Aysel Tuğluk’un durumu AK’ye taşınacak

Tahliye edilmeyen hasta tutsaklardan biri olan Aysel Tuğluk’un durumuna ilişkin konuşan siyasetçi ve avukat Bedia Özgökçe, hasta tutsakların durumunu Avrupa’daki kurumların gündemine getirdiklerini vurguladı. Bedia, 24 Ocak’ta başlayacak olan Avrupa Konseyi oturumlarında konuyu gündeme getirmeyi hedeflediklerini dile getirdi.
Türkiye ve bölge cezaevlerinde yaşanan işkence ve hak ihlallerinden en fazla etkilenenlerin başında hasta tutsaklar geliyor. Kürt siyasetinin öncülüğünde Türkiye’de ilk eşbaşkanlık yapan isim Aysel Tuğluk da hasta tutsaklar arasında bulunuyor. 5 yıldır Kocaeli Kandıra 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Aysel, “demans” hastalığı ile mücadele ediyor. Kocaeli Üniversitesi Adli Tıp Bölümü tarafından Aysel hakkında “Cezaevinde kalamaz” raporu verilse de buna karşı İstanbul Adli Tıp Kurumu “Cezaevinde kalabilir” raporu verdi. Durumu gün geçtikçe ağırlaşan Aysel şahsında hasta tutsaklar için kampanyalar yürütülüyor. Aysel’in serbest bırakılması çağrısı dijital medyada yürütülen kampanyalarla dile getiriliyor.
Yerine kayyım atanan Van Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Avukat Bedia Özgökçe, Aysel Tuğluk’un sağlık sorunu, iktidarın Aysel’e dönük saldırıları ve yürüttükleri kampanyalara ilişkin konuştu.
‘Aysel Tuğluk güçlü bir kadın profili’
Bedia, Aysel ile Demokratik Toplum Hareketi (DTH) ve Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) Van’da yürütülen çalışmalarında tanıştığını kaydetti. Aysel’i “güçlü bir kadın profili” olarak değerlendiren Bedia, “DTP ile kuruluş aşamasında eşbaşkanlık ilan edildi ve Aysel Tuğluk ilk kurucu kadın ve eşbaşkan oldu. O zamanlar eşbaşkanlık çok anlaşılmamıştı ama kadınların toplumsal ve siyasi anlamda görünür olmasının önünü açan, kadına yönelik şiddet ve mücadelede her türlü samimi adımın göstergesiydi ve Aysel Tuğluk bunun başını çekiyordu. Van milletvekili seçildiği süreçte bizden çok fazla görüş ve öneri alıyordu. Van’da özellikle o dönem yeni yeni kadın kurumları ve kooperatifleri açılıyordu. Aysel siyasi görüşüne bakmaksızın kadınların ortak paydada bulaşabileceğini ve yasama sürecinde olumlu etkileri olabileceği üzerinden bizi bir araya getiriyordu” dedi.
‘Rehin olma hali var’
Aysel’in tutuklanmasına dair konuşan Bedia, “Bizler anayasa güvencesi altında halk tarafından seçilen siyasetçileriz ve konuştuğumuz her şey kürsü dokunulmazlıkları kapsamında. Elbette yargılanabiliriz ama yaptığımız konuşmalar fikir ve düşünce özgürlüğü olduğu için yargılanma mümkün değil.  Şu anda cezaevinde olan ve yargılanan ve kapatma davasına konu edilen bütün dosyaların tamamı düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında beyanlardır. Halktan aldığımız yetki ile konuşarak hak savunuculuğu yaparız. Biz konuştuğumuz için yargılanıyoruz. Aysel Tuğluk’un bugün cezaevinde olmasının tek sebebi siyasetçi kimliği ile yaptığı konuşmalardır. Bağımlı yargı bünyesinde ‘suçlu gösterilerek’ bir kılıf altında rehin olma hali var” şeklinde konuştu.
‘Aysel’in üzerinden Kürtlerden intikam alınıyor’
Aysel Tuğluk’un birçok sebeple hedef alındığını kaydeden Bedia, şöyle devam etti: “Aysel bir kurucu eşbaşkan. Erkek egemen sistemin ve şu anki hükümetin en büyük hedefi eşbaşkanlık. Eşbaşkanlık sözü kullanıldığı gibi ‘örgüt üyeliğinden’ davalar açılıyor. Hem partinin programına hem de eşbaşkanlık sistemine açık bir saldırıdır. Aysel de bunun en önemli hedefidir. Bir şekilde Aysel’in üzerinden Kürtlerden intikam alınıyor. Aysel’in yaşantısı, geçmişindeki göç hikayesi, Kürtlerin yaşadığı olaylar. Bize biçilen rol, ölüm, sürgün ve zindanlardır. Buna karşı halk olarak mücadele veriyoruz ve bedeli her defasında ağır oluyor. Aysel’de önemli bir figür olması sebebiyle hedef ve ayrıca kadın olmasından kaynaklı bir hedef. Son 7 yıldır hükümet Kürtlere dönük ağır saldırılar yürütüyor.  Özellikle halkın seçtikleri ve halkın tercihi hedef.  Kürtlerin seçtiği isimler bir bir cezalandırılıyor ve halk da cezalandırılıyor.”
