‘Suriyeli mülteciler politika aracı olarak kullanılıyor’

Efrin ile tekrar gündeme getirilen Suriyeli mülteciler meselesinin politika aracı olarak kullanıldığını belirten İHD Mülteci Komisyonu Sözcüsü Avukat Gülseren Yoleri, “Efrin saldırısını mültecilere bağlamaya çocuklar dahi inanmaz. Mültecileri gerçek yerlerine geri göndermeye çalışmak savaşın ortasına atmak demektir” dedi.

Resmi rakamlara göre; 2011 yılından bu yana devam eden iç savaştan kaçarak Türkiye’ye yerleşen Suriyeli sayısı 3 milyon 466 bin 263. İktidar tarafından her fırsatta iç ve dış siyasette tehdit olarak kullanılan Suriyeli mülteciler için Cumhurbaşkanı Erdoğan en son, mültecilerin Efrin saldırısı ile birlikte Efrin’de boşaltılacak yerlere yerleştirileceklerini dile getirdi. Erdoğan’ın sözleri için İHD Mülteci Komisyonu Sözcüsü Avukat Gülseren Yoleri, “Efrin saldırısının bir nedenini mültecilere bağlamaya çocuklar dahi inanmaz” dedi.
‘MÜLTECİLER POLİTİKA ARACI OLARAK KULLANILDI’
Türkiye’de mülteci politikasının oturmamış durumda olduğunu belirten Yoleri, “Diğer yabancı mülteciler ve Suriyelilere mültecilere uygulanan muamele birbirinden farklı oldu. Suriyelilere her zaman farklı bir amaçla bakılıp, çeşitli politikalara alet olarak kullanıldı. Dönem dönem bunun örneğini Şengal’den gelen mülteciler için de söylemek mümkün. Ama genel olarak Türkiye’nin göçmen politikasında ciddi sorunlar olduğunun altını çizmek gerekir. Bu anlamda mevzuat yetersizliklerinden başlamak üzere çeşitli eksiklikler mevcut. Bunun ötesinde bütün dünyada da var olan bir yanlış var, bu da göçmenlere, ülkelerin kendi vatandaşıyla aynı değerde bir bakış söz konusu olmadığıdır. Dünyanın her yerinde mültecilere ikinci sınıf muamelesi uygulanıyor” dedi.
‘HAKLARI SAĞLAYACAK YASAL DURUMDAN MAHRUMLAR’
Yoleri, “Nitekim hükümet mültecileri ne kadar geri göndermek isterse istesin bugüne kadar Türkiye’ye gelmiş uzunca süre kalmış olan toplulukların çoğu Türkiye’de kalmıştır. Yani daha önce Afganistan, Bulgaristan ya da diğer ülkelerden gelenlerde de böylesi bir gerçekle karşı karşıyayız. Onlar da hiçbir zaman tam bir vatandaşla eşit yasal konumu elde edemeseler de bir şekilde ülkede kalıyorlar. 20 yıldır Türkiye’de olup da herhangi bir vatandaşlık hakkını alamayan insanlar var. Çünkü ona bu hakları sağlayacak yasal durumdan mahrumlar” diyerek tepki gösterdi.
‘DEVLETİN MANTIĞI SURİYELİLERDEN YARARLANMAK’
Hükümetin bir kısım Suriyelilerin Türkiye’de kalmalarına belli bir form getirmeye çalıştığını belirten Yoleri, işgücüne, istihdama katılmaları noktasında kayıtlı çalışmanın önünün açılması gerektiğini söyledi. Mülteciler konusunda izlenen politikanın göçmenlerin bir kalkınma amacı, parçası olarak görmesiyle alakalı olduğunu ifade eden Yoleri, “3,5 milyon insandan bahsediyoruz. Ve bu 3,5 milyon insandan ne kadar fazlası istihdam edilirse o kadar fazla devlet vergi alacak. Dolayısıyla devletin mantığı onları beslemek değil, onlardan yararlanmaktır. İktidarın ‘Suriyelileri göndereceğim’ demesinin çok da gerçeği ifade ettiğini düşünmüyoruz. Önemli bir kesiminin burada kalacağının hesabı üzerinden yapılan pek çok yasal düzenlemeler de bu noktada oluşturulmaya çalışıyor. Dolayısıyla ‘gönderme’ söylemlerinin daha çok devletin ya da hükümetin koyduğu kurallara uyum sağlamayanların, kanunlara uymayanların ya da muhalif olanların geri gönderilmesi gibi düşünülebilir” dedi.
Yoleri, iktidarın geri gönderme tartışmalarını açmasının bir diğer nedeninin ise, milliyetçi kesimi tatmin etmek olduğunu belirterek, “Çünkü nefret söylemleri çok yaygın. Özellikle istihdamın, işsizliğin zayıf olduğu yerlerde yabancıları istemediklerini ve nefret söylem ve yaklaşımlarında bulunduklarını biliyoruz. Bu tür yaklaşımları bastırabilmek açısından hükümet böyle bir söylem geliştiriyor” dedi.
‘EFRİN SALDIRISINA MÜLTECİLER BAHANE EDİLİYOR’
Türkiye’nin AB ülkeleriyle yaptığı birtakım anlaşmalar çerçevesinde mültecileri savaşın ortasına göndermenin mümkün olamayacağını da sözlerine ekleyen Yoleri şöyle dedi: “Efrin saldırısının yapılmasının bir nedenini mültecilere bağlamaya çocuklar dahi inanmaz. Efrin operasyonunda çok farklı bir amaç olduğu aşikar. Bugün mültecileri gerçek yerlerine geri göndermeye çalışmak savaşın, silahların ortasına atmak demektir. Çok değişik bölgelerden gelmiş olan bu kişilerin savaşta tamamen yerle bir olmuş yere gönderilmesinin mümkünü yok. Savaş oralarda yaktı yıktı, çalışma koşullarını, eğitim ya da temel gereksinimlerini karşılayabilecek koşullar tamamen ortadan kaldırılmış durumda. Dolayısıyla bugün insani açıdan meseleye baktığımız zaman Türkiye’de bulunan Suriyelilerin geri gönderilmesinden söz etmek bile bir anlamda onların ölümcül bir alana gönderilecekleri anlamına gelir. Hem geri gönderilenler hem de geri gönderilmekle tehdit edilenler açısından bu tutum kabul edilemez. Ancak savaşın bitmesi ve güvenli bir yaşam ortamının oluşması koşuluyla belki onlar isterlerse geri dönüşlerinden söz edilebilir” diye konuştu.
‘ULUSLARARASI ÖRGÜTLER SESSİZ KALIR’
Yoleri, “İnsan hakları açısından bu meseleye baktığımızda savaş bittikten sonra gönüllü olarak geri dönmek istemeyenlerin bu ülkede insanca yaşam koşullarının oluşturulması gerekir, bizim istediğimiz ya da arzu ettiğimiz şey budur” dedi. Olası bir geri göndermede uluslararası örgütlerin sergileyeceği tutuma ilişkin de konuşan Yoleri, son olarak şunları söyledi: “Uluslararası örgütlerin önemli bir kısmı devletlerle yakın temas çalışan örgütlerdir. Dolayısıyla genel olarak faaliyet yürüttükleri ülkelerin politikalarından bağımsız bir tutum almıyorlar. Bu nedenle çok ses getirecek ya da geri göndermeyi ortadan kaldıracak bir tepkiyi örgütleyebilmesi neredeyse olanaksız gibidir.”
MA / Bilal Seçkin

EN SON EKLENENLER