Tanık o anları anlattı: Kocakaya infaz edildi

Lice’de resmi makamlarca çatışmada yaşamını yitirdiği ileri sürülen Mehmet Şirin Kocakaya ile gözaltına alınan Veysi Gökhan, o anları tüm detaylarıyla anlattı. Askerlerin önüne bir yem gibi atıldıklarını belirten Gökhan, “Şirin açıkça infaz edildi. Ben de zor kurtuldum” dedi.

Diyarbakır’ın Lice, Hazro ve Kocaköy ilçelerindeki 39 köyde Haziran 2016’da ilan edilen sokağa çıkma yasağı ardından Lice’nin Yalaza (Kerwas) köyü Mehlê mezrasında 30 Haziran’da ailesinin gözleri önünde özel harekâtçıların işkencesi sonucu 1985 doğumlu Mehmet Şirin Kocakaya’nın yaşamını yitirmesine ilişkin detaylar gün yüzüne çıkmaya devam ediyor. Son olarak Kocakaya’nın otopsi raporu yaşanan işkenceyi gözler önüne sererken, Kocakaya ile aynı gün gözaltına alınan ve bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan Veysi Gökhan, yaşadıklarının tüm detaylarını, cezaevindeyken avukatına gönderdiği mektupta anlattı.

ERDAL KOCAKAYA’NIN EVİ KURŞUNLANDI

Yalaza’ya bağlı Mahalle mezrasındaki evlerinde oturdukları sırada akrabaları olan Erdal Kocakaya’nın evinden silah sesi geldiğini ve oraya gittiklerini belirten Gökhan, “Kendi evimizde idik. Sokağa çıkma yasağı olduğu için dışarı çıkmamız yasaktı. Saat 08.00’a doğru kendi evimizde kahvaltı yapıyorduk. Sürekli telefonlarım çalıyordu. Bize gelmeyen akraba ve arkadaşlarımla telefonda konuşmak zorundaydık. Saat 09.00 gibiydi herhalde. Birden Erdal Kocakaya isimli akrabamızın evinin bulunduğu yerden silah sesleri gelmeye başladı. Önce normal bir şey sandık. Çünkü silah sesleri operasyon günlerinde hep gelirdi ama çocukların ağlayış ve haykırış seslerini duyduğumuz an başımızdan kaynar sular döküldü. Söz konusu çocuk sesi olunca evlerimizden dışarı çıktık. Erdal Kocakaya’nın evine doğru giderken hiçbir asker bize ‘Yasak var içeri girin’ demedi. Hiçbir uyarı yapılmadı. Bende yardıma ihtiyaç var diye köylülerle birlikte Erdal Kocakaya’nın evine doğru gittim. Erdal Kocakaya’nın evi köyün kesinlikle dışında değildir. Olay yerine geldiğimizde kurşunların Erdal’ın evine doğru geldiğini ve çoğu kurşunun evin önündeki ağaca isabet ettiğini, çocukların fena şekilde korktuğu ve sürekli ağladıklarını öğrendik” ifadelerini kullandı.

‘ASKERLERİN ÖNÜNE YEM GİBİ ATTILAR’

Evin önünde etraflarının bir anda askerler tarafından sarıldığını ifade eden Gökhan, “Toplanan köylüler, çocukları ve kadınları sakinleştirirken askerler etrafımızı sardılar. Hiçbir şey sormadan hakaret ettiler. Herkesin içinden kurbanlık koyun gibi çekip beni aldılar. Ben ne kadar ‘Köylüyüm evim burada benden ne istiyorsunuz?’ desem de beni dinlemediler. İçlerinden 50-55 yaşlarında başında kask olan bir komutan askerlere ‘Alın götürün bunu’ diye emir verdi. Beni alıp götürdüler. Köyümüzün olduğu bağın köşesine geldiğimizde 15-20 askerin beklediğini gördüm. Beni bu grubun içine tavuğa yem atar gibi attılar. Aynı şekilde Şirin Kocakaya’ya da feci şekilde vurmaya başladılar. Ağza alınmayacak küfürler savurdular. Bundan sonra köylülerin işkenceyi görmemeleri için beni ve Şirin’i arabanın arkasına götürdüler. Orada feci şekilde işkence gördük” diye belirtti.

