Türk polisi 13 yılda 92’si çocuk, 404 sivili katletti

Geçtiğimiz ay Baran Tursun Vakfı tarafından hazırlanan rapora göre 13 yılda 92’si çocuk, 70’i kadın 404 sivil polisin açtığı ateş sonucu öldürüldü. Dr. Günal Kurşun ve Mehmet Tursun tarafından hazırlanan ‘Kolluk Güçlerinin Orantısız Güç Kullanımı Sonucunda Yaşam Hakkı İhlalleri- Ölmek Zorunda Değillerdi’ başlıklı raporda silahlı çatışma olayları yer almıyor. Raporun ‘Polisin Orantısız Güç Kullanımı Sonucu Gerçekleşen Ölümler’ başlıklı bölümünde; Türkiye’de yaşam hakkı ihlalleri, kişilerin ‘dur ihtarına’ uymaması gerekçesiyle öldürülmesinden, barışçıl gösterilerde ve gözaltındaki ölümlere kadar çok geniş bir yelpazede kendini gösterdiğini, bu nedenle 400’den fazla sivil insanın yaşam hakkının ihlal edildiğine dikkat çekildi.

Raporda İstanbul Armutlu mahallesindeki evinde arama yapıldığı sırada bir polisin katlettiği Dilek Doğan ve Amed’de düzenlenen Newroz kutlamalarına katılmak isteyen Kemal Kurkut’un polislerce katledilmesi de var.

POLİS SAVUNMALARI: GÖREVİMİZİ YAPTIK

Polisler orantısız ve ölümcül güç kullanmasında ‘son seçenek’ yerine ‘ilk seçenek’ olarak çekinmeden tereddütsüz silah kullanmasını ‘kanuni görev’ olarak anlamaktadır. Ölümle sonuçlanan vakalarda sanık sıfatıyla yargılanan polisler, genellikle ‘Biz kanuni görevimizi yaptık’ şeklinde gerekçeler buluyor. Polisin bu algısı, otoriter ve totaliter rejimler bir yana, demokratik ülkeler arasında yer alma iddiasındaki Türkiye’yi, polisin insanları öldürme oranının yüksek olduğu ülkeler arasına soktu. Ölümcül güç kullanan polisler, karşısındaki kişiyi yargı sürecine dahil etmek, cezalandırmayı yargıya bırakmak yerine, yasal yetkilerini aşarak öldürme olayını gerçekleştirmeyi, o an verdiği kararla kişiyi ölümle cezalandırmayı “kanuni görev” saymaktadır. Bu durum yaşanan sorunun en önemli algı kaynağı olarak tespit ediliyor.

Raporun ‘Yaşam hakkı ihlalleri’ bölümünde ‘dur ihtarına uymadığı’ gerekçesiyle öldürülen isimlerden bazıları şunlar:

* Uğur Kurt/İstanbul/26.05.2014: Okmeydanı Cemevinde cenaze beklerken polisin açtığı ateş sonucunda hayatını kaybetti. Katil polis 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ceza 12 bin 10 TL adli para cezasına çevrildi.

* Baran Tursun/İzmir/25.11.2007: Doğum günü kutlamasından dönerken 250 metre uzaktan polisin araç farlarıyla selektör yapmasından sonra, ilerideki kavşakta bekleyen polislerin açtığı ateş sonucu hayatını kaybetti. Zanlı polis: “Baran’ın aracı hızlı bir şekilde yanımdan geçerken, sendeledim, ayağım kaydı ve elimdeki silah kendiliğinden patladı, kimseyi bilerek öldürmedim, kanunun bana verdiği yetkiye göre davrandım, ben görevimi yaptım” dedi. Polis Oral Emre Atar 2 yıl 1 ay cezaya çarptırıldı.

* Dilek Doğan/İstanbul/25.10.2015: İstanbul Armutlu mahallesindeki evinde arama yapıldığı sırada bir polisin ateş etmesi sonucu hayatını kaybetti. Katil Polis, savunmasında, “Olay günü OHAL bölgesinden gelmiştim. Çok yorgundum, Ben kimseyi öldürmedim, kimseye bilerek silah doğrultmadım bu nedenle vicdanen rahatım. Ben devletimin bana verdiği görevi yerine getirdim. Kimseye ateş etmedim” dedi. Sanık polise ‘Bilinçli taksirle insan öldürmekten 6 yıl 3 ay ceza verildi.

* Kemal Kurkut/Amed/21.03.2017: Diyarbakır’da düzenlenen Newroz kutlamalarına katılmak üzere kontrol noktasındaki barikatları aştıktan sonra polisin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi. Ağabey Ercan Kurkut, “Kardeşimin katiline verecekleri cezayı çok önemsiyorum ama devlet kendi kendine ceza verir mi? Biz aile olarak bu davanın adil bir şekilde sonuçlanmayacağını biliyoruz. Adalet beklemiyorum” dedi.

Av. Mehmet Emin Aktar ise, “Polisin ateş etmesi kasıtlı bir davranış. Ateş etmesi sonuçlarını da tahmin edebilecek durumda. Sonuç olarak eğitimli bir kişi, güvenlikten sorumlu bir kişi, nereye nasıl ateş edeceğini bilen bir kişi. Kasıt bir eylem var. Bu dosyada da cezasızlık pratiği önemli ölçüde zorlanarak işliyor” diye konuştu. Davanın son görülen duruşmasında Savcı mütalaasını verdi, duruşma ertelendi.

İNTİHAR SÜSÜ MÜ VERİLDİ? ‘KAMERALAR KAPALI’

Raporda ayrıca adli suçlardan dolayı gözaltına alınan 28 kişinin ‘intihar’ olarak bildirildiğini ancak ölümlerin şüpheli göründüğünü belirtildi. Raporda, “Ölüm olaylarının meydana geldiği tüm polis karakollarında, kameralar ya arızalanmış, ya kısmı kayıt yapmış, ya da kayıt yapmamıştır. Durum böyle gösterilince, ölümlerin gerçekleştiği gözaltı merkezleri üzerinden işlem yapmak veya delil toplamak mümkün olmamıştır, dolayısıyla kötü muamelenin ve ölüm olaylarının cezasız kalması kolaylaşmıştır” denildi.

MİSİLLEME DAVALARI

Misilleme davalarına ilişkin raporda şunlara yer verildi: “Öldürme olayının faili olan polis, genellikle olay yerinde delilleri kendisi toplamakta veya olayın akışına göre delil üretmektedir. Zanlılar tarafından üretilen ve toplanan delillere göre güvenlik birimleri tarafından olayın fezlekesi düzenlemektedir. İzmir’de Baran Tursun’u öldürdükten sonra, ateş etmeyi gizlemek suretiyle trafik kazası raporu düzenlenmesi, Ankara’da 20 yaşındaki Soner Cankal’ı öldürdükten sonra, cesedinin üzerine kurusıkı tabanca bırakılması, Antalya’da motosikletiyle gezerken öldürülen 17 yaşındaki Çağdaş Gemik’in cesedinin yanına birkaç gram uyuşturucu bırakılması, Kızıltepe’de 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ı öldürdükten sonra cesedinin üzerine silah bırakılması gibi delil yaratma fiilleri, diğer vakalarda da yaygın bir şekilde görülmektedir. Bu fiillerde amaçlanan şey; kendileri veya arkadaşlarının fail olduğu kötü muamele veya öldürme vakalarının esası olan delilleri gizlemek, aklama yönünde delil üretmektir.”

EN SON EKLENENLER