Sonun başlangıcı savaşı: Kobanê

Tarih boyunca zalimlerin, egemenlerin Kürd’e yaşattıklarının tekerrür etmemesi için bir söz verildi Kobanê’de. 134 günlük destansı bir direnişin ardından o sözün gereği yerine getirildi ve ‘sonun başlangıcı savaşı’ kazanıldı

Ersin Çaksu

Kobanê… Kürd’ün bin yıllık tarihinin tekerrür ettirilmeye çalışıldığı Kobanê… Kürd’ün tarih boyunca yaşadıklarının bir anda hepsinin yeniden ve yeniden yineletilmek istenen yer, Kobanê… İşgalin, katledilmenin, göçertilmenin, talanın yaşatılmak istendiği kent, Kobanê. Kürd’ün malı, mülkü, namusu, onuru, kutsalının her tekmil değerlerinin ayaklar altına alınmak istendiği yer, Kobanê…

Söz yerini eyleme bırakmıştı

Zamanın derinliklerinde bir dengbêjin söylediği “feleka xayîn, dîroka bêbext (hain felek, bedbaht tarih)” sözleri, bu acılardan hangisini yaşadı ya da hangilerine tanıklık etti de söyledi bilinmez ama bu kez öyle olmayacaktı. Tarih, tekerrür etmeyecekti. Buna izin verilmeyecekti. İzin vermek, bir sonrakine davetiye çıkarmaktı. Nitekim Kobanê’nin işgal davetiyesi de Şengal’de çıkarılmıştı… Artık söz yerini kutsal eyleme bırakmıştı… Cenk vaktiydi…

Anti-faşist cephe

Ben de bir gazeteci olarak o cengin tanığı olarak Kobanê’deydim. Küçücük bir kasabayken, birden bire dünyanın gündemine oturan, dünyanın her yerinde onun için dayanışma eylemleri yapılan ve direnişiyle İspanya iç savaşından sonra bir ilki başararak bir “enternasyonal, anti-faşist cephe oluşturabilmeyi” başaran Kobanê’nin direnişini birkaç anektodla anlatmaya çalışalım.

4kobaneee

İşgal için düğmeye basılmıştı

Aslında Kobanê’nin hikayesi çok önceden başlamış olsa da her şey 2014 yılının 15 Eylül’ünde başladı. Vahşet örgütü DAİŞ, Musul ve Rakka’dan dünyanın iki “süper gücü”nün bakiyesinden kalan silahları ele geçirince Kürt yeminli düşmanlarının da dehlemesiyle yönünü Kobanê’ye çevirmişti. Aynı yılın Temmuz ayında da aynı deneme yapılmış ancak başarılamamıştı. Fakat Rakka düşürülüp Musul’da Türk konsolosluğundaki 49 kişinin teslim edilmesiyle yapılan pazarlıklar tamamlandıktan sonra, işgal için düğmeye basılmıştı.

Halk sınıra yığıldı

Takvimler 15 Eylül’ü gösterdiğinde DAİŞ, Kobanê’nin doğusu, batısı ve güneyinden harekete geçti. Kuzey’deki Kürtler ve dostları da, Kobanê’nin sınırında bulunan Pirsûs’a (Pirsûs) yığılarak direniş çadırları kurdu. Kobanê’nin tek bir soluk borusu kalmıştı, halk onu canı pahasına koruyordu. Bizler de Özgür Basın çalışanları olarak sınırdaydık. 18 Eylül günü gazeteci arkadaşım İsmail Eskin ile Kobanê’ye geçtik. Temmuz ayındaki saldırılar sırasında da orada olduğumuz için kenti iyi biliyorduk.

Kademeli tahliye

Kente girer girmez atmosferin diğer seferki saldırılardan çok daha farklı olduğunu hemen sezdik. Kentin üç tarafında yoğun çatışmalar vardı. Kentin her üç tarafındaki köylerde halk, Kobanê’ye ve sınıra akın ediyordu. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar her yaştan insanlar, araçlarla Kobanê yollarına düşmüştü. Hawar Haber Ajansı’nın merkezine vardığımızda oradaki gazeteci arkadaşlar, bize durumun ağır olduğunu ve YPG/YPJ güçlerinin halkı kademeli olarak köylerden tahliye ettiğini söyledi.

