ne zaman toplar bilmiyorum ama çok uzak olmadığından eminim, ne acı…

Özgecan’ın toprağa emanet edildiği gündü. İyi okullarda okumuş, psikoloji alanında en sağlamından kariyer yapmış, ekonomik özgürlüğü olan bir arkadaşım Facebook’ta tanımadığı ama danışanlarından birinin babası olduğunu tahmin ettiği bir erkeğin bütün iletilerine gülümseme smille’i ile yorum yaptığını söyledi bana. O güne kadar bu davranıştan hiçbir rahatsızlık duymamıştı fakat o gün özel mesaj atarak arkadaşıma ünlü bir top modele benzediğini hiç de masumane olmayan bir dille ifade etmişti. Ben o kişiyi arkadaş listesinden çıkarıp engellemesini tavsiye ettiğimde “ya beni art niyetli olmakla suçlarsa ben öyle demek istemedim senin için fesat derse n’aparım?” diye sordu. Bir kadının kendini korumak isterken bile rahatlıkla yargılanıp suçlu çıkarılabileceğini düşünmesi, ya benim hakkımda farklı şeyler söylenirse diye kaygılanması size de tanıdık geldi mi? İyi okullarda okumak kariyer yapmak güçlü bir kadın olarak hayatını devam ettirmek vs. Bunların hiçbiri kadınların taciz karşısında suçlanabileceği endişesi taşımasını engelleyemiyor. Bu yüzden konuyu anlatırken sosyal durumu hakkında ön bilgi yazma ihtiyacı duydum.

Sosyal medyada #sendeanlat tag’ı ile binlerce taciz itirafı yapıldı. Hepimiz itiraf edilenlerin aynını ya da benzerlerini yaşamışız, susmuşuz, korkmuşuz, utanmışız. Dinimiz dilimiz sosyal statümüz, mesleğimiz farklıydı. Zengindik fakirdik, gençtik yaşlıydık, esmerdik sarışındık, güzeldik çirkindik, şişmandık zayıftık, türbanlıydık türbansızdık; yani nicesiydik, fakat bunca özellik arasında bizi buluşturan iki şey vardı sadece. Cinsiyetimiz ve hayatımızın bir bölümünde mutlaka denk geldiğimiz TACİZ olayları! Yüzlerce binlerce itiraf… Amcası, abisi, patronu, öğretmeni, doktoru, oyuncusu, mühendisi, polisi, hacısı, serserisi, işçisi, komşusu, yaşlısı, genci… yüzlerce binlerce tacizci… Böyle bir distopya içinde kadın olmak, çocuk olmak… Tacize ya da tecavüze uğradığın için yaftalanmak, suçlular yerine cezalandırılmak… Ne kadar aşinayız hepsine değil mi? Birileri mini etekten dekolteden dem vurarak erkeği aklamaya çalıştığında daha da büyüyen yalnızlık duygusu. Çaresizliğin benliğinde açtığı uçsuz bucaksız yaralar. Acaba suçlu gerçekten ben miyim diye düşünmeler. Tacizi itiraf ederken mini etek giymemiştim tecavüzü hak edecek bir şey yapmamıştım diyerek masumiyeti kanıtlama çabaları. Bu çabalar içinde, giyiminden veya yaşam şeklinden dolayı bazı kadınların tacizi/tecavüzü hak ettiğini ima etmek ve bunun farkında bile olmamak…

Düşmanımız kim peki? Bu şiddetten kimi sorumlu tutacağız, kimden hesap soracağız? Erkeklerden mi? Sadece erkeklerden oluşmayan fakat ayrıcalığı erkek cinsiyetine bahşeden, kadını köleleştirerek konforlu varlığını sürdürmek isteyen sistemi görmezden mi geleceğiz? Kadın cinsine boyun eğmesi gerektiğini öğütleyen, özgürlüğü erkeğe yakıştıran, kadın bedenini erkeğe sunulmuş bir armağan olarak gören, kadın şiddetini haklı çıkarmak için elinden geleni yapan, her cinayetin faturasını kadına kesen, kraldan çok kralcılık eden pipisiz erkekleri n’apıcaz? Kendi kimliğini erkek kimliğinin gölgesinde bırakıp ikinci sınıf sayılmayı normal kabul eden, kadınla erkeğin eşit olduğu bir dünyayı hayal edemeyen, kendi elleriyle üstünleştirdiği erkeklik kavramına kulluk etmek için yetiştirilmiş pipisi olmayan pembe cüzdanlı erkekleri tüm bu suçların dışında mı tutacağız?

