“Size bir haksızlık yapılıyor, hakkınızı arayacağınız bir organ yok”

Bir Grup Barış Akademisyeni, OHAL kapsamında çıkarılan KHK’lar ile görevlerinden uzaklaştırılan ve açlık grevinde olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tutuklanmasını Almanya’nın Köln kentinde protesto etti. KHK ile işinden edilerek Almanya’ya giden Barış Akademisyenleri Çetin Gürer, Mustafa Şener, Ulrike Flada, Esra Güzeloğlu Kilim PİRHA’ya akademisyenlere yönelik uygulamaları değerlendirdi.

 

Semih Özakça ve Nuriye Gülmen’in eylemliklerinin AKP hükümetinin sert tepkisiyle karşılaştığını belirten Çetin Gürer, “Nuriye ve Özakça bu eylemlerine başlamadan önce OHAL’e karşı, işten atılmalara karşı bir takım girişimlerde bulunduğunu biliyoruz. Görüşmelerde bulundular ama maalesef görüşmelere demokratik kitle örgütleri de dahil bir karşılık vermedi. Bu sessizliğin bir sonucu olarak Ankara’da tek başına eylem yapmaya başladılar. Bu eyleme devletin çok sert bir şekilde cevap vermesine karşılık her iki arkadaşımız da kendi bedenlerini açlık grevine yatırdılar” dedi.

Gülmen ve Özakça’nın tutuklamalarının iki nedeni olduğunu ifade eden Gürer, nedenlerini ise şöyle sıraladı:

“Devlet tutukladı, zorla besleme gibi bir yönteme başvurabilirler. Bu iki arkadaşımızın devlet eliyle katledilmeleri anlamına geliyor. İkincisi ise Türkiye’de çok ciddi bir sessizlik vardı AKP faşizmine karşı. Nuriye ve Semih’in açlık grevleri ile birlikte sokakta bir takım hareketlenmeler olmaya başladı. İnsanlar bu taleplere sahip çıkmaya başladılar. Türkiye ve Avrupa’da destek grevleri başladı. Hükümet hiçbirşeyi şansa bırakmak istemediğinden dolayı, her iki arkadaşın tutuklanmasına karar verdiler. Ellerinde herhangi bir somut belge olmamasına rağmen şu an da arkadaşlarımız cezaevinde. Sokaktaki hareketliğin, sokaktaki dayanışmanın bastırılmasına dönük bir girişimindi bu. Hakim ve savcıların gözaltı gerekçeleri gezi eylemleri gibi bir durumun ortaya çıkma ihtimali. Ve arkadaşlarımız tutuklandılar.”

“AVRUPA SİYASİYETÇİLERİ ERDOĞAN’IN SIRTINI SIVAZLAMAYA DEVAM EDİYOR” 

Avrupa’da hala ciddi bir kamuoyunun oluşmadığına dikkat çeken Gürer, bunun en önemli nedenlerinden bir tanesinin Avrupalı siyasetçilerinin Türkiye’deki siyasetin gidişatına karşı ciddi bir söylem geliştirmiş olmamalarına bağladı.

Gürer sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yani Avrupa siyasetçileri hala Erdoğan’ın sırtını sıvazlamaya devam ediyorlar. Onu cesaretlendirici açıklamalarda bulunuyorlar. Geçtiğimiz iki yıl içerisinde Kürdistan’daki katliamlar sürecinde de Avrupa devletlerinin ses çıkarmadığını, pek çok insanın ölümüne göz yumduklarını hatta devletin kendisini savunması gerektiği biçiminde hukuk kurallarına aykırı bir biçimde anlatmaya çalıştılar. Erdoğan’ın yüzünü bir biçimde gördüler. Fakat devletler öyle kurumlarki kendi çıkarları zedeleninceye kadar, ortak çalışmalarını bir biçimde hemen ortadan kaldırmıyorlar.” 