ASKER: KOLAY GEBERMENİ İSTEMİYORUM

Yaşanan işkenceyi ve askerlerle aralarında geçen diyalogları anlatan Gökhan, şöyle dedi: “Beni aracın tekerleğine yapıştırıp sırayla botlarıyla kafama ve karın boşluğuma vurmaya başladılar. Bunları yaparken çoğu asker kendi telefonlarına kayıt ediyorlardı. ‘Ben köylüyüm bakın telefonum elinizde konuştuğum arkadaşlarım belli’ dediğim halde feci işkence devam etti. ‘Benim çocuklarım var siz kimle karıştırıyorsunuz’ dediğimde ise askerler ‘Bizim için fark etmez. Aslında çocuklarını da öldürmek lazım’ dediler. Ondan sonra olayın başında beni köylülerin içinden çıkarıp askerlere veren komutan geldi. ‘Bunlara ters kelepçe takın’ dedi. Plastik kelepçeleri elimiz kesilircesine sıktılar. Bu sırada Erdal Kocakaya’yı getirip tekrar o kelepçeli halimizle vahşi işkenceye başladılar. O sırada bir asker yanıma geldi ve bana gülerek baktı. Aniden başıma elindeki uzun namlulu silahla vurdu. Kafam yarıldı ve alnımın ortasından kan akmaya başladı. Yine bana bakarak güldü. ‘Sen yakışıklı olmadın. Seni yakışıklı yapalım’ deyip tekrar kafama vurdu. Bu sefer sol kulağımdan kan akmaya başladı. Beni bu hale sokan asker ‘Heh işte şimdi yakışıklı oldun deyip bana yerde bulunan Şirin Kocakaya’nın kazak gibi bir elbisesini attı. ‘Al kafana bastır, senin böyle kolay gebermeni istemiyorum’ dedi.”

KIZ KARDEŞİNE CİNSEL SALDIRIDA BULUNMA İLE TEHDİT ETTİLER

Ardından Şirin Kocakaya’nın kız kardeşi Rojhat Kocakaya’nın getirildiğini ve cinsel saldırı ile tehdit edildiğini kaydeden Gökhan, “Rojhat Kocakaya’yı getirdiler. Rojhat bizim o halimizi görünce bağırmaya başladı. Onu sakinleştirmek için Şirin Kocakaya perişan olmuş bir şekilde ‘Korkma kardeşim bir şeyimiz yok’ dedi. Rojhat’ı yanımızdan 50 metre ileri götürüp sonra yanımıza gelip bize ‘Bak kardeşini oraya götürdük’ deyip ahlaksızca hakaretler yaptılar. Bizde ‘Bu yaptığınız ahlaksızlık yeter. Suçsuz olduğumuzu bile bile böyle yapacaksanız bizi öldürün’ deyince ‘Yooo size kolay ölüm yok’ dediler” diyerek anlattı.

HADIM ETMEKLE TEHDİT ETTİLER

Askerin işkencesi devam ettiği esnada gelen Polis Özel Harekat (PÖH) ekiplerinin de kendilerine işkence yaptığını anlatan Gökhan, “Bu vahşet devam ederken birden elbiseleri ayrı siyahımsı PÖH olabilirler 5 kişi bana yaklaşınca onları tanıdım. Bu olaydan 2 gün önce köyde benden su istediler. Su olmayınca soğuk kola verdiğim polislerdi. O anda sevindim. ‘Oradakilere bağırdım bu arkadaşlar beni tanıyorlar’ dedim. Polisler bana yaklaştı ‘Bunu tanıyoruz’ deyince beni bırakacaklar sandım. Bu polisler oradaki askerlere ‘Sıra bizde’ deyip elimdeki kelepçeyi çıkarıp beni 50 metre öreye götürüp soydular. Şaşırıp kaldım. Ne dedimse beni dinlemediler. Beni çırılçıplak soydular. ‘Daha dün tüm çitlerimizi bağımızı yakıp bana kusura bakmayın arkadaşlar yanlışlıkla yakmışlar deyip benimle dalga geçtiniz. Bunları mahkemede anlatacağımızı bildiğiniz için beni öldürmek istiyorsunuz’ deyince bana yaklaştı. ‘Seni hadım edeceğiz’ dediler. ‘Ne iş yapıyorsun’ diye sorunca ‘İstanbul Yeşilköy’de dayımın çay bahçesini işletiyordum şimdi buradayım’ dedim. ‘O dayının da başını ezeceğim. Orayı da sizden alacağım. Belediye başkanı Ateş Ünel benim arkadaşım. Sizi oradan da kovacağız. Hepinizin kafasına sıkacağız’ dediler” diye belirtti.

