Suikastçı neden sağ yakalanmadı?

Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’u öldüren polisin sağ yakalanma imkanı varken, düzenlenen operasyonla öldürülmesi, suikasta dair kuşkuları besleyip, yeni sorulara yol açtı. Hürriyet yazarı Murat Yetkin, katilin sağ yakalanmamasına ilişkin, “Bu da sabotaj gibidir” diye yazdı.

Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Gennadiyeviç Karlov’un, Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde katıldığı resim sergisinde çevik kuvvet polisi Mevlüt Mert Altıntaş’ın silahlı saldırısı sonucu yaşamını yitirmesi olayı, tüm dünyanın gündeminde. Gerçekleştirilen suikastın, uçak krizi sonrasında gerilen Türkiye-Rusya ilişkilerinde son dönemde yeniden kurulan diyalogu bozmaması için özellikle Türk siyasiler son derece özel çaba içerisinde.

Cinayetin perde arkasındaki ilişkilerin açığa çıkarılması için ise, katil polis Mevlüt Mert Altıntaş’ın yakınları ve çalışma arkadaşları gözaltına alınıp, geçmişi ile birlikte ilişkileri araştırılmaya başlandı.

Suikastla ilgili ortaya çıkan diğer detaylar ise, Ankara Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde görevli Altıntaş’ın rapor alarak işe gitmediği, suikasttan önce saldırının meydana geldiği Çağdaş Sanatlar Merkezi’nin hemen arka bitişiğinde bulunan bir otele yerleştiği, otel odasında suikast planı yaptığı bilgileri oldu. Yansıyan bilgilere göre, akşam saatlerinde kaldığı otelde tıraş olan Altıntaş, takım elbise giyip kravat taktıktan sonra yaya olarak Çağdaş Sanatlar Merkezi’ne geçti.

EL KAİDE NEŞİDİ, FETÖ İDDİASI

İşlediği cinayet sonrası Arapça olarak sarf ettiği sözlerin, El Kaide’nin neşidi olduğu anlaşıldı. Yine Arapça olarak “Beni buradan ancak ölüm alır. Cihada biat ettim ve şehadeti hedefliyorum. Şehadetten başka bir şeyi hedeflemeyiz” şeklinde bağırması nedeniyle El Kaide ya da El Nusra’lı olabileceği tahmin edilen Altıntaş’a dair resmi ağızlardan yapılan açıklamalarda Gülen cemaati üyesi olduğu zikredildi. Bunu desteklemek için ise 15 Temmuz darbe girişimi sırasında geçici görevde bulunduğu Diyarbakır’dan özel izinle Ankara’ya geldiği ve o dönem Diyarbakır Çevik Kuvvet Şube Müdürü Kahraman Sezer’in ise darbe girişiminden sonra tutuklandığı haberleri servis edildi.

OPERASYONU SOYLU YÖNETTİ

Olay sonrası bölgeye sevk edilen çok sayıda polis ve özel Harekât timi ile çevrede geniş güvenlik önlemleri alındı. Saldırgana dönük başlatılan operasyonu ise bizzat İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, kültür merkezinin hemen yanındaki Ankara Sanayi Odası’ndan yönetti. Yapılan operasyon sonucu yoğun ateş altına alınan suikastçının ölü olarak ele geçirildiği duyuruldu. Operasyonun ayrıntılarına ilişkin ise bir açıklama henüz yapılmış değil.

NEDEN SAĞ YAKALANMADI?

Suikastçı Altıntaş’ın ölü olarak ele geçirilmesi, işlenen cinayetin arkasındaki güçlerin açığa çıkarılmasını zorlaştırdı. Bir yere kaçma durumunun söz konusu olmadığı etrafı sarılı bir mekanda, elinde sadece tabanca olan saldırganın sağ yakalanma imkanı varken, ölü olarak ele geçirilmiş olması işlenen cinayete dair kuşkuları besleyip, yanıtı merak edilen yeni sorulara yol açtı.

SUİKASTİNİN HESABI KİMDEN SORULACAK?

Bu sorulardan birini Hürriyet yazarı Murat Yetkin dillendirdi. Gazetedeki köşesinde operasyonda suikastı gerçekleştiren polis memurunun ölü ele geçirilmesini yorumlayan Yetkin, “Rus büyükelçi suikastının hesabı kimden sorulacak?” diye sordu.

Yetkin, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya seslenerek, “Eğer katil intihar etmediyse, eğer sağlam, ya da yaralı olarak yakalanabileceği, sorgulanabileceği halde çatışarak öldürüldüyse, bu da sabotaj gibidir. Tıpkı suikast soruşturması gibi -zaten Soylu artık istifa duvarını çoktan aştı ama- bu da soruşturulmalıdır” ifadesini kullandı.

Yetkin’in gazetesindeki yazısının o bölümü şöyle:

“… Belki katil canlı yakalansaydı sorgulanabilirdi. Soruşturma sırasında, yargı sırasında artık Fethullaçı mı, El Nusracı mı, başka bir tarikat, cemaat üyesi mi, ya da bir gizli servisin maşası, tetikçisi mi, öğrenmek daha kolay olurdu. Mesela polis, Soylu’nun dediği gibi “Çatışmada etkisiz hale getirmek” yerine yaralı yakalayabilseydi katilin arkasında kimin olduğu daha kolay anlaşılırdı. Bunun örneğini gözlerimle gördüm. 15 Temmuz darbe girişimi gecesi Hürriyet binamızı basan darbecileri polis binaya biber gazı atarak ve çatışmada bacak bölgelerine ateş ederek yaralı yakaladı, şimdi hapisteler, hesap verecekler. Ama Çankaya Sanat Merkezi’nin çok daha küçük binası içinde, elinde bir tabanca ve -tam bilmiyoruz ya- belki bir de yedek şarjör olan bir katili, elindeki bütün bilgilerle, sırlarla birlikte “etkisiz hale” getirdi.

Soylu’nun yönetimindeki polis birimleri. Eğer katil intihar etmediyse, eğer sağlam, ya da yaralı olarak yakalanabileceği, sorgulanabileceği halde çatışarak öldürüldüyse, bu da sabotaj gibidir.

Tıpkı suikast soruşturması gibi -zaten Soylu artık istifa duvarını çoktan aştı ama- bu da soruşturulmalıdır.

Eğer böyleyse, birilerinin acaba katilin vereceği bilgilerin istenmeyen kişilere, yerlere uzanabileceği endişesini mi taşıdığı, o yüzden mi katili ortadan kaldırdığı da soruşturulmalıdır. Dün gece Rus diplomatın korunmaması bakımından, öldürülmesinin engellenememesi bakımından, katilin polis çıkması bakımından, Türkiye’yi uluslararası ilişkilerde düşürdüğü güvensiz ülke statüsü bakımından ve katilin yakalanıp bilgi alınması varken sırlarıyla “etkisiz hale getirilmesi” bakımından, kısaca neresinden bakarsanız oradan bir utanç kaynağı oldu. Bu utançtan ülke ve halk olarak kurtulmamız hükümetin işidir. Ha bir de üzerine hiç vazife olmadığı halde Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’in fotoğrafa kafa uzatıp ‘Bu tip suikastlar devam edecek açıklaması var’…

Bir de o var ki, tüy dikti bütün acılarımıza, endişelerimize.”

EN SON EKLENENLER