“MAHKEMELER ARACILIĞI İLE HAK ARAMAK İMKANSIZ HALE GELDİ”

Barış Akademisyenlerinden Mustafa Şener de imza attığı için görevinden uzaklaştırılan akademisyenler arasında. Mersin Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Şener’in önce sözleşmesi uzatılmamış, bir yıl sonra da KHK ile işinden edilmiş. Almanya’da bir üniversitede burslu olarak araştırma yapan Şener, Gülmen ve Özakça’ya destek için Köln’de eyleme katıldı.

Gülmen ve Özakça’nın acımasızca tutuklandığına işaret eden Şener, “Bu arkadaşlarımızın sağlıklarının bozulmasından, daha kötü sonuçların ortaya çıkmasından endişeliyiz. Son derece haklı bir talepleri var. Bu taleplerin yerine getirilmesini istiyoruz. Son derece hukuksuzca işlerinden edildiler. Yalnızca onlar değil yüzbinlerce insan işinden edildi. Bu arkadaşlarımızın mücadelelerini destekliyoruz. Ama bir taraftan da sağlıklarını kaybetmelerini istemiyoruz” dedi.

Siyasi bir belirsizlik döneminde olduğumuzu kaydeden Şener, “Zaten son referandum da bunu gösterdi. AKP iktidarı referandum sonuçlarını gaspetti. Dolayısıyla demokratik yollarla mücadele etmek gerekiyor diyoruz ama, hükümet de o yolların hepsini kapatıyor. Sokağa çıkmak imkansız hale geldi. Mahkemeler yoluyla hak aramak imkansız hale geldi. Böyle bir sıkışmışlık içerisindeyiz. Bu durumdan, Kürt- Türk, Alevi -Sünni, her türlü etnik, dini gruptan insanın ortak mücadelesi ile çıkabiliriz. Yeniden demokratik bir rejim inşa ederek çıkabiliriz burada. Oturarak güzel günlerin gelmesini bekleyemeyiz” şeklinde konuştu.

“ÇEMBER DARALDIKÇA HERKESİN SOLUĞU KESİLİYOR”

Yine Mersin Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Esra Güzeloğlu Kilim de 3 ay önce gerekçesiz olarak işinden edilmiş. Barış Bildirisine imza attığı için görevinden edindiğini düşünen Güzeloğlu Kilim, şunları söyledi:

“İçinde bulunduğumuz durum öyle bir açmazki. Bir haksızlık yapılıyor. Bu haksızlığa karşı her türlü hukuk yolları tıkalı. Üstüne üstlük her türlü hak hukuk düzeni ortadan kalkmış durumda şu an. Yargı sistemi felç geçiriyor. Size bir haksızlık yapılıyor. Hakkınızı dile getireceğiniz bir organ yok. Bu çok acı birşey. Bunu anlatabilmek buralarda çok zor. Çünkü inanılacak bir durum değil. Türkiye’de bir korku ortamı var. Bu korku ortamı derinleşiyor. Bunu başını kuma sokmaya benzetiyorum. Ya kendi benliklerini kaybedip yok olmaya razı olacak insanlar, ya da bu adaletsizliğe ses olma ihtiyacını hissedecekler. Çember daraldıkça herkesin soluğu kesiliyor.”

9 yıldır Türkiye’de bulunan Ulrike Flada da Üniversitede işe başlayacakken işini kaybedenlerden. Flada kim eleştiriyorsa ona karşı baskıların artığını belirterek, “Nuriye ve Semih’in açlık grevi ağır bir karar olmuştur. Biz de ilk atılanlardandık Nişantaşı’nda. Sokağa dökülmemiz lazım, itiraz etmemiz lazım diye hep söylüyorduk. Semih ve Nuriye tek başlarına yürüttüler uzun bir süre. Bu arkadaşlara destek vermek lazım. Biz de Almanya’da bunu desteklemeye çalışıyoruz. Bu seslerin çoğalması gerektiğine inanıyorum. Buraya geldikten sonra bir takım görüşmeler yaptık” dedi.

Elif SONZAMANCI/Pirha

EN SON EKLENENLER