Yurt, toplumsal sırrı mekandır

İnsan ve toplum, mekanı şekillendirirken, mekan da insan ve toplumu şekillendirir. Tüm Aleviler, özellikle de Kürt Aleviler toplumsal öz değerleriyle; dilleri, inançları, kültürleriyle buluşmak için yönlerini öz mekanlarına, yani yurtlarına çevirmelidirler; zira yurt, toplumsal sırrı mekandır!..

Toplulukların yaşam algıları, iç ve dışa karşı davranış kodları, toplumsal etiği, doğa olaylarına karşı tepkileri ve nesillerini sürdürme refleksleri, yani bir bütünen özgün bir topluluk olarak gelişimleri, üzerinde yaşadıkları ve yurtlaştırdıkları mekandan, yani coğrafyadan bağımsız değildir. Bireyden topluma geçiş süreçlerinin tutkalı olarak işlev gören ve tamamen gerekli ve ihtiyaç duyulan ilişkilerin ürünü algılar sistematiği olan toplumsal etik de, sözkonusu yaşamın geliştiği mekanda yaşamı, sosyal ilişkileri ve topluluk olma bilincini geliştirip anlamdırarak kalıcı kılar.

Yani bir anlamda; insan ve toplum, mekanı şekillendirirken, mekan da insan ve toplumu şekillendirir, kendine özgün yaşamsal davranışların sahibi kılar. Bir topluluğun mekan haline getirdiği coğrafya, o topluluğun moralitesini de şekillendiren sır’ların da mekanıdır. Doğa, özellikle de coğrafya ile insan ilişkisi, birbirini tamamlayan ve zarar vermeyen ölçüde gelişir veya bu ilişkiyi bozucu dış bir faktör devreye girmezse, gerekli bir ilişki olarak her ikisine pozitif katkı sunar ve kalıcı bir ilişki olarak süreklileşir…

Kültür, inanç, etnisite, dil, toplumsal etik gibi moral değerler ile yeme-içmeden, giyim-kuşama kadar özgün toplumsal davranış ve üretimin tamamının yaşam mekanı, yani coğrafya ile belirgin bağı vardır.

İnsan coğrafyayı, coğrafya insanı şekillendirir

Aslında bir kır inancı olarak gelişen Alevilik de özgün mekan ve coğrafik koşulların ürünüdür. Alevi toplulukların ocak ve aşiret sistematiği ve bu sosyal sistemlerin ürünü olarak toplumsal bilinçte gelişip süreklileşen kültür ve algılar, dışsal faktörlerin etkilerinden azade oldukları sürece, kendi kendine yeten bir şekilde yüzyıllar boyunca varlığını sürdürmüştür. Doğu Kürdistan’daki (Rojhilat) Yarsanlar (Ehli Heq) ile Dersim’deki Raa Heq Alevi Kürtlerin sosyal ilişki ve algıları birbirine oldukça benzer. Dersim ile Kirmanşan ve Dalaho bölgesinde yaşayan Alevi Kürtler, doğayı inançlarının merkezine oturturlar. Dersim’de neredeyse her dağ ve taşa kutsaliyet atfedilir.

Bu toplulukların Türkmen veya Arap Alevi olarak tanımlanan topluluklarla, özellikle de doğa ve coğrafyayla olan ilişkilerde farklılıklara sahip oldukları görülebilir. Şüphesiz bunun gelişiminde coğrafik etkilerin yanısıra, iktidar olgusuyla olan ilişkilerin, iktidarların doğal yaşamı bozucu ve kendi algılarını zorla dayatıcı gerici zorununun da belirgin etkisi ve alakası var.Türkmen ve Arap Aleviler, Kürt Alevilere göre daha erken ve daha fazla iktidarların etki alanlarına girmiş ve onların dayattıkları yabancılaştırıcı değerlerle tanışmış ve donanmışlardır. Bu da onları kendi inançlarını, uzun bir zaman dilimi dahilinde, iktidarların din adına zorla dayattıkları algı, ritüel, hikaye ve söylemlerle sentezleme zorunda bırakmış, inançlarının doğallığını aşındırmıştır. Bugün bile iktidar olgusunun fazla çeperine girmemiş Kürt ve Türkmen Alevilerin sosyal davranış ve kültürlerindeki doğallık açıkça görülebilir…

