Yavuz Selim; (1465-1520) bir alevi düşmanı ve katilidir.

sulryman_zamanSüleyman ZAMAN

Yavuz Selim’in kazaskeri Müftü Hamza, hazırladığı fetvayla Yavuz Selim’in, Alevi kıyımını yapmasına olanak sağlamıştır. Daha doğrusu Yavuz, din adamından fetva alarak, yapacağı katliama meşruluk yüklemeye çalışmıştır.

Müftü Hamza, hazırladığı fetvada şöyle der. “Ey Müslümanlar, bilin ve haberdar olun ki, reisleri Erdebil oğlu İsmail olan Kızılbaş topluluğu, peygamberimizin şeriatını, sünnetini, İslam dinini, din ilmini, Kura’nı, iyiyi ve doğruyu küçük gördüler…. Bunlar kâfir ve dinsizdir. Onlara sempati göstermeyin. Bunları dağıtmak bütün Müslümanların görevidir. Kâfirleri öldürenlerin yeri cennettir… vs. (Baki Öz, Alevilik ile İlgili Osmanlı Belgeleri, Can yay. 1995. S. 103)

Şu sakat düşünceye bakın. Burada insani bir duruş var mıdır? Kendinde olmayanı, kendisi gibi düşünmeyeni ve inanmayanı dışlamak ve yok etmek anlayışı…

Herkes aynı inançta olmak zorunda mıdır? Bugün Sünnilik içinde bile 100’e yakın tarikat, 4 mezhep vardır. Bakın orada bile farklılıklar bulunmaktadır. Oysa çeşitlilik ve farklılıklar zenginliklerdir.

Yine, aynı dönemde Şeyhülislam İbni Kemal, Yavuz’a Alevilerin kıyımıyla ilgili fetva hazırlar. Yavuz’da bu fetvaya uygun olarak on binlerce Kızılbaş’ı katleder. İbni Kemal fetvasında; “Dinden dönenlerin katlinin geçerli olduğunu söyler; Kızılbaşların helal saydıklarını haram olarak görülmesini emreder. Onların kestiği hayvanın yenilmeyeceğini öğütler. Kırmızı şapkayı ve kırmızı renk elbise giyinmeyi yasaklar. Bunlar kâfirdir ve öldürülmelidirler “ hükmünü verir. (Öz, age, s. 104-105)

Alevilerin kestiğinin haram olduğunu söyleyen ve onların görüldüğü yerde öldürülmelerini emreden bir anlayış da, hangi insani bir duruş beklenebilir? Böylesi bir insanın ortaya koymuş olduğu değerlere, özünde insanlık taşıyan hangi insan olur verebilir?

Neymiş suçları, Şah İsmail taraftarı olmakmış!!!

Şah İsmail’in kurduğu devlet, Türk devletidir. Osmanlı, farsça, Arapça konuşurken, Şah İsmail öz Türkçeyi konuşuyordu. Türkçe şiirler yazıyordu.

Osmanlı, İbni Kemal ve onun gibiler, Türkmenlere “Etrâk-i bî idrâk” yani akılsız Türk demiştir.
Yavuz Selim, bu iki din adamından aldığı fetvalarla, kimi kaynaklara göre 40 bine yakın Kızılbaş’ın (Alevinin) ölmesini sağlamış bir Alevi katliamcısıdır.

Şimdi böyle birisinin yapılacak olan 3. Köprüye isim olarak önerilmesi, AKP’nin Alevilere şaşı bakışının bir yansıması değil de nedir?

Çorum da Başbakan Tayyip Erdoğan, Kanuni Döneminde Alevilerin katlini imzalayan Ebusuud’a selam göndermedi mi? Bu hangi düşünce ürününün bir yansımasıdır acaba?

AKP, bir yandan Alevi Çalıştayları düzenleyerek, Alevilere şirin gözükmekte, zahiri bir yansıma yapmakta; ama asıl bilinçaltındaki Alevi düşmanlığını ortaya koymaktan da geri durmamaktadır.

AKP içinde politika yapan “Alevilerin” bu durumu içlerine nasıl sindirdiklerini çok merak etmekteyim!!!

Suriye Politikalarını bile Alevi karşıtlığı üzerine kuran; Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi Kimliğini sürekli gündemde tutarak, kendince değersizleştirmeye çalışan; Aleviliği sürekli kendi anlayışı doğrultusunda tasarımlamak isteyen… bir AKP’nin ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın inanırlılığı kalmış mıdır?

Alevilerin değerlerine saldırarak politik yapanları, Aleviler bilmektedirler.

Bu ülkede, ezilenler, dışlananlar, hakları yenilenler vs. Alevi-Sünni-Musevi-İsevi vs. kim olursa olsun, birlikte bu haksızlıklar karşında bir araya gelmeyi bilmeliler.

3. Köprü başlı başına zaten bir rant alanıdır. Bir çevresel yıkımdır. Bu yıkıma “kıyımcı ve yıkımcı” bir isim verilmek istenmesi de bir ironi olsa gerek.

Ama, burada AKP’nin iki yüzlülüğünün bilinmesi ve ortaya konulması önemlidir.

Bir Kızılbaş kıyımcısı olan Yavuz Selim’in ismini istediğiniz kadar yaşatın, onu aklamak olanaksızdır. Çünkü tarih hükmünü vermiştir.

Yaşayan ve taraf tutan bilinçler yanılabilir ama tarih baba asla yanılmaz.

Aleviler, kimsenden bir şey beklememektedirler, yalnızca değerlerine saygı beklemektedirler…

EN SON EKLENENLER