‘Cezaevleri ölüm yuvaları oldu’
Türkiye’nin bir cezaevine dönüştürülmeye çalışıldığını dile getiren Bedia, cezaevlerinde Kürtlere ve siyasi tutsaklara dönük ağır ihlallerin baş gösterdiğine vurgu yaptı. Bedia, “AKP hükümeti ‘işkenceye sıfır tolerans’ iddiası ile gelmişti. Ancak son yedi yıldır Kürt kentlerinin bombalandığı dönemden sonra HDP’ye ve Kürtlere dönük çok büyük cezalandırmalar var.  Karanlık bir dönemden geçiyoruz. Devlet aynı devlet, sadece şekli değişti. Cezaevleri en ağır ihlallerin yaşandığı bir yer haline geldi. Türkiye’de şu an idam cezası kanunda yok ama fiilen uygulanıyor. Cezaevindeki hasta mahpusların tahliyesi yerine onların ölümüne seyirci olmak ve ölüme terk etmek fiilen idam cezasını uygulamaktır. Devlet cezaevindeki insanlardan sorumludur. Devletin sorumluluğu altındaki bireyler ölüyorsa, ölmelerine seyirci kalıyorsa başka bir şeydir. Pandemi sürecindeki getirilen infaz rejimindeki uygulamalar çok daha ağırlaştı. Keyfi idari kararlarla insanlar zorla alıkonuldu ve ölüm yuvaları oldu” ifadelerini kullandı.
Mektuplar ve görüşmelerle tutsakların durumu aktarılacak
Aysel Tuğluk için Türkiye ve dünyanın dört bir yanında kadın örgütleri başta olmak üzere dayanışma gösterdiklerine dikkat çeken Bedia, sürgünde olan kadın siyasetçilerin Aysel Tuğluk’un serbest bırakılmasına ilişkin birçok çalışma yürüttüğüne işaret etti. Bedia, kadın siyasetçilerle birlikte yürüttükleri çalışmaları şöyle aktardı: “Özellikle son zamanlarda geçen haftadan beri kadın siyasetçiler olarak bir basın metni kaleme aldık. Bunu Avrupa ve Türkiye basınında kamuoyuna açıkladık. Almanya başta olmak üzere bütün kadın kurumlarına, siyasi parti örgütlerine, siyasi partinin kadın örgütlerine kendi sözlerini söyleme ve Aysel ile dayanışma çağrısı kampanyaları oluşturduk. Bu çok yönlü bir kampanya olacak. Aysel Tuğluk’un sağlık durumu, kimliği, kişiliğini açıklayan ve şu anda cezaevinde olmasının nedenlerini anlatan bir mektupla bunu izah ettik. Türkiye hükümetinin HDP’ye ve Kürt kadın siyasetçilere yönelik tutumunu, bir yandan da ağır hasta tutsakların durumunu ele alan bir anlatım oldu. Almanya devlet parlamentosu ve eyalet parlamentolarına bildirimde bulunduk ve randevular aldık.”
Yürütülen kampanyalar
Avrupa parlamentosu ve Avrupa Konseyi kurumlarına, parti gruplarına mektuplar gönderdiklerini ve randevu talep ettiklerini söyleyen Bedia, “Avrupa Konseyi İzleme Komitesi’ne detaylı durumu anlatan bir mektup gönderdik. Bu kurumların tamamıyla yüz yüze görüşme de talep ediyoruz. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği’ne bir yazı yazdık. Talebimiz Aysel Tuğluk ile beraber hasta tutsakların durumunu anlattık. Milletvekillerinden, konuyu parlamentolarında soru önergeleri ile gündemde tutmalarını talep ettik.  CPT’ye yazdık ve bununla ilgili Türkiye’ye gitmesini ve bizimle yüz yüze görüşmesini talep ettik. Uluslararası Af Örgütü’ne kampanyalar yapması için çağrılarda bulunduk. Sınır Tanımayan Doktorlar’a mektup yazdık. Avrupa ve dünya basınına yazdık. Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü ile özellikle görüşme talebimiz var. 24 Ocak’tan itibaren Avrupa Konseyi oturumları olacak. Fiziki toplantı koşulları yaratılırsa heyetimizle orada bir bilgilendirme toplantısı yapmayı hedefliyoruz. Siyasi partilerin başkanları ile görüşme yapacağız. Pandemi koşulları müsaade etmezse mektuplarımızla, online olarak parlamentoya üye olan milletvekili arkadaşlarımızla yürüteceğiz” sözlerine yer verdi.
‘Avrupa Birliği’nin karar vermesi gerekiyor’
Taleplerinin duyarlılığı artırmak olduğunu kaydeden Bedia, şöyle konuştu: “Türkiye cezaevlerinin durumunun ve koşullarının düzeltilmesi için ve ağır hasta tutsakların tahliye edilmesi üzerine bir baskı unsuru olmasını hedefliyoruz. Dileğimiz; bu baskıcı, insan hayatını yok sayan, haklarımızı yok sayan tutumdan vazgeçilmesi ve demokratik bir Türkiye olmasını hayal ediyoruz. Bunu hayal eden herkesi çağrımıza ses vermeye davet ediyoruz. Avrupa Birliği hemen yanında komşusu olarak diktatör bir rejim mi görmek istiyor yoksa evrensel değerleri koruyan bir ülke mi görmek istiyor. Avrupa Birliği’nin karar vermesi gerekiyor.”

EN SON EKLENENLER