Kimdir bu pipisi olmayan erkekler, hatırlayalım mı? Kadın, okumak yerine evinde oturup koca beklerse böyle şeyler yaşanmaz diyen anneannedir. Kocandır döver de sever de diyen annedir. Kesin bir şey yapmıştır beni niye öldürmüyorlar diyen abladır. Dişi köpek kuyruk sallamazsa erkek köpek gelmez diyen komşu teyzedir. Diğer hemcinslerini karalayarak ne kadar ahlaklı olduğunu ıspat etme gayretine giren iş arkadaşıdır. Orospu, kezban, kaşar, amk (Küfürler burada sansürlendiği için kısalttım zaten o kadar çok kullanılıyor ki ne dediğimi anlamamanız mümkün değildir herhalde) vs. eril söylemleri kullanarak kendi hemcinsini aşağılamakta bir sakınca görmeyen okul arkaşıdır. Kadının elinden bütün hakların alıp savunmasız hale getirdikten sonra pembe otobüslere tıkıştırarak korumayı teklif eden Hilal’dir. Tacize uğradığınız için kendinizden utanıp gizlenmelisiniz diyen Sevda’dır. Tacize/tecavüze uğradıktan sonra kapatın çenenizi konuşmayın diyen Cemile’dir. Kadına kürtaj yaptıramazsın dayatmasında bulunan Fatma’dır. Münevver’in katilini pamuklara sarıp savunan Perihan’dır. Programına iki kadının katilini çıkarıp cinayetleri meşrulaştıran Seda’dır. “Yıllarca seksi iç çamaşırlar ve erotik kostümler giyen şarkıcılar lütfen çenenizi kapatın çünkü suçlusunuz milleti suça teşvik ediyorsunuz!” diyen Niran’dır. Bir erkek neden eşini öldürecek kadar canileşir? Neden şiddet uygulama ihtiyacı hisseder?’ sorusuna: “Kesinlikle kadınların dillerinin uzaması! Kadınlar çok para sahibi oldular ve o egoları çok yükseldi. Çok bilip çok konuşuyorlar ama kadına naif olmak kibar olmak yumuşak olmak yakışır. Bu dinimizde de böyledir.” cevabı veren Sibel’dir. Daha sayayım mı?

Ufak bir kağıt parçasına “Çok acı var” yazıp bu dünyadan ayrılmayı seçmişti Dicle Koğacıoğlu. O cümle yıllardır kulaklarımda yankılanır durur hiç tanımadığım Dicle’nin bir defa bile duymadığım sesiyle. Her gün daha çok anlıyorum o cümleyi, her gün daha çok hissediyorum. Ve biliyorum ki pipisi olan ya da olmayan erkeklerden oluşmuş o devasa bataklığı görmeyi başaramadığımız, kimliklere bırakıp sistemin yakasına yapışmadığımız sürece “Çok acı var” demeye devam edeceğiz.

Son olarak; canım Leyla Erbil’in Cüce’sinden, kısacık cümlelere sığmış upuzun bir özeti buraya bırakıyorum.

“Hatçablacığım dedim, dövüyor bu adam
seni, öldürecek bir gün dayaktan, bırak gel
açalım bir dava ona, kalırsın benimle ge-
çinir gideriz ha? Edemem onsuz! dedi, ben
onun sıcağına alışığım, sen bilmezsin!”

radikal blog

EN SON EKLENENLER