4arin

İnsanlar sınıra akın ediyordu

Ertesi gün kentin güneyindeki son mevzilerin olduğu köylere gittiğimizde YPG/YPJ savaşçılarının savunma hatları oluşturduğunu ve kademeli olarak halkı tahliye ettiğine şahitlik ettik. Örneğin Donxizê Biçûk Köyü’ne vardığımızda halk köyü terketmişti. Köyde sadece bir grup savaşçı vardı ve onlar da hareketli birliklerdi. Birçok evin tavukları kümeste kapalı kalmış, bazı inekler kavurucu güneşin altında bağlı kalmış, bir evin balkonundaki kahvaltı sofrası hala yerdeydi. Anlaşılan insanlar köyden ayrılırken sadece üzerlerindeki elbiselerle çıkabilmişlerdi.

Her yerden saldırı

Köyde kaldığımız saatlerde ilerimizdeki mezrada çok yoğun çatışmalar vardı. Biraz sonra bizim bulunduğumuz köye de ateş edilince iki savaşçı, bizi de bir hat daha geriye getirdi. 4 Ekim’e kadar tüm cephelerde bu şekilde halkın tahliyesi sağlandı. Biz de bize verilen bir araçla o cepheden diğerine gidip gelişmeleri takip ediyorduk. Gittiğimiz her cephede çetelerin dört bir yandan saldırısı olduğunu görüyorduk.

‘YPG tüzüğünün ihlali…’

Bir gün sarsıcı bir haberle uyandık güne. Kobanê’nin doğusundaki Serzorî Köyü’nde 12 savaşçının son kurşunlarına kadar direndiğini ve telsiz üzerinen arkadaşlarıyla vedalaştıktan sonra el bombalarıyla intihar eylemi yaptığını duyduk. Temmuz ayındaki saldırılar sırasında bir gece beni misafir eden ve birçoğuyla tanışma fırsatını yakaladığım bu 12 savaşçı, “geri çekilin” talimatına “YPG’nin tüzüğünü ihlal ediyoruz. Şehitlerimiz ve halkımızdan özür diliyoruz” diyerek yanıt vermişti. Ve çok sonraları YPJ Komutanı Meryem Kobanê, “Bizim asıl direnişimiz Serzûrî’den sonra başladı” diyecekti.

İki hat oluşturuldu

Kobanê kent merkezinde ise şehir savaşı için hazırlıklar yapılıyordu. Kentin doğusu ve batısında derin hendekler kazılıyordu. Kenttin doğusu ve batısı tutularak DAİŞ çeteleri güneyden kente alınacak ve “kıskaç taktiği” ile karşı konulacaktı. Ancak savaşın başından beri en şiddetli çatışmaların yaşandığı doğu cephesi, erken düşünce çatışmalar bir anda doğuda şiddetlendi ve kent savaşı başladı.

4kobane

Onur savaşı…

Tam da o günlerde YPG Genel komutanlarından Meysa Ebdo ile yaptığım ropörtajda söylediği “Halkımız şunu bilsin ki uzun bir zamandır burada Kürt halkının kimliği, varlığı ve hakları için bir kahramanlık destanı yazılıyor. Her köyde, mezrada, tepede şehitler verdik. Bazı yerlerde cenazelerimize bastılar, ama asla ve asla Kürt halkının onurunu ayaklar altına aldırtmadık. (…) Bir tek özgürlük savaşçısı dahi kalsa yine direneceğiz” sözleri, Kobanê’de nasıl bir direniş sergileneceğinin işaretiydi.

Kararlılık mesajları

“Kobanê Stalingrad olacak” sözü ise YPJ Komutanı Meryem Kobanê’ye aitti. Askeri kanadın kararlılığı bu yönde iken; o dönem Kobanê’de olan PYD Eşbaşkanı Asya Ebdullah ise “Kobanê düşerse her şey biter, diye avuçlarını ovuşturanlar bilsin ki Kobanê’nin düşmesi onların ölümü olacaktır. Kobanê düşse bile direniş daha da büyüyecektir” diyordu. TEV-DEM Eşbaşkanı Eyşe Efendi, Libya’da Ömer Muhtar’ın bir sözüne atıfta bulunarak, “Gerekirse puşilerimizle ayaklarımızı bağlar mevzilerimizi terk etmeyiz” diyordu. Kobanê Kantonu Başbakanı Enwer Muslim de, “Tarihte direnişleriyle ünlü birçok kent ve ülke var. Stalingrad, Almanya’da Viyanpoll, Vietnam vs. Kobanê’de şimdi öyle tarihi bir rol oynuyor. Kobanê’nin düşüşü öyle kolay olmayacak” vurgusunda bulunuyordu.

