Versus Art Project, SABO’nun ‘Time Machine’ sergisine ev sahipliği yapıyor

Geçmiş, şimdi, gelecek; insanlığın her zaman en çok ilgilendiği konu olmuştur. Tarihte neler yaşandı, şimdi neler yaşanıyor, ileride neler olacak? Edebiyatta, sinemada sevilerek işlenen ve okunan bilimkurgu konuları arasında “zaman yolculuğu, zaman makinesi” kavramlarının sayısız örneği var. Doğal olarak resim ve plastik sanatlarda bu konunun örneklerini görmeye devam ediyoruz. SABO’nun “Time Machine” sergisi, 10 Temmuz’a kadar Versus Art Project’te sanatseverleri bekliyor. 

Geçmiş, şimdi ve gelecek kurgusunda temellenen sergi, sanatçının figürleri üzerinden zamanda bir yolculuğun kapılarını aralıyor. Seçkide yer alan, zafer ve başarma isteğini simgeleyen, yumruğunu kaldıran figürler (Be Back In 10 Min.) ve dövmeli figürler (Don’t Give Up The Ship) zaman kapsülünde geçmişi işaret eden çalışmalar. Dövmeli figürlerle diyalog kuran seramik çalışma da sanatçının ilk kez üretimde bulunduğu bir disiplin olarak sergiye dahil oluyor. Hapşırmanın hepimizde farklı anlamlara ve anksiyetelere evrildiği son bir yılda SABO’nun hapşıran insanlar serisi (It Sucks To Be You) ise günümüze ayna tutuyor. 

SABO, sergisini şu sözlerle anlatıyor: “Time Machine sergisi, insanlık tarihinde yaşanmış birtakım hikâyeleri anlatırken aynı zamanda yaratmış olduğum zaman makinesinin kapısından içeri girip, kişisel yolculuğum ile kesişen bir dünya sunuyor. Verdiğimiz kararların doğruluğunu, geçmiş hatalarımızı, gelecek kaygılarımızı anlatırken aynı zamanda anın farkında olup olmadığımızı sorguluyor.” 

BOŞA GİDEN EVRİM…

– Sergide, evrim tasviri olarak yürüyen figür karşımıza çıkıyor, ismi ise biraz ironik olarak “Boşuna Gitti” olarak belirlenmiş. Sizce evrim “boşuna mı gitti” yoksa hâlâ umut var mı?

Özellikle son birkaç yıldır insanlık olarak yaşadığımız tek yuvamıza sergilediğimiz insafsız tavır sayesinde bu umudu hızla kaybettim. Kendimize yüklediğimiz değerin düşündüğümüz kadar fazla olmadığını, bakış açımızı kucaklayıcı bir biçimde genişletmemiz gerektiğini düşünüyorum. Tüm bu kaos içinde tabiatın nefes alma çabalarını her geçen gün daha fazla duyuyor, görüyor ve hissediyoruz. İlerlediğimiz yol hızla kısalıyor ama bunun devamımı sağlamak bizim elimizde. Geçmişten ders çıkarıp, geleceği planlamalı ve tam şu an doğru kararlar vermeliyiz.

– İlk seramik çalışmanız da sergide bulunuyor. Nasıl bir deneyimdi, devamı gelecek mi?

Sergiye girerken bizi güneşten kapkara olmuş suratlarıyla iki figür karşılıyor. Belki de aylarca üzerlerinden çıkarmadıkları gömleklerinin altında bize sergiledikleri beyaz tenleri ve yaşadıkları hayatı öyküleştiren dövmeleri. Bu dövmelerin her biri bir hikâye, bir anı, bir umut ya da dilek. Evlerinden kilometrelerce uzakta devam ettikleri hikâyelerini bir seyir defteri gibi vücutlarına kazımışlar. Kimi hayatta kalmış, kimi uçsuz bucaksız denizleri boylamış. Yıllar sonra bize ulaşan; bu iki donuk bakışlı figürün tasviri ve adeta bir zaman makinesi niteliğinde olan seramik bir parça.

“Don’t Give Up The Ship” işlerine başladığımda, bu iki korsanın hikâyesinin sonucunda tıpkı denizin karanlık köşelerinden gün yüzüne çıkarılmış bir amfora gibi sergide karşımıza çıkacak bir seramik yapma fikri üzerine yoğunlaşmıştım. İlk kez deneyimlediğim bir disiplin olduğu için oldukça sürprizli ve keyifli bir süreç oldu. Malzemenin ve sürecin içine girdikçe detayların çeşitliliği, üretimi ele geçiren ve olumlu yönde ilerleten bir fırsat yarattı. Seramik çamuruna dokunduktan sonra devam etme hissiyatı insanda hep kalıyor. İleride mutlaka yeni işler denemek istiyorum.

PANDEMİ SONRASINA IŞINLANMA…

– Sizin zaman yolculuğu yapmak istediğiniz bir dönem var mı? Neden?

“Keşke geçmişte ya da gelecekte yaşasaydım” dediğim bir dönem açıkçası hiç olmadı. Ama zamanları ve mekânları kısa kısa ziyaret etme, onları gözlemleme fikri oldukça cezbedici. Özellikle içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde zaman ve mekân kavramlarımız oldukça değişti. Bu tür büyük değişimleri yaşarken görmek zor olabiliyor. Bu dönemlerin üstesinden nasıl geldiğimizi görmek için geçmişe ya da geleceğe yolculuk yapmak yararlı olabilirdi. Kim bilir belki de paralel yaşantılarımızda bu süreci yaşamamış ya da çoktan yenmişizdir. 

EN SON EKLENENLER