Türkiye’de dokunmatik demokratik sistem

MEVLÜD ORUÇ

Milletvekilliğinin dokunulmazlığının kaldırılması girişiminin demokrasi karşıtı bir girişim olduğu kesindir. Demokratik süreç bir bütündür.  Yarım porsiyon demokrasi olmaz.  Milletvekillerinin Kürsü Dokunulmazlığı  (yani Yasama Dokunulmazlığı) ve Kuvvetler Ayrılığı ilkesi Demokratik yönetimin oluşabilmesi için “Olmaz ise Olmaz Şarttır”. Türkiye’nin yönetim şekli “Dokunmatik Demokrasi” olmaz, olmamalıdır.  Milletvekillerinin Dokunulmazlığı yoksa “Yasamanın Bağımsızlığı” yoktur. Yasamanın Bağımsızlığı yoksa Yargının ve Yürütmenin güdümüne girer.  Bu durumda ülkemiz “Kuvvetler Birliğine” yani açık adı ile diktatörlüğe varmış olur.  Her an yargılanma ve cezaevi tehdidini iliklerinde hisseden milletvekilleri sağlıklı parlamento çalışması yapamaz.   Milletvekili dokunulmazlığı, seçilen Milletvekillerine vazifelerini hiçbir baskı altında olmadan, Vesayet altında kalmadan, yapabilme ortamı sağlar.  Otoritenin, statükonun ağzından çıkanın papağanca tekrarlayıcısı ve emir kulu milletvekilleri ile TBMM ülkemizin sorunlarına çözüm üretemez aksine kendisi sorun olur. “Yasama Dokunulmazlığı’nın”  siyasi oyunlara, dönemsel taktiklere alet edilemeyecek bir ağırlığı olmalıdır. Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması hala olgunlaşamamış ve vesayetten kurtulma mücadelesi veren ülkemizdeki demokratik süreci kesintiye uğratacaktır. Halkın iradesinin; uyduruk gerekçelerle, güdümlü yargı yoluyla, darbelerle ve diğer antidemokratik yollarla baypas edilmesinin, etkisizleştirilmesinin yolunu AKP eliyle yeniden açılmış olacak. Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması kısa vadede HDP’li milletvekillerinin mahkemelere düşmesini sağlayacak.  Ama orta ve uzun vadede CHP, MHP ve hatta AKP’li Milletvekillerinin, Bakanların, Başbakanların, Cumhurbaşkanlığının dahi yargılanması için yol açılmış olacak. Dokunulmazlığı bir kere kaldırayım sonra kapatırım pragmatizmi ile düşünenler yanılıyor.  Vesayet sisteminin sahipleri bu yolu bir kere açtıktan sonra her zaman aynı emsale başvurma hakkına kavuşmuş olacaktır. Bugün başkasına dokunmak isteyen yarın sıranın kendisine de gelebileceğini hesap etmelidir.  Devlete, merkeze kendini kabul ettirme derdine düşen AKP, merkez ve devlet ile arasındaki mesafe kapandıkça, derin devletin daha önce defalarca denediği ve hep başarısız olmuş antidemokratik yöntemlere daha çok başvuruyor.  Bu yöntemler, başarısız yöntemlerdir ve bu defada başarısız olacaktır ve sorunları daha da büyütmekten başka bir işe yaramayacaktır. AKP ne kadar yaranmaya çalışırsa çalışsın Statükonun sahibi AKP değildir.  Statükonun sahipleri zamanı gelince dokunulmazlığı AKP’liler içinde kaldıracaktır.   Dokunulmazlığın kaldırılması konusunda CHP’nin Antidemokratik tavrı çok dikkat çekici ve tehlikelidir.  CHP bir taşla iki kuş partiyi ( AKP ve HDP)  vurduğunu düşünüyor. Ama CHP de yanılıyor. Dokunulmazlığın kaldırılması taşı eninde sonunda CHP’ni de vurur. Birileri partilerin hepsine “Tavşan Kaç, Tazı Tut” oyununu oynatıyor. Dokunulmazlığın kaldırılması projesi demokrasiye kurulmuş bir tuzaktır. Bazı Pa(r)tiler değer partilere yem attığını, tuzak kurduğunu ve kendisi hariç herkesin bu tuzağa düşeceği uyanıklığını yaptığını sanıyor. Ama “Keser Döner, Sap Döner, Gün Gelir Devran Döner”.  Bütün Partiler ve demokrasi güçleri aklını başına toplamalıdır. İkinci Dünya Savaşı sırasında bir kilisede rahip olarak görev yapan Pastör Nie Moeller şunları yazdı bir gece bütün olanlardan sonra:

Önce Yahudiler için geldiler
Sesimi çıkarmadım –
Çünkü ben Yahudi değildim
Sonra komünistler için geldiler
Sesimi çıkarmadım –
Çünkü ben komünist değildim
Sonra sendikacılar için geldiler
Sesimi çıkarmadım –
Çünkü ben sendikacı değildim
Sonra benim için geldiler
Ve artık ses çıkaracak kimse kalmamıştı..

