Erkek egemen zihniyetin ‘hukuku’ kadınları yargılarsa…

Cezaevinde tutuklu bulunan TJA aktivisti ve Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu’ndan Ayşe Gökkan, ‘Erkek egemen hukuk ve kadınları’ Jınnews’e yazdı:

“Hukukun işlevi hak ve adaletin toplumsal alanını genişletmesidir. Türkiye’de hukuk, iktidar alanını genişletmekte, toplumun ve kadınların kendisiyle ilgili özyönetim ve politikalardan yoksun bırakarak tek taraflı hazırlanmış hukuk ile her türlü şiddete maruz bırakmaktadır. Bugün iktidar hukuku ele geçirerek alanını OHAL ve KHK’lerle genişletme işlevi gördüğü için başta kadınlar olmak üzere tüm toplum yargılanmaktadır.

AKP-devlet-hükümet; tek adam rejiminin hukuku, OHAL ve KHK’de iddianame olarak hazırlanan binlerce sayfada insanlığın evrensel dünya görüşünü suç delili olarak sıralamaktadır. Demokratik Özerk yönetimler dünyada devlet sistemi (iflas etmiş) kadar yasal, meşru birçok ülkede uygulanmaktadır. Kadınların demokratik özerkliği bir kadın sistemi olarak ele almaları erkek egemen zihniyetin dünyanın bölünmez bütünlüğünü bir kez daha bölüp parçalamasının önüne geçmek içindir.

Sözleşme imzalamakla demokratik olunmuyor

Halkların, inançların, kadınların kısaca tüm demokratik dinamiklerin mücadele ederek devletlerin suç işlemesinin önüne geçmek için çıkardıkları bildirgeler (kadına yönelik cinsiyetçi, iktidarcı, rantçı, dinci, militarist şiddete karşı CEDAW, İstanbul Sözleşmesi, 3 Ağustos Kadın Soykırımına Karşı Eylem Günü, 9 Ocak Katledilen Siyasi Kadınlar İçin Eylem Günü, 8 Mart, 25 Kasım, İnsan Hakları, Çocuk Hakları, Cenevre Savaş Hukuku, Barış ve Müzakere Dönemlerinde Kadının Rolü ve Misyonu, Yerel Yönetim Özerklik Şartı, Tecrit İnsanlık Suçudur Sözleşmesi, Ottowa, Kyotto Protokolü vb.) devlet bunlara imza atınca demokratik, aydın olmuyor ve bunların gereklerini devlet yerine getirmediğinde itiraz eden kadınlara ve topluma havadan ve karadan saldırıya geçiyor. Bu da yetmiyor tek tek rehine kamplarına dönüştürdüğü cezaevlerine kapatıyor.

Kadınlar sessiz kalmayacak

Erkek egemen sistem bu kez başaramayacak. Kadına bir değil 10 cephede savaş ilan edilse de başaramayacak. Biz kadınlar artık dünyanın her tarafında neler olduğunu örgütlenerek biliyoruz. Dünyadaki kadınların üçte biri şiddete maruz kalıyorsa ve yine dünyadaki hizmetlerin yüzde 70’ni kadınlar yapıyorsa ve mal varlıkları yoksa bu bir kader ve tesadüf değildir. Artık biz kadınlar sadece sistemlerin göstermelik imzaladıkları sözleşmelere sessiz kalmayacağız. Bu savaşlar siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik, iktidarcı, rantçı, dinci, militarist cinsiyetçi, ırkçı, faşist savaşların 10 cephesidir.

Ben tüm bunlardan söz edince suçlu ilan edildim

Bugün Türkiye’de her gün kadınlar sokak ortasında, evde, mahkeme kapısında, işyerinde, otobüste, meydanlarda dövülüyor, taviz ve tecavüze uğruyor, katlediliyor. 2002’den bu yana kadına yönelik şiddet yüzde 1500 artmıştır. Kadın kurumları kapatılıyor, eşyaları erkek imalatı Sümeyye Erdoğan’ın derneğine bağışlanıyor.

Ben tüm bunlardan söz edince suçlu ilan edildim. Evim hukuksuzca basıldı, üzerime silah doğrultuldu, ikamet ettiğim evin aramasında üstümü değiştirmeme dahi izin verilmedi. Tanık olarak getirilen bina sorumlularının karşısına itibarsızlaştırılmam için aynı kıyafetle bekletildim. 9 gün gözaltında birçok ağır hastalarla (kanser, astım, kalp) aynı hücrede hepimize işkence uygulamasına dönüştürüldü. 3 aydır da cezaevindeyim.

AKP dünya görüşümü suç saydı

Bu ülkenin askeri darbelerini ve OHAL uygulamalarını yaşamış, tanıklık etmiş bir kadın olarak yaşanan tüm sorunların çözümü için duyarlı olmak insani, vicdani, ahlaki sorumluluk taşımam gerektiğine inanıyorum. Bu sorumluluk çerçevesinde birçok ulusal ve uluslar arası organizasyonun delegesi yada aktivistiyim. TJA, DTK, DKY (Dünya Kadın Yürüyüşü), Sınır Tanımayan Kadın İnisiyatifi aktivisti, Kürt PEN üyesi, Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu koordinesindeyim. Bunların faaliyetlerinden dolayı yargılanıyorum. Ben uzun yıllardır bir kadın aktivisti olarak kadın hakları için mücadele ediyorum. Bu mücadelem kamuoyuna açık olmasına rağmen bugün AKP dünya görüşümü suç delili olarak karşıma çıkarmaktadır.

