Tarihçi Erdoğan Aydın: Montrö tartışması Karadeniz’de ABD’ye elma şekeri

Ferhat ÇELİK
Mehmet Ali ERTAŞ

Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un, “Cumhurbaşkanı, Montrö’den de diğer uluslararası anlaşmalardan da çekilebilir” sözleri üzerine emekli 104 amiralin “Montrö bildirisi” olarak adlandırılan bildiriye imza atmasının siyasetteki yankıları sürüyor. Montrö Sözleşmesi’nin tartışma konusu yapılmasından kaçınılmasını isteyen amirallere yönelik iktidardan sert tepki geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bildiriyi “Ülkenin seçilmiş yönetimine karşı bir darbe tehdidi” olarak yorumlarken, harekete geçen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da bildiride imzası olan 14 isimle ilgili gözaltı kararı verdi.

5 Nisan Pazartesi sabahı evleri basılan amirallerden 10’u gözaltına alındı, adreslerinde yapılan aramalarda dijital materyallere el konuldu. Diğer 4 isim ise yapılan savcılıkça gönderilen tebligatla ifadeye çağrıldı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ndeki sorguları süren amirallerin gözaltı süresi ileri yaşlarına ve sağlık sorunlarına rağmen önceki gün ikinci kez uzatıldı.

Tarihçi-yazar Erdoğan Aydın, üzerinde tartışmalar yürütülen Montrö Sözleşmesi, Türkiye’ye yönelik avantajları, Kanal İstanbul ile olan ilişkisi, iptali durumunda Türkiye’yi nelerle karşılaşacağı ile birlikte iktidarın emekli amiralleri dönük “darbe” suçlaması ve altındaki nedenlere ilişkin soruları yanıtladı.

Emekli amirallerin Montrö bildirisini devlet içerisindeki iki iktidar kanadının “bilek güreşine” benzeten Aydın, “Önümüzdeki günlerde Türkiye’nin iç siyasetine yansımaları olacaktır” dedi.

MONTRÖ SÖZLEŞMESİ

Türkiye açısından Meclis Başkanı’nın sözleri ve emekli amirallerin bildirisi ile gündeme oturan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin önemi nedir?

Montrö Sözleşmesi 1936 yılında yapılan uluslararası bir anlaşmadır. Dünyadaki bütün su yolları uluslararası ticaret gemilerinin geçişine serbesttir. Fakat çok azı Çanakkale ve Marmara Denizi gibi bir devletin egemenlik alanının içindedir. O nedenle 1936 yılında imzalanan bu anlaşmayla bu su geçidi üzerindeki egemenlik hakkı Türkiye devletine verilmiştir. Bu anlaşma dönemin Sovyetler Birliği’nin isteğiyle gerçekleşti. Buna karşı İngilizler bunun yapılmasını istemiyordu. Çünkü daha önceki statüde İngiliz gemileri rahatlıkla boğazdan sınırlamasız bir şekilde Karadeniz’e çıkabiliyordu. Bu da dönem Sovyetler Birliği’nin kaygılarını haklı olarak gündeme getiriyordu.

TÜRKİYE’NİN EGEMENLİĞİ AÇISINDAN LOZAN’I TAMAMLADI

Nasıl bir politik atmosferde imzalandı?

Bu anlaşmanın imzalandığı dönem, dünyada 2. Dünya Savaşına gidilen bir dönemdir. Fransa, Almanların saldırganlığından korktuğu ve Sovyet Birliği ile bir anlaşma yapmak istediği için Sovyet tezine destek verdi. İngilizler ha keza Türkiye’nin Almanlarla yakınlaşmasını istemediği için Türkiye’nin talebi olarak gündeme gelen Montrö anlaşmasının müzakerelerinin başlamasına izin verdi.

Dolayısıyla dönemin uygun koşullarından faydalanan dönemin Türkiye Devleti de bu anlaşmayı Birleşmiş Milletler (BM) gündemine getirip, konunun oylanmasını ve kendi lehine bir karar çıkmasını sağladı. Montrö Sözleşmesi Türkiye Cumhuriyeti açısından uluslararası planda kendi egemenliğinin tanınması anlamına geliyor. Bu yüzden de Lozan Anlaşması’nın adeta Türkiye için tamamlanması sonucunu getirdi.

Sözleşme Sovyetler Birliği’nin istediği ile gerçekleşti dediniz. Sovyetler neden bu anlaşmayı istedi? Ayrıca diğer ülkeler bu durumu nasıl karşıladı?

Sovyetler Birliği bu anlaşmayla diğer büyük güçlerin gemilerini istediği şekilde Karadeniz’e geçirmesini engelledi. Montrö’den önceki dönemde İngiliz, Fransız ve ABD gemileri Sovyetlerin gemilerinden çok daha fazla savaş gemisini Karadeniz’e çıkartabiliyordu. Bu Sovyetler için ciddi bir sorun oluşturuyordur. Ha keza Türkiye Devleti açısından da şöyle bir sorun vardı. Bu gemiler Türkiye devletine hesap vermeden, herhangi bir ödeme yapmadan istedikleri gibi gelip geçebiliyordu. Montrö ile şu sağlandı; bundan sonra Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler gemilerini dışarı çıkarabilecekler ama Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkeler istedikleri gibi geçemeyecekler. 15 bin tonajı geçen gemiler artık boğazdan geçemeyecekti. Dolayısıyla bu Sovyetleri görece rahatlattı. Türkiye’yi de görece rahatlattı. Çünkü Türkiye bu anlaşma ile kendisini hem uluslararası devletler nezdinde itibarını arttırdı hem de buradaki geliş geçiş üstünde bir denetleme hakkı elde etti. Bu durumda İngiliz emperyalizmi zarar gördü ama İngiliz emperyalizmi için o dönem dert Almanlarla Türkiye’nin müttefik olmasını engellemekti. Dolayısıyla İngiltere de bu işten en azından böyle bir fayda buldu.

Şunu da hatırlamakta fayda var. Aynı dönemde Irak, İran, Türkiye ve Afganistan arasında İngiliz emperyalizmin yönlendirmesiyle CENTO (Merkezi Antlaşma Teşkilatı) diye yeni bir örgütlenme kuruldu. Bu örgütlenmenin İngilizlerin Sovyetler Birliğine karşı bir blokaj kurma gibi bir amacı olmakla birlikte ikinci çok önemli bir amacı daha vardı. Bu da bu bölgelerin içerisinde bulunan Kürt ulusunun var olabilme hakkına karşı CENTO, İngiltere’nin desteği ile adeta bir işbirliği anlaşmasıydı. Dolayısıyla Türkiye bu anlaşmanın rahatlığıyla İngilizlere daha yakın bir çizgi izledi ve Mustafa Kemal ölene kadar da Türkiye’nin dış politik ilişkileri İngilizlerle yakınlık üzerinden kurulmuştur. Ama CENTO’nun sadece Sovyetler Birliği ile değil, aynı zamanda Kürt halkının devletleşme ve hak elde edebilmesine karşı bölge devletlerinin anlaşması olduğunu unutmamak gerekiyor. Kısaca Montrö Sözleşmesi, Türkiye devleti açısından ileriye doğru kazanılmış bir hak olarak değerlendirilebilir. Yine Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde de rahatlamasını sağlayan bir anlaşmadır.

Evrensel Gazetesi

EN SON EKLENENLER