Türkiye döviz ihtiyacını nasıl karşılayacak?

COVID-19 salgını, Türkiye dahil tüm dünya ekonomilerini sarsıyor. Devletler de vatandaşlarının geçimini sağlayabilmek için art arda ekonomik destek paketleri açıklıyor. ABD gibi dünyada rezerv paraya sahip ülkeler trilyon dolarlık parasal genişleme ve negatif faizle dolara ulaşımı kolay hale getirdi. Ancak Türkiye gibi gelişmekte olan piyasaların, bu kaynağa erişimi ne kadar mümkün?

İçinde Türkiye’nin de bulunduğu gelişmekte olan piyasalar ise salgının yol açtığı “belirsizliğe” yüksek nakit (döviz) ihtiyacı, yetersiz döviz rezervleri, ciddi bütçe açıkları ve çoğunlukla özel sektörün yüksek döviz borçlarıyla yakalanmıştı. Uluslararası Finans Enstitüsü’ne göre dünya borsalarındaki hisse senetlerinin toplam değeri de kısa sürede yüzde 20 azalarak 70 trilyon doların altına düştü. Mart 2020’de Türkiye’nin de aralarında bulunduğu “yükselen ülkelerden” 83.3 milyar dolarlık rekor bir çıkış gözlendi.

Türkiye’nin cephanesi yok

Türkiye, yıl içinde vadesi gelen yaklaşık 172 milyar dolarlık dış borcunu çevirmek durumunda. İhracat, turizm, lojistik gibi tüm döviz girdilerinin durması ve ayrıca 6,7’lere çıkan dolar kuru Türkiye’nin döviz ihtiyacını nasıl karşılayacağı ve ekonominin çarklarını nasıl döndüreceği sorusunu yeniden gündeme taşıdı. Sol, sosyalist ve liberal ekonomistlerin hemen tümünün salgının insan yaşamına ve ekonomiye tahribatının en az maliyetle atlatılmasının yegane adresi ise devlet. Uzmanlara göre Türkiye de diğer devletlerin yaptığı gibi para basmalı ve IMF gibi alternatif kaynaklara yönelmeli.

GCM Yatırım Araştırma Müdürü Dr. Tuğberk Çitilci, DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, yüksek borçlanma maliyetleriyle her zaman kaynak bulmanın mümkün olduğunu belirterek “Ülke çapında borçlanacağınızda faizi yüksek tuttuğunuzda herkes size para verir. Borçları döndüremez diye bir şey yok, yüksek faizle çok rahat borçlanırsınız. Bütçeye gelen hasar daha sonra nasıl absorbe edilecek? Bu daha sonra düşünülecek konu” diye konuştu.

FED’in önderliğinde sınırsız nakit imkanı olduğunu hatırlatan Çitilci, IMF’nin önümüzdeki günlerde elinde ABD hazine kağıdı olmayan ülkelere de  dolar likiditesi sağlayacağını ve Türkiye’nin mutlaka bu mekanizmaya dahil olması gerektiğini savundu.

USA Weltbank-Zentrale in Washington

IMF, gelişmekte olan ülkelere dolar likiditesi sağlamak için önümüzdeki günlerde 1 trilyon dolarlık bir imkan yaratacağını açıklamıştı. Şartları henüz netleşmemiş olan mekanizmaya şimdiden 90 ülke başvurdu. Ancak bu ülkeler arasında Türkiye yok.

“IMF’nin alternatif pencere imkanından faydalanmak iyi olur” diyen TERA Yatırım ekonomisti Enver Erkan da şunları söyledi:

“Şirketlerin ve bankaların nakit açığı yüksek. Yüksek döviz borçlusu bir ülke olarak ekonomiyi desteklemek ve fonlamak zorundayız. Kurun artması finansal yükü artırdığı için daha da zorlanmamıza neden olacak. Hem kamu hem özel sektörün borç yükü sürdürülemezlik durumu yaratır. O yüzden dolar likiditesine erişim son derece önemli. “

Merkez Bankası’nın (TCMB) döviz satma imkanlarının kısıtlı olduğunu, ihtiyaç akçesi ve TCMB temettüsü gibi gelirlerle Hazine’nin zaten takviye edildiğini belirten Erkan, “Buna karşılık bütçe ve nakit açığı büyüyor. Bu ortamda şirketlerin gelir yaratılması mümkün değil” diye konuştu.

Ya IMF ya da Merkez Bankası

Ekonominin durduğunu belirten ekonomistler, çarkları döndürmek için krizin yüklenicisinin devlet olması gerektiğini düşünüyor. “Ekonomiler kilitli” diyen Erkan, “Bu dönem, hayatta kalmak lazım. Kazanım elde etme dönemi değil. Bu finansal sistem krizi değil. IMF ya da para basmak her çözümün yan etkileri olabilir.  Para basmak çözüm olabilir ama bunu nasıl yönettiğiniz önemli” dedi.

Ekonomik aktiviteyi desteklemek için Merkez Bankası’nın olağanüstü şartlarda, para basarak emisyon hacmini artırmasının en uygun çözüm olacağını söyleyen Çitilci, “Para basmak dışında başka imkanınız yok. Hane halkının cebine direk para koyacaksınız çünkü ekonomi aniden durdu. Bunun bir adım sonrası iflasların ve toplu işten çıkarmaların başlamasıdır” yorumunu yaptı.

IMF’ye başvuracak mı?

Öte yandan hükümet IMF’ye başvurulmasına sıcak bakmıyor. Türkiye ekonomisinin yüksek döviz borcu nedeniyle 2018 ve sonrasında IMF ile yeniden anlaşılacağı yönündeki haberler her defasında en yetkili ağız olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kesin bir dille yalanlamıştı. Son olarak Ekonomi Bakanı Albayrak, Korona virüs salgını sonrasında  IMF’nin gelişmekte olan ülkeler için açtığı likidite programına başvurmayacaklarını açıklamıştı.

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva da dün yaptığı açıklamada koronavirüs salgının küresel ekonomi üzerindeki etkileriyle ilgili olarak Türkiye dahil tüm üyelerle yapıcı diyalog içerisinde olduklarını ve bunu sürdüreceklerini söyledi.

Aslı Işık

©️ Deutsche Welle Türkçe

 

EN SON EKLENENLER