Fermanın ardından Êzidî kadınların üç yılı (1): Acıyı isyana dönüştüren kadınlar

Kürdistan tarihi acılarla kaplansa da bir o kadar direniş ve zaferlerle dolu. İşte Botan, Dêrsim, Agirî, Amed, Kobanê, Efrîn, Mahabat, Kerkûk, Rewandus ve daha birçok yer… 3 Ağustos 2014 ise, acının, kıyımın, olduğu kadar Êzidî halkının da isyan tarihi oldu.

3 Ağustos 2014 öncesi Êzidî halkı, Êzidxan kadınları kendi coğrafyasında kültürünü yaşıyor ve yaşatıyordu. Ama bir sorun vardı; Êzidî halkı kendi örgütlülüğünü bir bütün olarak yaratamamıştı… 2014’te, 2 Ağustos’un 3 Ağustos’la buluştuğu gece saat 02.00’de DAİŞ saldırısı ile Şengal’den çığlıklar yükseldi. PKK ve YPJ-YPG hariç, tüm dünya Êzidî kadınların, çocukların çığlıklarına sessiz kaldı. Ferman gecesi Êzidî halkı, kendini savunmak istedi fakat peşmergeler kaçtıkları yetmiyormuş gibi Êzidî halkının silahlarına da el koyarak, kendilerini savunmalarına engel oldu.

İlk olarak DAİŞ, Şengal’in Koço, Gir Zerik ve Siba Şex Xidir köylerine saldırdı. 3 Ağustos günü Êzidî halkı, ölümden kurtulmak için kendine sığınak bellediği Şengal Dağı’na doğru yollara düştü. Bir yürüyüş ki ağustos sıcağında aç ve susuz, bir insan seli…
Tüm dünya ihaneti ve katliamı izlerken, fermanı engellemek isteyen ise PKK Lideri Abdullah Öcalan ve savaşçıları oldu. O gün gerillalar ve YPJ-YPG savaşçıları, Şengal’e Êzidî halkını kurtarmaya koştular. KDP’nin tüm engellerine rağmen 12 PKK’li Şengal’e halkı savunmak için geldi. Bu 12 savaşçıdan 4’ü KDP güçleri tarafından tutuklandı. Diğer 8 savaşçı da illegal olarak halkı korumak için dağa doğru yola çıktı…

Her katliamda, her savaşta olduğu gibi yine en fazla hedef olan kadınlar olmuştu. Şengal dağlarında bulunan Êzidxan kadınlar, öldürüldüler, tecavüze, tacize maruz bırakıldılar, esir alındılar, satıldılar… Kimileri ise esir düşmemek için kendini kayalıklardan attı, kimi aç ve susuz kaldı ama topraklarını terk etmedi…

Katliamın ardından bir araya gelen kadınlar, artık örgütlenmenin ve özsavunmanın önemi kavramış ve kendilerini savunmak istiyordu. Êzidî kadınlar, kendilerini korumak için önce YPJ-Şengal’i oluşturdu. Artık kendilerini savunuyorlardı. Elde silah mevzilerde savaştıkça kendilerine karşı olan güvenleri artıyordu.

Gün geçtikçe de büyüyor ve gelişiyorlardı. Artık ilk konferanslarını yapabileceklerdi. Bunun üzerinden kendilerini yenilemek ve yeniden daha güçlü örgütlemek için 12-13 Şubat tarihleri arasında 115 delegenin katılımıyla ilk konferanslarını gerçekleştirdiler. Bu konferansta YPJ Şengal, kendisini Yekîneyen Jinên Şengal’ê (YJŞ) olarak örgütlemeye karar verdi. Ve konferansta Şengal dağlarında Êzidî kadınların savunma ordusu olarak örgütlenen YJŞ, “DAİŞ’ten, erkek egemenlikli tüm yapılanmalardan, kadınları ezen ve köleleştiren tüm ideolojilerden intikam almanın aracı olacaktır” dedi.

Konferansta konuşan Viyan isimli YJŞ Komutanı; “Bugün Êzidî kadınları, topraklarını savunmak için silah kuşanıp Berivanlar gibi şehadete ulaşıyorsa, korkmayın, özgürlük yakındır” diyerek, konferansı selamlamıştı. Artık Şengal’in ve bir bütün Êzidxan kadınların dayanağı, savunması YJŞ idi. YJŞ, kendilerini kurtarmaya gelen YJA Star gerillalarının tecrübesi üzerinden kendini eğitti ve onları kılavuz bildi.

Êzidî kadınları, kendini yenilemenin sadece savunma gücüyle yeterli olamayacağını da fark etti ve ardından Şengal dağlarında Êzidî Kadın Meclisi’ni kurdu. 2015’in temmuz ayında 1’inci konferanslarını “Êzidî kadınların örgütlülüğü tüm fermanlara cevap olacak” şiarıyla ve 180 delegenin katılımıyla gerçekleştirdiler.

Bununla birlikte kadın çalışmaları Şengal dağlarında daha bir hız kazandı ve gelişti. Artık Êzidî kadınları kendilerini hareket olarak örgütlemeye hazırdı. Ve yapılan hazırlık çalışmalarıyla birlikte Êzidî kadınlar, Şengal Dağı’nda 25 Eylül’de 300 delegenin katılımıyla 2’inci Kadın Meclis Konferansı’nı gerçekleştirdi. Bu konferansta Êzidî kadınlar kendilerini Tevgera Azadiya Jinên Êzidxan-Êzidxan Özgür Kadın Hareketi (TAJÊ) olarak örgütledi.

Konferansta konuşan Neam İlyas, “Bu konferansla kadın hareketi olarak örgütlenmek bizler için kutsal bir mutluluktur” dedi. Êzidî kadınları artık kaderine mahkûm olan değil bilinçli ve tüm kadınlar için öncülük misyonunu kendilerine biçen kadınlar oldu. Şengal dağlarında artık susan kadın yok, konuşan kadın var. Boyun büken kadın yok, başkaldıran kadın var. Eve kapatılan kadın yok, elde silah mevzilerde savaşan kadın var artık. Meyanlardan Nasralara; Berivan, Binevş, Xanelere uzanan direniş ruhu, Êzidî kadınlarında yeniden hayat buluyor, canlanıyor. Acı artık gün geçtikçe kendini kahkahaya bırakıyor. Öyle ki, Şengal dağlarında YJŞ ve TAJÊ bayrakları sembol olarak özgürlük rüzgârıyla dalgalanıyor.

Yarın: Êzidî kadınlar: Katliamı da ihaneti de unutmayacağız

Jinda Asmen/Şengal-Şûjin

EN SON EKLENENLER