Yol tükendi, hal tükendi -vefasızlık- pir tükendi

Haberin aldık Peyikler ile, Bir Çınar daha devrildi diye,

Erkeklere İmanım,kadınlara Sultanım,Çocuklara Abim derdi. Bastonu bir aksesuvar gibiydi,Yürüyüşü dik, gözü tok,sözünü esirgemezdi. Hazinesi bilgi,sanat yaşamıydı.Her anlattığı nükte, tarih hayat serüveniydi. Bir insan hayatı için uzun sayılabilecek bir yürüyüştü ,Dersimden başlayıp Berlin de noktalanan .Yol yoldaş ile yürünür. Yol’a ve Yoldaşlığa bağlılığın  özü,Yol’a hizmet  ve ikrar ,Yoldaşlığa vefadır. Ali Haydar Celasun ile KAB- Kürdistan Aleviler Birliği ve Kürdistanlı Aleviler Federasyonu döneminde tanışıp,birlikte çalıştık. O Pirliğin meşruyetini, soyseceresinin babadan oğula verdiği yetkiye değil, bilgeliğin hakikatı ile meydan açıp,nasip saçıyordu. O , dinci ve Cinci din adamı değil,İlmi rehber almış bir sosyal ve siyasal kültürün temsilcisi, Hurafeye pirim vermeyen bir Mürşit makamıydı.En büyük zenginliği asaletli duruşuydu. Sık tekrarladığı bir ilkesi vardı. Göt’e yakın eti yemem derdi. Eksiğini görünce,kolay özür dileyen;doğru bildiğinde ,dünyaya rest çeken bir inatçıydı.Zor kızar,kolay barışrdı. Tarihsel tecrübesi,siyasal birikimi,kültürel ve felsefik derinliği,sanatçı kişiliği ile, kitlelerin ruhuna hitab eden bir hitabeti vardı. O’na laf atan,suçlayan ardniyetlilere, tekerine taş koymaya çalışan çekemiyenlerine laf çakmada ustaydı. İlerleyen yaşına rağmen, avrupanın yüzlerce şehrini dolaşıp,günlerce yollarda ,Panelden,gece’lere,Yürüyüşten ,Cem’lere  bir militan heyacanı,enerjisi ve Pir İkrarı ile dolaşırdı. Ömrünün uzunca yıllarında tanıştığı ve birlikte çalıştığı ,siyasal hareketlere ve liderlere saygılıydı,sanatın duayenlerinden çok şey öğrendiğini söylerdi. Ama en son  kendi özüne dönüşün vesilesi olarak belirttiği , Öcalan ile buluşmasına ve verdiği İKRAR’a tüm benliğini bağlamıştı. Artık yaşamında  bütün bir ömründe yapamadıklarının özeleştirisi olacak,yeni bir sayfa açıp, adeta kendini yeniden var etmenin mücadelesini başlatmıştı.

Yazdığı kitaplar,okuduğu destanlar,yazıp oynadığı oyunlar,katıldığı programlar,seçildiği kurumlar ile adeta yeni kimliğinin içini dolduracak ve bilgeliğine giydirilmiş inkar kabuğunu parçalayarak ,Ermeni PUSAT ve Kürt SEVE’nın hikayesinde yeniden doğacaktı.

Pir Olmak,Kemalet ister,İrfan ile etikat ister, bilgelik ile Liyakat ister, emek ile hizmet ister,darda ve zorda, davaya ,Yol’a , yoldaşa ikrar ister. Bir Mürşide bağlanarak ,talip olmak ister. O tüm bunları yaşamında gerçekleştiren biri olarak Alevi inancının temel düstüruna göre Pir idi .Talipleri sadece alevi değil,her dinden ve dilden insanlar idi.

Bu yol,’’Öl ikrar verme,Öl ikrarından dönme’’ diyenlerin yoludur. İkrarına bağlılığın örneği olarak , Onun deyimi ile ‘’ADINI GÜNEŞ KOYDU HALK’’diye ,yazdığı ikrar belgesinde , Mürşidi ise  , GÜNEŞİM dediği ÖCALAN idi.

Onun Alevi Yol süreğinde ,örnek aldığı, Hüseyn-i kerbela,Banazlı Pir sultan, Şeyh Bedrettin, ve Kızılbaş ocakların yol rehberleri idi. Ali’yi sever,Hacem Bektaşı Velinin yoluna bağlı idi.İnancı öz olarak anlatır. Tartı ve terazisi ilim idi.

Etnik kimliğini açık savunmak ve özgürleşmesi için mücadele etmek gecikmiş bir görev gibiydi.Sosyalist davaya harcadığı tüm emeklerini helal eden bir  hakikat eriydi.