Coğrafya ile insan ve toplum ilişkisi karşılıklı gereklilik ve ihtiyaçlar üzerinden gelişirken, sınıflı toplum, iktidar ve ardından günümüzdeki modern devlet gibi sistemler, insan ve doğa ilişkisindeki sözkonusu doğal gelişim seyrini baltalamıştır. İktidar olgusu, toplumsal dayanışmayı ortadan kaldırıp, her tür müdahaleye açık, yönetilebilir bir toplumsallık ortaya çıkarmak adına, doğal ilişkilerin ürünü tüm değerleri savaş ve zor politikalarıyla dejenere etmiş, yozlaştırmış ve anlamsızlaştırmaya çalışmıştır.

Alevilik ve Aleviler öz mekanlarından koparıldı

Günümüzde her etnisiteden Alevilerin yaşadığı asimilasyon ve sosyal ilişkilerdeki dejenerasyonun en önemli sebeplerinden biri bu toplulukların, özgün sosyal ekolojilerini var eden coğrafyalarından kopmaları, koparılmalarıdır. Alevilik olarak tanımlanan tüm toplumsal dayanışmacı, paylaşımcı ve rızalığa dayalı değerlerin şekillendiği mekan, yurt ve coğrafyadan kopuş, Alevileri iktidarların hakim olduğu kentlerde, üstten dayatılan bireyci değerler karşısında savunmasız bırakmış ve algılarında musahiplik, kirvelik, rızalık, cem olma, dayanışma ve paylaşım gibi değerleri muğlaklaştırmıştır.

Yurdundan, mekanından ve coğrafyasından koparılan Aleviler, kendilerine var eden tüm öz değerlerinden; dillerinden, kültürlerinden, sosyal ilişkilerinden, inançsal algılarından ve toplumsal ahlaklarından da kopmuşlardır, koparılmışlardır. Özellikle Kürt Aleviler, yurtlarından göçertilip dünyanın dört bir yanına savrulmuş; dillerini ve kültürlerini tamamen unutmayla yüz yüze bırakılmışlardır…

Türkiye Cumhuriyeti tarihi, aynı zamanda Kürt Alevileri; Erzurum’dan Dersim, Erzingan, Sivas, Malatya, Semsur (Adıyaman), Maraş, Dîlok (Antep) ve Kayseri Sarız’a kadar uzanan doğal mekanlarından, yurtlarından, coğrafyalarından ve dolayısıyla inançlarından, dillerinden ve kültürel kimliklerinden koparma tarihidir.

Terolar: Yurda sahip çıkma,
varlığına sahip çıkmadır

Koçgiri, Dersim, Maraş ve Sivas katliamları bu siyasetin pratik belirgin pratik uygulamalarıdır. Bu gün Maraş’ın Terolar Köyü (Teronê Jêr) yakınlarına Suriyeli Arap mülteciler için kurulmak istenen kampla yapılmak istenen de, tüm zorba politikalara rağmen doğal mekanlarını, yurtlarını terk etmeyen az sayıdaki Kürt Aleviyi de yurtlarından kaçırtmaktır.
Egemenler Alevilerin tüm sosyal, inançsal ve kültürel değerlerinin şekillendiği coğrafyayla bağını koparmadan, yani onları savunmasız bırakmadan yönetilebilir hale getiremeyeceklerini biliyor ve bunun için onları öz mekanlarından kopmaya zorluyor…
Ama artık direnişte karar kılan Kürt Aleviler de ne yaptıklarını biliyorlar. Öz mekana, coğrafyaya, yurda sahip çıkılmazsa inançsal, kültürel ve sosyal tüm değerlerin yok olacağını görüyorlar. Direnişe öncülük eden analardan Elif Caner’in, “anılarımıza ve köyümüzü bırakmayacağız“ sözleri, tam da bu bilinci ifade ediyor…
Tüm Aleviler, özellikle de Kürt Aleviler yeniden kendilerini var eden toplumsal öz değerleriyle; dilleri, inançları, kültürleriyle buluşmak için yönlerini öz mekanlarına, yani yurtlarına çevirmelidirler; zira yurt, toplumsal sırrı mekandır!..

EN SON EKLENENLER