‘YAKTIKLARI ARAZİLERİ ÜSTLENMEMİZİ İSTEDİLER’

Bu birimlerin arasında iki ayrı grup olduğunu ve bir grubun kendilerini öldürmek istediğini belirten Gökhan, askerlerin yaktıkları yerleri kendilerine mal etmek istediğini ifade etti. Gökhan, şöyle devam etti: “Ondan sonra elbiselerimi giymemi söylediler. Beni, Erdal’ı ve Rojhat’ı o komalık halimizle boynumuzdan tutarak Şirin’i ise baygın olduğu için ensesinden tutup 300-400 metreye yakın Erdal’ın evinin yanına getirdiler. Arabaya bindirmeden önce askerler arasında bir kargaşa vardı. Köylüleri katletmek isteyen gruba karşı başka bir grup asker daha olduğu için tartışma çıkmış. Hepimizi arabaya bindirmeden önce bana diz çöktüren 5 kişi, TSK kamerasına buraları ‘Biz yaktık diyeceksiniz’ deyince kabul etmedim ve yine işkence yaptılar. ‘Niye ben yaktım diyeyim’ deyince bir asker ‘Komutanım tamam keseriz görüntüleri’ dedi. Yani görüntüleri kendilerine göre uyarladılar. Beni arabaya götürmeden bir ses duydum. Küfür ederek ‘Bu canlı gitmemeli’ dediler. Beni o halimle arabaya karga tulumba attılar. Kapı açıktı. Birden arkadan arabaya biri yanaştı. Bir şeyler planladığını anladım. Birden elini kaldırdığını gördüm. Elinde ağaç kesmek için kullanılan kasatura gibi bir şeyi salladığını gördüm. Hızlı sallayınca bu kasaturanın ucu kapının üst tarafına çarpınca başarısız oldu. İki eliyle kapıyı tutup sırtıma ayaklarıyla vurmaya başladı. Onu uzaklaştırdılar. Bu kez başka bir asker ayaklarımı kırmaya çalıştı, gücü yetmedi. Aniden arabayı kullanan bir şoför, biri kameranın, biri de hemen yanıma oturdu. Birbirlerine ‘Çabuk kapıyı kapatın. Bunlar bu çocuğu öldürecek üzerimize kalacak’ diyerek kapıları kapattılar. Çoğu dışarıdaki asker kapıları açmaya çalıştılarsa da başarılı olamadılar” dedi.

‘İYİ POLİS KÖTÜ POLİSİ OYNADILAR’

Lice Karakolu’nda da işkencenin devam ettiğini anlatan Gökhan, polislerin suçu birbirine atmaya çalıştığını aktardı. Gökhan, “Bizi o halde Kayacık Karakolu’nun önüne getirdiler. Arabadan indirmediler. Bir ara kapı açıldı iri yarı bir asker yaklaştı ve elindeki uzun namlulu silahının başını karnıma batırınca aracın içindeki asker kapıyı kapatıp yine darbı engelledi. Bizi Lice Jandarma Karakolu’na getirdiler. Erdal ve Şirin’i nereye götürdüklerini görmedim ama ben ve Rojhat Kocakaya’yı 4 tane asker hışımla kamera olmayan bir odaya fırlattı. İçeri biri bayan olmak üzere 10’a yakın asker girdi. Bizi tekmelemeye başladı. Yalnız bayan askerden şiddet görmedik. Birden bir özel harekat polisi olan iri yarı teçhizatlı bir polis içeri girerek herkese bağırdı. ‘Yahu siz ne yapıyorsunuz. Bunlar köylü sivil insanlar ne yapmışsınız böyle’ deyince orda bulunan herkes bizi darp etmekten vazgeçti. İyi polis, kötü polis rolü yaparak suçu birbirlerine attılar” diye belirtti.