Mevcut koşullarda hiçbir vatandaşın ve hiçbir makamın düşünce ve ifade özgürlüğü yoktur. Aynı zamanda şu anda kimsenin adil ve bağımsız yargılama koşulları da yoktur.  Şu an dokunulmazlık kaldırılırsa HDP’ liler yargılanacak. Belki cezaevine gönderilecek.  Ama 100 yılı aşan vesayet sistemi “Demoklesin Kılıcı” gibi başımıza musallat olmaya devam edecek. Erdal İnönü SHP döneminde DEP’ lileri TBMM’ne alarak büyük ve cesur bir adım atmıştır.  DEP’ lilerin TBMM’ne girmesi ile Kürt hareketi Türkiye dışı olmaktan çıktı, Türkiyeliliği kabul etmiş oldu. Ateşkesler, görüşmeler, diyaloglar, çözüm süreçleri yoğunlaştı.  DEP’ lilerin meclise girmesinden sonra hem DEP’li milletvekillerinin ve diğer partilerin karşılıklı hataları sonucu birçok olumsuzluk yaşanmıştır.  Ama DEP’ lilerin TBMM’ne girmesi ne kadar olumlu ise TBMM’nden atılmaları çok daha büyük olumsuzluk olmuştur.  DEP’li milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırıldı ve ceza evine yolladılar. Türkiye için daha hayırlı olmadığı kesindir. Kürt sorunu daha çok büyüdü. Kürt sorunu ülkemiz içinde demokratikleşme adımları ile çözülebilecek bir sorun iken çetrefilleşti. 1994’te DEP’ lilere yaşatılan olumsuz sürecin neticesinde sürgünde Kürt parlamentosu doğdu. Çok can yandı, çok ölümler yaşandı. Şimdi dokunulmazlıklar tekrar kaldırılmak isteniyor.  Fakat 1994’ten çok farklı dünyada ve Ortadoğu’da yaşıyoruz.  Aktörlerin hiçbiri eski durumunda değildir. Bu dönemde içerde ve dışarıda atılacak olumsuz adımların sahiplerinin hedeflediklerinden çok farklı yerlere varma riskleri taşıyor. Türkiyeliler arasında onarılması imkânsız yaralar ve duygusal kopuşlar yaşanma riskleri vardır. Dokunulmazlıklar kaldırılırsa başka bir parlamento kurulacağı dile getiriliyor.  HDP’li milletvekillerini parlamento dışına atmak değil, aksine mümkün olduğu kadar daha çok parlamento içine almak gerekir. HDP’ lilerin TBMM’n de olmaları olmamalarından daha iyidir.  Ankara ve TBMM çözüm yeri olmaya devam etmelidir.  Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sık sık tekrarladığı literatürü ile tanımlarsak “Tek Vatan, Tek Bayrak, Tek Devlet, Tek Parlamento”  için Yasama Dokunulmazlığını ve Yasama Bağımsızlığını korumakta fayda var. Düşüncesine katılmadığımız milletvekillerini meclis dışına atarak birliktelik sağlanmaz. HDP milletvekillerini yargılama fikri, yapıcı değil bölücüdür ve beraberinde çok çeşitli riskler taşımaktadır.  Sonuç olarak Yasama dokunulmazlığı kaldırılmasın. Milletvekili dokunulmazlığının nasıl olacağı yeni anayasa çalışmaları içinde ele alınmalıdır.  Demokratik Reformlara hız vermeliyiz. Ülkemizin bütün sorunlarının çözüm yeri TBMM’dir.  Kendi sorunlarımızı kendimiz çözebilecek kabiliyet, perspektif, anlayış, sabır ve inisiyatife sahibiz.  Eşit koşullarda, Demokratik ve Özgür Seçimler sonucu seçilen milletvekilleri ile oluşmuş TBMM için,   Siyasi partiler yasası ve Seçim Kanunu değişmelidir, Seçim Barajı sıfır olmalıdır. Millî bakiye veya ulusal artık sistemi oyların mecliste en adil şekilde temsilini sağlayan seçim sistemi olduğu için Ülkemizde tekrar uygulanmalıdır.

AKDENİZ KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ ÜYE

SAMANDAĞ HATAY

EN SON EKLENENLER