Popülüzmün ve ittiat zihniyetinin cenderesinden kurtulamayan Alevi kurumları onun derin bilgi, görgü ve tecrübesinden faydalanmadı. Onun himmetine talip olmadı.Emirle gelip, bir kurumsal hafızanın ortağı olamayan yönetimler ve güncel kısır tartışmaların dar kalıplarına Aleviliği döşemeye çalışan ,yarım bilgeler,tarihi ve toplum sosyolojisini bırakıp ,alevi Mühendislerin Çıraklığına öykünenler, Yol Piri Ustalarının kıymetini bilemediler. Yol’dan saptıkça ,Pirden de uzaklaştılar. Pir bir yana,Yol bir yana ,talipleri patikalardan başıboş dolaştırdılar.

Herkes kendi payına düşenden sorumlu. En son 2002 deki konrede FEK Onursal başkanlığına seçilirken, ‘’İmanım  suyum ısınıyor mu ?diye sormuştu. O kongreden sonra Federasyonun adı değişti. Hukuku değişti, çalışma ve yönetme sistemi değişti. Eğitimi değişti. Giderek daralan ve kan kaybeden bir sürecin de başlangıcı oldu. Yıllarca KAB-FEK sürecinde bu kurumu var eden kadro birer birer çalışmalardan koptu ve ikrar kültürü yerine ,itiat sistemi hakim kılındı.

En kötüsü YOL’a bağlılık ve Yoldaşa Vefa’dan sapıldı. Her dönemin yönetimleri ,kurumu kendisi ile başlatan bir zihniyetle ,adeta kuralları yaz boz tahtasına çevirdi. Yeni gelen ve getirilenler, kendisinden önceki çalışanı yok sayan ve tanımayan bir yüzeysellikle kurumun kadrosal  sermayesi  tüketildi.

Pir’ler unutuldu.Yazar ve araştırmaclar ile ilişki kesildi,kurumdaki muhabbet yerine ,hizipçilik uslübu yerleşti. Bölgelerdeki dergah ve dernekler ,teker teker kapanmaya başlandı. Kurumun hedefleri ve projeleri hatırlanamaz oldu.Kendine merkezim diyen ,kolsuz,bacaksız,gövdesiz bir baş  gibi hareket edemez hale geldi. İşte bu nedenle ,bu gün Hakka yürüyen Pirlerimizin yanında değiliz. Dara düşen yoldaşlarımız’dan habersiziz.

En son 2013-14 döneminde ,yeniden yönetime geldiğimizde,geçmişdeki tüm çalışma kadrolarına yeniden ulaşmak için yoğun bir çaba göstersek de bir çok ilişki için artık çok geç kalmıştık. Buna rağmen en azından Vefa için ,Pir Ali Haydar Celasun Onuruna KÖLN veya DORTMUND ‘da üzenlemek istediğimiz bir program için planlama yapmamıza rağmen ,sürekli  güncel pratik çalışmalardan dolayı , ertelemeler yaşanmasında ,yönetimlerdeki yeni kişilerin ,bu geçmiş kadrolarla  ortak bir pratik, duygu bağının ve hukukunun olmayışı da ,ertelenmeci anlayışda  etkili olmuştur. Bu neden  ile bu değerlerimize karşı yaşanan bu Vefasızlık’tan dolayı ,yüzümüz yerde,Özümüz dardadır.

Bunun telafisi için FEDA olarak  ,en uygun bir bir zamanda ve mekanda,Pir Celasun’a karşı Vefa sorumluluğunu yerine getirecek bir helallik gerçekleştirilmelidir.

Var’dan geldin,Var oldun, hep Var olacaksın.

Çünkü ölürse Ten ölür, Canlar ölesi değil. Eserlein ispatındır. Devrin daim olsun.İnsanlık makamında dolu geçtin.Işık saçtın.Pir Seyit Rızanın divanına ulaştın.Makamın yol göstere.

Güle Güle ,koca Haydar.

Ali Köylüce.

 

Büyük  şair Yunus’un deyişiyle,

……………………………….

Kimseler garip olmasın,

Hasret oduna yanmasın.

Hocam kimseler duymasın,

Şöyle garip bencileyin.

 

Söyler dilim, ağlar gözüm,

Gariplere göynür özüm.

Meğer ki gökte yıldızım,

Şöyle garip bencileyin.

 

Nice bu dert ile yanam,

Ecel ere bir gün ölem.

Meğer ki sinimde bulam,

Şöyle garip bencileyin.

 

Bir garip ölmüş diyeler,

Üç günden sonra duyalar,

Soğuk su ile yuyalar,

Şöyle garip bencileyin.

 

Hey Emre’m, Yunus biçare,

Bulunmaz derdine çare.

Var imdi gez şardan şara,

Şöyle garip bencileyin.

Not.( Sevgili dostlar,dün yani 18.1.2017 akşamı ,Pir’in Hakka göçünü duyunca , onun anısına bir yazı yadım.Ama PC de kaydetmeden silinince .bugün aynı yoğunluk ve nitelikte olmasada ,yeniden bir şeyler söylemeyi  sorumluk kabul ettim. )

EN SON EKLENENLER