Suçlu kim ve kimler?

Ali ERDOĞAN

Bu olay ne ilk ve ne de son olacaktır. Olay Malatya’nın Doğanşehir ilçesinin Sürgü beldesinde geçer.

Ramazan davulcusu davulu çalarken, Alevi bir vatandaş, davulcuya “hastamız var, burda davulu çalma” der. Davulcu, kendisine ve inanışına hakaret edilmiştir anlayışiyla, gider camidekilere söyler. İkinci gün örgütlenerek 500 kişiyle aynı evin önüne gelir davulu çalmaya başlar. Ses gelmeyince tokmağıyla evin camını kırar. Maksat evin sakinleri dışarıya çıksın diye. Evin sahibi dışarıya çıkar çıkmaz, saldırıya uğrar. Dövülür. İkinci bir Madımak olayını yaratmaya çalışırlar. Kalabalık, önce istiklal marşını okur. Sonra, “Sürgü Alevilere mezar olacak, Allahü ekber” diye ev taş yağmuruna tutulur. Bu olay bir münferit olay değildir. Devletin, siyasi ve dini ideolojisinin gereği olarak bahaneler yaratarak, tek ırk, tek dil, tek din inanış felsefesini hayata geçirmek için, bunun öncesi de var: Maraş, Gazi, Sivas, Çorum, Malatya, Elbistan,… ve Kırıkhan olaylarını meydana getirmediler mi? Daha dün diyebileceğimiz, Köyde bir tek Sünni olmamasına karşın, Alevi köyüne imam atadılar. İmam her gün ezan okudu. Bu yetmiyormuş gibi, yakın kasabada arabalarla adan getirmiş Alevi köyünde Cuma namazını kıldırmışlar. Didim, Çorum, Adıyaman’da, Alevilerin evlerine küfürler ve işaretler yazdılar. Keza İzmir’de de aynı şeyi yaptılar. Yetkililer hep münferit dedi. Kimseye ceza verilmadi. Oysaki cezasız suç,  yeni suçlar üretiyor.

Olayların üstünü örtmek için, çeşitli gerekçeler yarattılar. Genellikle “halkımız tahrik edilmiştir” denilerek suç işleyenler cezalandırılmamışlardır. Eksik soruşturma yaptılar. Piyon olarak kullanılan zavallıların üzerine gidilmiş. Kimi delil yetersizliğinden Salı verilmiş, ya da cezaları ertelenmiş. Kuvvetli dedili olanlar “Madımak” olayından olduğu gibi dava sürüncemede bırakılarak zaman aşımına uğratılmıştır. 34 insan kameralar önünde canlı, canlı yakılmıştı. Başbakan Erdoğan, mahkeme kararını yorumlarken “vatana ve millete hayırlı olsun” demişti. Oysaki, insanlık suçu, zaman aşımını içermiyordu.

Evrensel demokratik hakları çiğniyen ve mevcut yasalarını da ihlal eden, Türkiye Cumhuriyeti’n mahkemeleri verdiği kararlar AİHM’inde hep bozuluyor. Mevcut yasaları çiğniyen Türkiye birinciliği kimseye bırakmıyor. Verilen para cezaları, işçinin, emekçinin ve dar gelirlinin verdiği vergilerle oluşan genel bütçeden ödendiği için, hükümet duymazdan geliyor.

Sürgü olayına dönersek; aile ikinci gün belediye başkanına gider yardım ister. Belediye başkanı: “Can güvenliğinizi sağlıyamam. Beldeyi terk edin” der. Halkın oylarıyla seçilen başkan devleti temsil etmiyor mu?

Olaya el koyan jandarma, olay anında çekilen vidoyu kontrol etmeden bir rapor hazırlıyor. Basından öğrendiğimiz kadariyle: Davulcu suçlu olduğu kadar da ev sahibide suçlu imiş. Halkı tahrik ettiği için. Ve olaya katılan birkaç kişiyide mala zarar verdikleri için soruşturma yapılması için bildirimde bulunmuş. Anlıyacağınız, Jandarma Alevileri mal gibi görüyor. Sağ duyulu bir insan demiyorki, halkın Alevinin evinin önünde ne işi vardı? Bu Alevi vatandaş mı halkı çağırmış, sonra da tahrik  mı etmiş?

Sizlere bir anektod aktarayım: Bir zamanlar Libya’da bulunmuştum. Orada meydana gelen bir trafik kazasında, sürekli yabancı şoför suçlu bulunur. Gerkçesi: “Siz ülkemize gelmeseydiniz, yol açık olacaktı ve kaza meydana gelmeyecekti” deniliyordu. Sürgü’deki ailede, Alevi olmasaydı davulcuyu uyarmayacaktı. Olayda meydana gelmeyecekti (!) Bu mantıkla evi taşlayan guruh “burayı terk edin” diye bağırıyorlarmış.

Hükümet sözcüsü Bülent Arınç, “olay büyütüldüğü kadar değil, münferit bir olaydır” diyerek geçiştirmeye çalışıyor. Bakan Eğemen Bağış’da “Sürgü olayı, bir pravakasyondur” diyerek, suçu mağdur aileye yüklemeye çalışıyor. Ve Yargıtay’ın 7.Dairesi, Cemevleri ile ilgili kararında “ Cemevleri ibadet yeri değildir” diyerek 20 milyon Aleviyi görmezden geliyor. Ülkede bağımsız yargının olmadığını “sağır sultan” bile biliyor. Kısmen anlatmaya çalıştığım yapılan bu olayların tamamı bir hükümet politikasıdır.

Tek ırk, tek dil ve tek din felsefesine uymayanların hali meydanda. Ya soykırıma uğrayacaklar, Ermeni, Keldani, Süryani’ler gibi. Ya da asimile olacaklar.

Soykırım yapmak için, önce soykırımı yapacak kişilerin milli benliğini yok edersin. Türk ve Müslüman yapmak istiyorsan, Sen Türksün, Gerçek Müslüman sensin dersin sonra da kendi milli benliğini dayatırsın. Din dersini mecburi hale getirirsin. Köylerine cami yaptırırsın ve hoca atarsın. Ana dillerini yasaklarsın. Okullarda her gün Türk olduklarına dair and içirirsin. Bu bir soy kırımdır ve bir hükümet politikasıdır. Suçluyu aramamıza gerk yok. Suçlu meydanda….

EN SON EKLENENLER