Ben 8 yıl önce yani 2009 yılında kadınların adayı olarak Nusaybin’de kadın kotasından seçildim. Seçildiğimde aynı devlet ve hükümet yetkilileri uluslar arası, ulusal yerel yönetim çalışmalarında “Türkiye’de demokrasi vardır, kadınlar belediye başkanı, vekil olabiliyorlar” söylemiyle seçilmiş olmamı (Asya Avrupa Belediyeler Birliği ULCG) ve yaptığım çalışmaları olumlu örnek olarak vermekteydi. 8 yıl sonra ulusal ve uluslararası değerlere uygun yaptığım tüm çalışmalardan dolayı bugün yargılanmaktayım.

Sayın Öcalan’ın çabalarını destekledim…

Yine tecride karşı çıktım, barışın aktörü Sayın Öcalan’la 3 yıl boyunca devlet ve hükümet yetkililerinin ve HDP heyetini ayrıca heyete kadın katılımını destekledim. Diyalog sürecin, akil insanların çalışmalarını, Dolmabahçe Protokolünü ve kadınların bu süreçteki rol ve misyonunu destekleyen, olumlu gören etkinliklerine katılan biriyim.
Kürt sorununun çözümünde başta kadınların rolü olmak üzere Türkiye’de demokrasi dinamiklerine ciddi bir ivme kazandıracağıma inanan biriyim. Bundan dolayı yargılanıyorum.

PKK bir gerçekliktir

Bu ülkede her türlü baskıyı ve anti-demokratik uygulamaları yaşamış biri olarak diyalog masasının devrilmesine ve kadınlara dönük saldırılara yönelik devlet ve hükümet sorumlularına yaptığım eleştiriler illegalleştirilmekte ve suç delili olarak kullanılmaktadır.

Yine araştırmacı gazeteci olarak yaptığım araştırmalarla ilgili kamuoyuna açık konferans, kongre, genel kurul, çalıştay, miting, toplantı, formlara katılarak yaptığım konuşmalar “ortam dinlemesi, gizli tanık” adı altında illegalleştiriliyor. Bir araştırmamda “Kürtleri ilk örgütleyen PKK’dir. Kürtlerin 6 siyasi partisi kapatıldı” şeklindeki değerlendirmem suç delili olmuştur. Bu sosyolojik bir izahtır, illegalleştirilemez ve PKK bir gerçekliktir. Gerçekleri ifade etmek illegalleşemez. Yine belediyenin asli görevi olan cenaze gibi en hassa manevi değerleri toplumun vicdanını yaralamamak için yapılan tüm çalışmalar illegalleştirilmiştir.

Gerillaları legal getiriyor illegal ilan edip tutukluyor

Sınır kentinde seçilmiş biri olarak devlet ve hükümet yetkilileriyle (vali, kaymakam) görüşülerek Qamişlo, Dirbespiyê, Kobanê’ye ilçe belediyesi olarak insani yardımların geçişinin organize edilmesi illegalleştirilmiştir. Yine Türkiye ve Kürdistan’ın politik gündemleriyle ilgili “tecrit insanlık suçudur” ifadesi illegalleştirilmiştir.

Militaristliğe karşı çıkan kadınlardan biri olarak yargılanıyorum. Eril mahkeme izahı dinleme gereği duymadan R. Tayyip, AKP hükümeti, Sayın Öcalan ile görüşmeyi iki yıl legal sonraki yıl illegal ilan ediyor. Kürt sorununun çözümünü bir yıl legal bir yıl illegal ilan ediyor. Gerillaları legal getiriyor illegal ilan edip tutukluyor. İmralı’ya heyeti legal gönderiyor illegalleştirip getiriyor.

Biliyoruz ki bugüne kadar katledilen elçi olmuşuz

Çatışma ve çözüm süreçleri için dünya deneyimlerini toplamak için tüm siyasi partilerden karma heyet gönderiyor, çalışmalarını illegalleştiriyor. Bölge bölge akil insanları barışın inşası için çıkarıyor ancak heyetlerin çıkardıkları raporları illegalleştiriyor. Dünyada bu kadar elçi katletme politikası uygulayan başka bir devletin tek başkanı var mı bilmiyorum. Yine hem elçi talep edip hem de elçiyi yakalayıp illegalleştiren böyle tek başkan var mı onu da bilmiyorum.

Herkes tek başkan değil, her sabah değiştirdiği stratejisine göre elçi katletsin, illegalleştirsin. Hele kadınlar asla yapmaz. Eğer “Sayın Öcalan barış lideridir” demişlerse değişmez. “Kadın özgür olmadan toplum özgür olmaz” demişse değişmez. Eğer artık “demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigma olmadan olmaz” demişsek olmaz.

Kadınlar özgürlük hırsızlarını yakalıyor

Çünkü biz kadınlar biliyoruz ki bugüne kadar katledilen elçi olmuşuz. Kürdistan ve Ortadoğu’da kadın öncülüğünde bugün kapitalist modernitenin yarattığı DAİŞ’e karşı muhteşem bir mücadele veriliyor. Bu kadın öncülüğündeki mücadele, egemenlerin çalmaya çalıştığı halkların ve inançların özgürlük baharıdır.

Kadınlar özgürlük hırsızlarını yakalıyor. Sayın Öcalan üzerinde tecrit uygulayanlar da özgürlük hırsızlarıdır. Tüm bunları ifade ettiğimde kadına hak tanımayan erkek egemen hukuk beni yargılıyor. “Hukuka özgürlük” demeden bitiremeyeceğim. Hukuk özgür olmadan illegalleştirme son bulmayacak.”

 

EN SON EKLENENLER