Miştenûr’un fedaisi

Kuzey Kürdistan ve sınır hattındaki öfke, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Dîlok’ta (Antep) yaptığı konuşmada, “Kobanê düştü düşecek” sözleriyle taştı. Takvimler 6 Ekim’i gösterdiğinde ise biz gazetecilere, Arîn Mîrkan isimli bir savaşçının Mistenûr Tepesi’nde fedai eylem gerçekleştirdiği bilgisi verildi. Bu, Kuzey Kürdistan ve Türkiye metropollerinde bardağı taşıran son damla oldu. Ve 6-8 Ekim serhildanı başladı… Bu arada biz gazeteciler ve sivil olan herkes kentten çıkarıldık. İki gün Pirsûs’ta kaldıktan sonra 8 Ekim günü bu kez gazeteci arkadaşım Abdurrahman Gök ile kente tekrardan giriş yaptık.

Yüzde 80’i işgal edildi

5 Ekim günü kente giriş yapan DAİŞ, kentte önemli 4 stratejik nokta olan Miştenûr Tepesi, Kültür Merkezi, Asayiş binası ve Mürşitpınar Sınır Kapısı’nı ele geçirmeye çalışıyordu. Bunun için de tank, top, havan ve bomba yüklü araçlarla aralıksız bir şekilde saldırıyordu. 9 Ekim günü sınır kapısı, kentin batısındaki bir-iki mahalle ve Cerablûs yolu dışındaki her yer çetelerin işgali altındaydı. Kentin yüzde 80’ine yakını işgal edilmişti.

4kobaneee

Kobanê’ye akın

Çok sonradan öğrenecektik ki o zaman kentteki savaşçı sayısı birkaç yüze kadar düşmüştü. Ama diğer yandan da başta Kuzey olmak üzere Kürdistan’ın diğer parçaları ve dünyanın değişik yerlerinden her gün insanlar gelip direnişe katılıyordu. 50-60 yaşındaki insanlar direnişe katılıyordu. Tamamına yakını işgal edilmiş olan kente gelen birçok kişi, daha ilk günlerde yaşamını yitirdi. Çünkü şehir savaşının atmosferi bambaşkaydı. Ama Halep’ten gelen bir grup YPG/YPJ savaşçısı, adeta savaşın kaderini değiştirdi. Bu 14 savaşçı şehir savaşında uzmandı.

Aşama aşama şehir savaşı

Şehir savaşının da aşamaları vardı. Savunma hattı oluşturulduktan sonra DAİŞ’i yıpratma eylemleri yapılmaya başlandı. Burada en büyük iş sabotajcılarındı. Aynı zamanda bir grup YPG/YPJ savaşçısının kente girmeyerek kırsalda yaptığı gerilla tarzı eylemler DAİŞ’i şaşkına çeviriyordu. YPG/YPJ savaşçıları, Kasım ayının sonunda kapsamlı bir saldırıya hazırlanırken; DAİŞ çeteleri Türkiye üzerinen Mürşitpınar Sınır Kapısı’na saldırıya geçmişti. Türkiye üzerinen yapılan bu saldırı, DAİŞ ve müttefiki için bir nevi son şanstı. Ama başaramadılar.

Temizlik hamlesi

Aralık ayının sonunda ise kenti çetelerden temizleme hamlesinin startı verildi. Kentin doğusundaki Qada Azadiyê, Kültür Merkezi ve Mekteba Reş gibi stratejik önemdeki yerler çetelerden temizlendikten sonra; takvimler 26 Ocak 2015’i gösterdiğinde Kaniya Kurda ve Miştenûr Tepesi’nde sarı-kırmızı-yeşil bayraklar dalgalanıyordu.

Dediklerini yaptılar

134 gün boyunca Zerzûrî’deki 12 savaşçı, Asayiş binasında “cenazemi çiğnemeden Kobanê’ye giremezler” diyen Diyar Bagok, “Heval roj roja berxwedanê ye (yoldaşlar gün direniş günüdür)” diyen Eylem, “Moralimiz yerinde çünkü özgürlüğümüz için savaşıyoruz” diyen Nefel, “Her yürek devrimci bir hücredir! Hayalgücü iktidara!” diyen enternasyonal savaşçı Paramaz Kızılbaş, Mektaba Reş’in damına YPG bayrağı dikerken “Ev der Kurdistan e (Burası Kürdistan’dır” diye haykıran Silêmanîli YPG savaşçısı Givara Gulali, Miştenûr’un fedasi Arîn Mîrkan, Cûdî’den Kobanê’ye uzanan Gelhat Rûmet gibi 600’ü aşkın YPG/YPJ savaşçısı, canlarını ortaya koyarak Kobanê’yi savundu. Her şey, kara tarihin tekerrür etmemesi içindi… Ve dediklerini yaptılar, başardılar… PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ifadesiyle ‘Sonun başlangıcı savaşı’ kazanılmıştı…

EN SON EKLENENLER