İŞKENCE İZLERİNİ SİLMEYE ÇALIŞTILAR

Askerlerin işkence izlerini silmeye çalıştığını ifade eden Gökhan, “Bunun üzerine ‘Yüzlerinizi yıkayın’ dediler. Bizler yerimizden kıpırdanmayınca onlar bezlerle yüzlerimizi zorla temizlediler. Bizi bu halimizle 2-3 saat beklettiler. Sonra iki ambulans geldi. Beni, Rojhat’ı ve Erdal’ı karga tulumba bir ambulansa, Şirin’i de diğer ambulansa koydular. Diyarbakır’a doğru yola çıkınca yolda gereksiz yere 2-3 kez ambulansları durdurdular. Bizim ambulansta bulunan asker bize hakaret ediyordu. Ama darp etmedi. Epey bir zamandan sonra bizi Gazi Yaşargil Hastanesi’ne getirdiler. Bizi acile aldılar. Bende kafa, kaburga kırıkları ve kanama durduruldu. Ara sıra bayılan Şirin’in o kadar ağır bir durumu yoktu” ifadelerinde bulundu.

‘AÇIK BİR İNFAZ VAR’

Askerlerden bazılarının Cumhurbaşkanı’na bile hakaret ettiğine dikkat çeken Gökhan, son olarak şunları belirtti: “Lice’de tüm köylüler şahittir. Yaşayan bir insanın hayatını kaybetmesi normal değildir. Ki otopsisine ailesi ve avukatları alınmadı. Açık bir infaz vardır. Ben de zor kurtuldum. Bunları bize reva gören tüm polis ve askerleri teşhis edebilirim. Bu gruplar kim? Bunların arkalarında kim var? Cumhurbaşkanı’na bile hakaret eden askerler vardı. Ama onları teşhis edemiyorum. Bize bu vahşeti reva gören askerlerin hepsinde cep telefonları vardı. Olan bitenlerin hepsini çekiyorlardı. Seslerimizi tanımadığımız insanlara duyurup haz duyuyorlardı. Bize bu yaptıkları işkenceyi çekip whatsap’tan söz ediyorlardı. O gün orada olanları telefonları incelense işkenceler de Cumhurbaşkanı’nın şahsına olan küfürler de görülecektir.”

NE OLMUŞTU?

Diyarbakır’ın, Lice, Hazro ve Kocaköy ilçelerindeki 39 köyde, 20 Haziran 2016’da ilan edilen ve 3 Temmuz’da sona eren sokağa çıkma yasağı sırasında binlerce asker, polis ve korucunun katılımıyla “Bayrak-14 Şehit Jandarma Teğmen Abdülselam Özatak Müşterek Özel Birlik Operasyonu” adıyla operasyon başlatılmıştı. Operasyon kapsamında Lice ilçesi Yalaza (Kerwas) köyü Mehlê mezrasının 300 metre yakınında PKK’liler ile askerler arasında çatışma çıkmış, 2 PKK’li yaşamını yitirmişti. Çatışmanın ardından gözaltına alınan Mehmet Şirin Kocakaya, ailesinin gözü önünde özel harekâtçıların işkencesiyle öldürülmüştü. Kocakaya için yaygın medya “Ankara bombacısı” ve “terörist” diyerek, askerle girdiği çatışmada yaşamını yitirdiğini iddia etmişti. Kocakaya’nın otopsi raporunda ise yapılan işkencenin izleri ortaya çıkmıştı.

Cihan Başakçıoğlu – dihaber

EN SON EKLENENLER