Kadın Akademisi: ‘Hayır’ diyeceğiz çünkü…

AK Parti ve MHP’nin anayasa değişikliğine “Hayır” diyecek olan Kadın Akademisi Derneği, ev ev örgütlenmeye hazırlanıyor. Derneğin Yönetim Kurulu üyesi Figen Aras, “Hayatımıza ilişkin kararları biz vereceğiz. Önce ‘Hayır’ı örgütlemeliyiz sonra da yeni anayasayı kadınlar olarak biz yapmalıyız” dedi.

Türkiye’nin kaderini belirleyecek olan AK Parti-MHP ürünü anayasal değişikliğinin götürüleceği referanduma en üst perdeden itirazlar gelmeye devam ediyor. En büyük itiraz ve örgütlenme kadınlar cephesinden gelirken, çalışmalarına başlanan “Hayır” kampanyası birçok kesim tarafından sahipleniliyor.

Bölgede anayasa değişikliğinin yol açacağı açmazı anlatacak olan Kadın Akademisi Derneği’nin Yönetim Kurulu üyesi Figen Aras, kadınların beklentisini değerlendirdi. Aras, “Türkiye Cumhuriyeti tarihinde asla kadın olmamıştır” diyerek, tüm kadınların örgütlenmesi, dayanışma içerisine girmesi ve alternatif yaratarak mücadeleyi yükseltmesi gerektiğinin altını çizdi. Aras, “Hayır diyeceğiz çünkü hayatımıza ilişkin kararları biz vereceğiz’’ diye belirtti.

‘ÖNCE KURAM VE KAVRAMLARI TARTIŞARAK BAŞLAMALIYIZ’

Yeni bir anayasa tartışmasından önce belli kuram ve kavramları tartışmak gerektiğini belirten Aras, “Türkiye siyaset kültüründe, belli kuramları ve kavramları tartışmadan işin ortasından başlamak çok tehlikeli. Bugün anayasa nedir kimler yapar, gerekliliği ne kadardır hangi zeminde yapılmalı tartışmalarını yürütmek yerine, daha iyi ya da daha kötü tartışmalarını yürütüyoruz’’ değerlendirmesi yaptı.

Yeni bir anayasa tanımlanırken toplumsallığı içinde barındırması gerektiğini vurgulayan Aras, “Anayasanın kendisi eğer bir toplumsal sözleşme olarak değerlendiriliyorsa toplumu oluşturan varlıkların bu anayasada söz sahibi olması lazım. Birey olarak, kadın olarak, mahalle sakini, esnaf olarak ben gerçekten devletle bir sözleşme yapmak istiyorum, bu sözleşmede benim eğitim hakkım, sağlık hakkım, düşünce özgürlüğü hakkım, suç nedir, ceza nedir, bütün bunların aslında herkesin sorgulaması ve bir araya gelerek tartışılması gerekir. Ne yazık ki anayasalar, üstten iktidar tarafından yapılıyor, halklar katılmıyor. Madde madde tartışmak gerekir. Sokak sokak ev ev’’ diye konuştu.

‘DEĞERLERİNİ UNUTTURMAK İÇİN ANAYASA GELİŞTİRİYORLAR’

Doğal toplumdan bu zamana kadar tarih boyunca toplumun ahlakıyla bağlantılı olarak toplumsal sözleşmeler hazırlandığını, bunun en temel amacının ise toplumun yaşamını kolaylaştırma ve güzelleştirme olduğunu söyleyen Aras, sadece insanı değil anayasaların doğayı ve içinde bulunan tüm varlıkları koruması gerektiğini ifade etti. Kadından çalınan değerleri bugün geri alacakları bir mücadele verdiklerini vurgulayan Aras, ‘‘Sınıflı toplumun, hiyerarşik yapıların gelişmesiyle birlikte, özelikle Sümer Rahip Devletlerinde bu günümüzden 5000 yıl öncesine denk geliyor. Erkek egemen zihniyet kendi çıkarlarını sürdürmek için ve kendini meşrulaştırmak içi, kadın kimliğini, kadın kültürünü, ve değerlerini, unutturmak ve yok etmek için öyle bir anayasa öyle bir hukuk sistemi geliştiriyor ki halk edilgen, pasif, ama yönetici her şeyi bilen, tıpkı Tanrı gibi her şeye karar veren, cezalandırabilen, affedebilen, yani artık bireyin kendisi yoktur orda toplumsallığın kendisi yok, karar veren kişi var’’ dedi.

