Türkiye özgürlükler ülkesi mi?

Türkiye bir özgürlükler ülkesidir demeyi kim istemez? Ülkemiz yapma çiçek gibidir. Her şey aslına uygundur. Uluslararası insan haklları sözleşmelere imza atmışız. Keza çocuk, kadın hakları, vicdan ve örgütlenme özgürlüklerine evet demişiz. Yasalarımızda pek çok evrensel kurallar mevcuttur. Gerçekte bunları uyguluyor muyuz? Hayır. Hepsinin sonlarında ammalarla bitiyor.

Laikliğin adı var, kendisi yok. Son onbeş yıldır, devlet tüm kurumlarıyla uzaklaşıyor laiklikten. Vicdan özgürlüğüne imza atmış, anayasalarında din dersi, Alevi çocuklarına mecbur etmiş. Oysaki, laikliğin hukuk normları, bir dine, bir inanca bağlı olmamalı. İmzaladığımız İnsan haklarına dayalı olmalı.

Göğsümü gere gere Türkiye, bir özgürlükler ülkesidir demek isterdim.

Ülkemiz, militer bir tarihe sahiptir. 1923 den bugüne dek 42 yılını olağan üstü biir yöntemle (sıkıyönetim ve Olağanüstü hal) idare etmeye çalışmış.

Türkiye özgürlükler ülkesidir demek isterdim.

Bugün Türkiye’de 384 cezaevi mevcut, onlarcası yapılmakta. Cezaevlerinde 232 132 kişi var. Bunların 36 526’sı (okulda olmaları gerekirken) öğrenci. 150 den fazla gazeteci. 11 Milletvekili ve 80’den fazla belediye başkanları tutuklu.

Düşünür Hegel’e göre: Özgürlüklerin ve yaşamın güvencesi devlettir. Hegel, demek istiyor ki, özgürlüğün musluğu devletin elinde. Ne kadar açarsa musluğu o kadar özgürsünüz. Ülkemizdeki bu musluk bozuk çalışmıyor. Musluğu çalıştıracak halkların birlikteliğidir.

AKP’ye göre, Hükümeti eleştirenlerin tümü vatan hainidir ve Fetöcüdür. Gül, kendini savunmak için, nasıl dikenlerine gereksinim duyuyorsa; toplumlarda kendilerini  savunabilmeleri için öz savunma sistemine gereksinim vardır. Örgütlenirler, eleştiri haklarını kullanırlar. Bazılarıda, örgütlenmeyip bazı partilerin arka bahçesı olmayı onlardan yardım beklerler. Aleviler yıllardır bir partinin arka bahçesı oldular. Ne acıdır ki, O parti iktidarda ve iktidar ortağı iken Aleviler katliamlara uğradılar, Dersim, Maraş, Sivas, Çorum, Malatya ve nice katliamalara uğradılar. Devlet toplumu kutuplara ayırarak, olası bir örgütlenmenin önüne geçmek istiyor. 1993’lerde örtülü ödenekte milyonlar boşuna  İzettin Doğan’a verilmedi. Alevileri gruplara ayırmak, Cemevi Cami projeleri ve gerçek islam biziz teorileri Alevilere sunulmadı. Böl yönet, ez ve asimile et yöntemi uygulanıyor. Devletin ötekileştirdiği tüm ezilenler bir araya gelmedikçe, ezilip yok olmaya adaydırlar. Hani Süryaniler, Keldaniler, Rumlar… ve Ermeniler?

Türkiye, özgürlükler ülkesidir demek isterdim.

Boşuna Alevilerin evleri işaretlenmiyor. Yapılacak katliamların habercisi. En azında yılgınlık yaratarak, biat etmeye mecbur bırakmak.

Fetö macerası, gerçek bir vatan hainliği. Ama kim yarattı? Ülkede istedikleri rejimi kurmak için yıllarca “birlikte yaürüdük bu yollarda” dediklerinde, “Ne istedinizde vermedik? Söylediklerinde ve “Bu hasret bitsin ülkeye dön” söylevler kimi kast ediyordu? İktidar erkini paylaşmadıkları için Fetö ve gurubu vatan haini ilan edildi. Bunca yanlışlıkları dile getirenleri ve hatta eskiden Fetö faaliyetlerini eleştiren ve şimdi biat etmeyen gazeteci ve akademisyenleri, Fetöcülükle, vatan hainliğiyle suçluyor. İşlerine son veriliyor, cezaevlerine konuluyor. Mal varlığına el koyarak, çoluk çocuğunu açlığa mahküm ediliyor. Bu antidemokratik gidişata karşı çıkacak kişi ve kurumlara gözdağı veriliyor. Toplum böylece susturuluyor…

 

 

                                                 

 

 

 

 

EN SON EKLENENLER