Şehir hastaneleri projesi: Müteahhitte kar, yurttaşa hastalık, kente sorun

AKP iktidarının 18 şehir hastanesi projesi kapsamında faaliyete geçen hastaneler, şimdiden sorun olmaya başladı. Müteahhitte gelir garantisi veren hastaneler, hastayı müşteri, çalışanları ucuz işgücü, kente ise çeşitli altyapı sorunları getiriyor.

AKP hükümetinin 2004 yılında “sağlıkta dönüşüm projesi” ile gündeme getirdiği “Şehir Hastaneleri” projeleri, bazı kentlere sona gelindi. Kamu-özel sektör işbirliğiyle daha çok köprü-yol inşaatlarında kullanılan “yap-işlet-devret” ticaret yöntemine benzer “yap-kirala-devret” modeliyle yapılan şehir hastaneleri, özel şirketlere gelir garantisi sağlarken, yurttaşı ise müşteri olarak tanımlıyor. Ticari projeye, hekimler, sağlık çalışanları, meslek ve emek örgütleri karşı çıkıyor.

BAKANLIK KİRACI OLUYOR

“Yap-kirala-devret” modeline göre, Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen araziler ihaleyi kazanan şirkete bedelsiz olarak tahsis ediliyor ve hastane inşa edildikten sonra, inşayı üstlenen şirket en az 25 yıllığına hastaneyi bakanlığa kiraya veriyor.

ŞİRKETLERİN GELİRİ HAZİNE GARANTİSİNDE

Hastanelerin kira bedeli döner sermayeden karşılanırken, yetersiz kalındığı durumda ise, hazine tarafından karşılanıyor. Sağlık Bakanlığı, hastanelere yüzde 70 doluluk garantisi veriyor. Bu orana ulaşılamazsa aradaki kar kaybı yine hazine tarafından karşılanacak. Ayrıca hastanelerin yapım aşamasında özel sektörün kullanacağı kredilere de hazine kefil oluyor. Başka bir anlamda şirketlerin gelirleri kamunun hazine tarafından garanti altına alınıyor.

Şirketlere verilen doluluk garantisini sağlayabilmek için devlet kent içinde bulunan hastaneleri kapatarak hastayı yönlendiriyor. Bu kapsamda Mersin’de yapılan Şehir Hastanesinin faaliyete geçmesinin ardından kent içindeki Devlet Hastanesi kapatıldı.

40 MİLYAR DOLARA MAL OLACAK

Projesi tamamlanmış ve Kalkınma Bakanlığı tarafından açıklanan 18 şehir hastanesinin toplam ihale bedeli 10 milyar 621 milyon 669 bin ABD doları olarak belirlendi. Projeler tamamlandıktan sonra şehir hastanelerine 30 milyar 262 milyon 530 bin ABD doları kira ödenecek.

ŞİRKETLERE RANT KAPISI BİTMİYOR

Şirketler kira gelirlerinin yanı sıra hastanelerdeki tıbbi görüntüleme, laboratuvar, çamaşır, temizlik, güvenlik, yemek gibi destek hizmetlerinin işletmesini de üstlenerek ciddi miktarda kar elde edecek.

ŞİRKETLERE KAR, HEKİM VE İŞÇİYE KESİNTİ

Şehir hastaneleri, şirketlere yüksek kâr marjı sağlamasıyla eleştirilirken, hastanede görev yapan doktorlar ve hastane inşaatında çalışan işçilere dair haksızlıklarla da gündeme geliyor. Mart ayında faaliyete geçen Isparta Şehir Hastanesi’nde hekimler Nisan ayından itibaren döner sermayeden ücretlerini alamayınca 1 Temmuz itibariyle greve gitme kararı aldı. Hastane kirasının döner sermayeden ödenmesi dolayısıyla doktorlara ücretlerinin ödenmediği belirtilirken, döner sermaye saymanlığının kirayı karşılayabilmek için doktorları fazla mesaiye zorladığı öğrenildi. Doktorlar koşullar düzelmez ve ücretlerini alamazlarsa 1 Temmuz’da iş bırakacak.

‘HASTA MÜŞTERİ OLARAK GÖRÜLÜYOR’

Türk Tabipler Birliği (TTB) Ankara Delegesi Dr. Çetin Atasoy, şehir hastanelerinin “5 yıldızlık otel konforunda hizmet” şeklinde reklamlarının yapıldığına dikkat çekerek, “Bu işin albenili tarafı ancak bunun alt metninde hastayı müşteri gibi görme durumu yatıyor, hastaneyi de ticarethane olarak görüyorlar” dedi. Bu durumu “sağılığın ticarileştirilmesi” anlamına geldiğini belirten Atasoy, “Buradan doğru da yüzde 70 doluluk garantisi veriyorlar. Yani aslında hastaneyi yapan şirkete müşteri garantisi veriyorlar” diye konuştu.