‘CUMHURİYET TARİHİ BOYUNCA KADINLAR ASLA OLMAMIŞTIR’

Cumhuriyet tarihi boyunca yapılmış hiçbir anayasada kadının olmadığına dikkat çeken Aras, ‘‘Türkiye Cumhuriyeti tarihinde asla kadın olmamıştır. Şekilsel seçme ve seçilme hakkı olmuştur fakat karşılığı olmamıştır. Osmanlı döneminden beri kadınlar yetersiz de olsa bir direniş içerisindedirler. Ancak sürekli üsten bir denetim mekanizmasıyla yönetilmiştir. Anayasaları erkekler iktidar zihniyetiyle yapmıştır. Biz demiyoruz anayasadaki maddeler kadını korusun, hayır anayasanın kendisini kadınlar yapmalı, kadın bakış açısı yapmalı. Neden? Anayasada kadın bakış açısı olmadığında ceza, düşman anlayışı ile sürekli bir korunma mantığı var, ama kadın bakış açısı olduğunda güzel, ekolojik, barışçıl, demokratik bir yaşam nasıl olabilir maddelerini rahatlıkla görebiliriz’’ diye konuştu.

‘1921 ANAYASASI BİRLİK RUHUNU TAŞIYORDU’

Yapılan anayasaların dönemin siyasal konjonktürüyle de bağlantılı olduğunu ve 1921 anayasası hazırlanırken bölge toplantıları, aşiret liderleri gibi farklı çevrelerle de tartışılıp Çanakkale’de yaratılan ortak ruhu yakalamaya dönük Mustafa Kemal’in çabasının olgununu hatırlatan Aras, 1921 anayasasında çoğulcu ve birlik ruhunun esas alındığını kaydetti. Aras, ‘‘1921 anayasası şunun farkında; birlikte olmazsak parçalanırız, birlikte olmazsak kendimizi yönetemeyiz. Muhtemelen o dönemki savaş koşulları ve yeniden toplumsal dizayn bu hassasiyeti gündeme getirmiş olabilir ve böyledir de zaten.
Tehlikeli olan nokta 1921’den sonraki yapılan anayasaların tamamen otoriter, tahakkümcü tekçi ve milliyetçi oluşu, zaten cinsiyetçiliği hiç tartışmıyoruz bile. Asla ve asla kadın boyutu yok. Gelinen noktada ne olmuştur? Halklar inkar edilmiş, başta Kürt halkı olmak üzere. Anadil yasaklamış, Aleviler başta olmak üzere farklı politikalar uygulanmış ve bu kıyım katliamlar hep hazırlanan anayasalar ile güvenceye alınmış’’ değerlendirmesi yaptı.

‘1982 ANAYASASINI TAMAMLAMAK İSTİYORLAR’

Yapılmak istenen anayasanın 1982 anayasasının eksik bırakılan yanlarını tamamlamak olduğunu vurgulayan Aras, şuan yürütülen siyasetin daha muhafazakar olduğunu belirterek, “1982 anayasasının eksik yanı bu muhafazakarlıktı. Yeni anayasayla bu yan tamamlanmaya çalışılıyor’’ dedi.

