Prof. Dr. Rüstem Erkan: CHP ve Kürt meselesinde üçüncü yol

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 27 Ocak 2022 tarihinde Diyarbakır’a yapacağı açıklanan ziyaretin çok tartışılacağını şimdiden söyleyebiliriz. Türkiye’nin seçim sürecine girmesi verilecek mesaj ve politikaların önemini daha da artırmaktadır. Türkiye’de yapılacak seçimlerde seçmen davranışlarını önceki seçimlerde olduğu gibi iki önemli dinamiğin belirleyeceği şimdiden öngörülebilir. Bunlardan biri Kürt meselesi diğeri ekonomik sorunlar ve toplumda yükselen değişim talebidir. Şüphesiz, bu iki meseleye dair kapsamlı ve toplumu ikna edici çözümler üreten lider ve partiler başarılı olabilecektir.

Kürt meselesi Osmanlı döneminden beri var olan bir sorun olmakla birlikte Türkiye’nin siyasal yaşamında 1980’lerin ortalarından itibaren belirleyici bir hale gelmiştir. 1991 Milletvekili Genel Seçimlerinden başlayarak günümüze kadar tüm seçimlerde, iktidarın belirlenmesinde Kürt meselesi en önemli faktörlerden biri olmuştur. Ak Parti’nin başlattığı çözüm süreci sorunun çözümü için bir umut doğurmuş, fakat sorun tarihsel, sosyal ve ekonomik perspektiften arındırılmış olarak ele alınıp yanlış zeminde yürütüldüğü için başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 

Çözüm sürecinde yapılan önemi hatalardan biri sorunun, Türkiye’de cumhuriyet rejiminin kuruluş dönemindeki politikalar üzerinden tartışılmasıdır. Cumhuriyetin kurucu ideolojisi yurttaşlık temelinde, sınırları yasayla belirlenen bir ulus yaratma çabası içerisine girmiştir. Bu politikalar özellikle Cumhuriyetin ilk yıllarında gündelik yaşamda Kürtçenin kullanılmasını yasaklamak gibi aşırı uygulamalarla yürütülmüştür. Erken Cumhuriyet döneminin bu uygulamalarını merkeze alan bazı liberal ve muhafazakârlar,  bilinçli olarak, Kürt Sorununun cumhuriyetin kuruluşuyla ortaya çıktığı paradigması çerçevesinde yanlış kavramlaştırmalar üretmiş ve doğal olarak çözümün başarısız olmasına neden olmuştur. Oysa tarihsel süreçte Kürt meselesine baktığımızda 1806’da Babenzade Abdurrahman Paşa isyanıyla başlayıp, 1920’ye kadar Cumhuriyet öncesi dönemde on üç isyan yaşandığını görmekteyiz.

Önümüzdeki seçimlerin de temel dinamiklerinden biri olacak olan Kürt meselesine özellikle CHP’sinin Ak Parti’nin çözüm süreci perspektifinden ve HDP’nin yaklaşımından farklı bir gözle bakması gerekir. Çünkü meselenin daha çok radikal Türk ve Kürt siyasetçilerinin tezleri üzerinden tartışılması çözümü de zorlaştırmaktadır. Bu radikal kesimlerin sayıları az, fakat örgütlü ve seslerinin çok çıkması nedeniyle geniş halk kitleleri yok sayılmaktadır. Oysa Türkiye’de Türkler içerisinde de Kürtler içerisinde de sessiz çoğunluk olarak ifade edebileceğimiz geniş bir kitle mevcuttur. Örneğin Kürtler içerisinde Kürt kimliğini saklamayan, bu kimliğiyle yaşamak isteyen fakat Kürt milliyetçiliğinden uzak duran, birlikte yaşamak isteğinde olan, yaşam koşullarının iyileştirilmesinin isteyen, kısaca gündelik yaşamın ihtiyaçlarıyla meşgul ve kendini sadece etnik kimliğiyle değil diğer yetenek ve etkinlikleriyle de ifade eden sesiz bir çoğunluk bulunmaktadır. Yine Türkler içerisinde de Kürt etnik kimliğinin varlığının kabul edilmesine bir itirazı olmayan, bazı haklı kimlik taleplerinin kabul edilmesinin bölücülük olmadığını, Kürtçenin öğrenilmesine ve geliştirilmesine itirazı olmayan, Kürtlere verilen her hakkı “ihanet “olarak nitelendirmeyen geniş bir sesiz çoğunluk bulunmaktadır. CHP Kürt meselesine dair politikalarını bu kitleleri dikkate alarak oluştursa başarılı olma şansını artırabilir.

Bugün Türkiye’de en yakıcı sorunlardan diğeri ise ekonomidir. Ekonomik sorunlar doğuda daha ağır şekilde hissedilmektedir. Bugün bölge nüfusunun %50’sinin yoksulluk sınırı altında yaşadığı, sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasında en az gelişmiş 20 ilin büyük çoğunluğunun, Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı iller olduğu bilinmektedir. Bu illerin gelişmemiş olması sadece kamu yatırımlarıyla ilgili değildir. Bölgedeki toprak mülkiyeti sorununun da öncelikli bir rol oynadığı unutulmamalıdır. Bugün tarım kesiminde topraksızların oranı yaklaşık yüzde 40’tır. Doğu illerinde kadınları ücretli bir işte çalışma oranı Türkiye ortalamasının oldukça altındadır. Diğer önemli bir sorun da büyük ölçüde üretim süreçlerinin dışında kalmış geniş kitledir. 

ÜÇÜNCÜ YOL MÜMKÜN 

CHP’ye bölgede 1980 öncesi dönemdeki gibi bir ilginin başladığı söylenebilir. Fakat bu ilginin oya dönüşebilmesi uygulanacak politikalara bağlıdır. Bugün gerek bölgede gerekse Türkiye’nin batısında HDP ve AKP’ye oy veren Kürt seçmene, CHP’nin bu iki partiden farklı olarak üçüncü bir alternatifi nasıl ortaya koyduğunu göstermek önemlidir. CHP’nin HDP ile kurumsal ittifakının, 1991 seçimlerinde olduğu gibi Türkiye’nin batı bölgelerinde oy kaybettireceği açıktır. Bu nedenle CHP’nin kurumsal ittifaklar kurarak ya da daha önce Ak Parti’de ve HDP’de siyaset yapmış olanları transfer ederek bölgede siyasette üçüncü bir yol açma düşüncesi kolaycı, yanlış ve yetersiz bir siyaset mühendisliğidir. Unutulmamalı ki bugün Türkiye’nin her bölgesinde bir değişim isteği yükselmektedir. Bu istek siyasetin eski aktörleriyle karşılanamaz. Partilere milletvekili olmak, yani kendi ikballeri için katılanlara toplumun öfkeli olduğu bilinmelidir.

EN SON EKLENENLER