‘ÖNLEYİCİ SAĞLIK ESAS ALINMALI’

Atasoy, Türkiye’nin MR sayısı açısından Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) sıralamasında birinci sırada olduğunu dikkat çekerek, “Türkiye’de sağlık hizmeti koruyucu değil tedavi edici. Olması gereken ise hem etkili hem de daha ekonomik olan önleyici ve koyucu sağlık hizmetidir” dedi. Türkiye’de bunun tam tersinin olduğunu söyleyen Atasoy, “Türkiye’deki mantık daha çok insan hasta olsun daha çok ameliyat yapılsın daha çok MR çekilsin ve bu sistemden birileri para kazansın” değerlendirmesinde bulundu.

STANDARTLARDAN UZAK

TTB Şehir Hastaneleri İzleme Heyeti’nden Dr. Beyazıt İlhan da, hastanelerin yatak kapasitelerine dikkat çekti. Şehir hastaneleri, projeler zamanında biterse 2023 yılına kadar 41 bin yatak kapasitesine ulaşacak. Sağlık alanında yapılan çoğu bilimsel araştırmaya göre, sağlık hizmetlerinin verimli olabilmesi için her bir hastanede yatak kapasitesinin ortalama 100-600 arasında olması gerekiyor. Şehir hastanelerinde ise tam tam tersi; Adana Entegre Sağlık Kampüsü bin 550, Mersin Entegre Sağlık Kampüsü bin 250, Eskişehir Şehir Hastanesi bin 81, Kayseri Şehir Hastanesi bin 584, Bilkent Şehir Hastanesi 3 bin 660, Etlik Şehir Hastanesi 3 bin 566, Bursa Şehir Hastanesi bin 355, İstanbul İkitelli Şehir Hastanesi 2 bin 680, Antep Şehir Hastanesi bin 875, İzmir Şehir Hastanesi 2 bin 60 ve Kocaeli Şehir Hastanesi bin 180 yatak kapasitesinde planlandı.

İlhan, “Devasa hastaneler yapmak hastaların hizmet alma kalitesini düşürecektir. 3 bin 500 yataklı bir hastane ve 1 buçuk milyon metrekare kapalı alandan bahsediliyor. Böyle bir hastanede kaliteli sağlık hizmeti imkansız” değerlendirmesinde bulundu.

‘KÖPRÜ MANTIĞI İLE HASTANE YAPIYORLAR’

İlhan, devasa bir sağlık kompleksi şeklinde tasarlanan şehir hastaneleri modelinin İngiltere ve Kanada’da denendiği ancak uygulamada çıkan sorunlardan kaynaklı sık sık tartışma konusu olduğunu belirtti. Tartışma konusu olmasına rağmen İngiltere ve Kanada’da “müşteri garantisi verme” gibi bir durumun kesinlikle olmadığını belirten İlhan, “Bunun anlamı ‘biz önleyici sağlık ile ilgilenmiyoruz, biz vatandaşlarımızın hastalanacağını garanti ediyoruz’ demektir. Hastalığı önleyen değil hastalandıran bir politika. Şu an hastanelerimizin doluluk oranı yüzde 70’in altında ancak devlet yüzde 70 doluluk garantisi veriyor. Tıpkı köprülerden geçiş garantisi, havaalanına uçak garantisi gibi hastaneye de doluluk garantisi veriyorlar” dedi.

‘HASTANE ARAZİLERİ RANTA AÇILACAK’

Şehir Plancıları Odası (ŞPO) Ankara Şube Başkanı Emre Sevim de, şehir hastanelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte kente yapacağı olumsuz etkilere dikkat çekti. Şehir planlamasında sağlık hizmeti veren alanlara ulaşımın üst seviyede tasarlanması gerektiğini belirten Sevim, kent merkezlerinin uzağına yapılan şehir hastanelerinin ulaşılabilirlik yönünden zayıf kaldığını söyledi. Hastaneleriyle de ünlü Ankara’dan örnek veren Sevim, “Sıhhiye bölgesi eskiden beri sağlık kampüsü olarak görülüyor. Alanlarında uzmanlaşmış hastaneler bulunuyor. Ulaşım açısından kolay ve kent merkezinde” diye konuştu.

‘TRAFİK DE ÇÖKECEK’

Yatak kapasitesi 3 bin 600’ü aşan devasa Bilkent Şehir Hastanesi’nin konumuna işaret eden Sevim, şu değerlendirmede bulundu: “Ankara’nın en yoğun bölgelerinden olan batı girişinde Eskişehir Yolu üzerinde bulunuyor. Buraya şehir hastanesi yapıldığında günlük 100 bin kişinin giriş çıkış yapması bekleniyor. Bu 100 bin kişi yaklaşık 50 bin araç demek, bu 50 bin aracı kaldıracak bir trafik alt yapısı maalesef Eskişehir yolunda yok. Zaten zayıf olan Eskişehir Yolu tamamen çökecektir.”

Barış Boyraz – dihaber

EN SON EKLENENLER