‘ANAYASA HAZIRLANIRKEN KADININ OLMASI GEREKİR’

Kadınların katılımının esas alınacağı bir anayasanın birleştirici olduğunu vurgulayan Aras, anayasalarda kadının korunması üzerine maddeler olduğunu, asıl konunun hazırlık aşamasında kadınların yer almaları gerektiği olduğu değerlendirmesi yaptı. Aras, bunu şöyle açtı: ‘‘Anayasanın maddelerinde kadına dair, kadın özgürlüğüne dair maddeler görülmez. Dikkat edersek hep kadın nasıl korunacak, kadına şiddet uygulayan ne kadar ceza alacak unlar yer alır. Oysa bizim bahsettiğimiz şey, bir kimliğin, cinsin, kültürün yok edilmeye çalışılması ve bunun tekrar hayat bulması. Kadının yaşamdan dışlanması, yaşamı körleştiriyorsa toplumsal sözleşmeyle güvence altına almak gerekir. Peki neden bunlar yapılmıyor? Çünkü erkek egemen zihniyet çok iyi biliyor ki kadını güçlendiren, kadını açığa çıkaran, bir anayasa olduğunda kendi iktidarını kendi egemenliğini sürdüremeyecek. Meşrulaştıramayacak bundan dolayı da bugüne kadar yapılan tüm anayasaların halkları birbirinden ayrıştıran, erkeği kadından üstün gören, farklı inançları birbiriyle çatıştıran anayasalardır.’’

‘TÜRKİYE VATANDAŞI DEMEK ZOR MU?’

Yapılmak istenen anayasanın toplumu sadece bekleyen pozisyona sokacağını ifade eden Aras, anayasada çoğulcu bir dil kullanılması gerektiğine dikkat çekerek, şöyle devam etti: ‘‘Yani ne demek bu ülkede yaşayan Türk’tür! Bu çok mu zor, bu ülkede yaşayan herkes Türkiye vatandaşıdır ve kendini nasıl ifade etmek istiyorsa öyle ifade edebilir demek. Evet zor, çünkü iktidar sarsılır o zaman, düşünce özgürlüğünün olduğu yerde iktidar sarsılır. Dolayısıyla bu anayasa taslağı bu yeni referanduma gidecek olan anayasanın kendisi, bir yanıyla tekçiliği getirecektir, bir yanıyla itaat kültürü dediğimiz şey bireyi, toplumu, edilgenleştiren, hep bir beklenti içine sokan, noktaya getirecektir’’ dedi.

‘DEĞİŞMEZ MADDELERİN EVRENSEL DEĞERLERE UYGUN OLMASI GEREKİR’

Yeni anayasayla halkların da iradesizleştiğini ve dayanışma ruhunu yitireceğini belirten Aras, ‘‘En acı olan şey iradenin yok olmasıdır. Halkların ve toplumların, kadınların, gençlerin, hatta çocukların iradelerinin yok sayılarak, devletin birey adına, toplum adına, karar vermesi ve konuşuyor olması bir problemdir. Halkların birbiriyle dayanışma, birbirini tanıma birbirini anlama ve saygı duyma süreci belki de hiç yaşanmayacak ve çatışmalarda doğabilir ne yazık ki bu anayasa kaygılarımızı çok daha fazla artırırmış bulunmaktadır’’ ifadelerini kullandı.

Yeni anayasada olması gerekenleri sıralayan Aras, en büyük görevin kadınlara düştüğünü söyledi ve ekledi: ‘‘Öncelikle yüzde 50’lik cins kotasının, eş başkanlığın anayasal güvenceye alınması gerekir. Değişmez maddelerin tarafsız ve evrensel değerlere göre dizayn edilmelidir. Kimi maddeler yerelin ihtiyaçlarına göre oluşturulmalıdır.’’

‘HAYIR DİYECEĞİZ ÇÜNKÜ…’

Referandumda “hayır” diyeceklerini söyleyen Aras, kadınlara şu çağrıda bulundu: “Farklı kültürler, farklı değer yargıları, farklı beklentiler elbette olabilir ama mutlaka anayasada kadının, renginin, bakış açısının, tarihte kaybedilen tüm değerlerini anayasaya alınması gerekiyor, bunu ancak kadınlar yapabilir. Düşünsel bir müdahale, zihinsel anlamda bir müdahale gerekiyor yaşamın temel direği kadın ise bunu başarmak da bizim elimizde yani tüm kadınlar örgütlenmeli, dayanışma içerisine girmeli ve birlikte ama alternatifini de yaratarak mücadeleyi yükseltmek gerekiyor. Hayır diyeceğiz çünkü hayatımıza ilişkin kararları biz vereceğiz.”

EN SON EKLENENLER