Kazanılacak özgür bir dünya var

PKK Lideri Abdullah Öcalan ve onun perspektiflerinden beslenen kadınlar için özgürlük mücadelesi âdeta bir uzun yürüyüş… Bu yürüyüşün en önemli notları ve detayları ise, İmralı Cezaevi’nde oluştu

İktidarın cinsiyetçi söylem ve politikaları ile kadına ve iradesine yönelik her türlü saldırıyı meşrulaştırdığı bu günlerde, İmralı Cezaevi’ne uzanarak, 18 yıldır ağır tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın kadın ve kadına yönelik şiddet üzerine söylediklerine kulak veriyoruz.

Özelde Kürt kadınlarının ve evrenselleşen Kürt mücadelesi ile farklı kesimden birçok kadının Öcalan’a uygulanan tecridi aynı zamanda kadın özgürlüğüne yönelik ele almasının en önemli nedenlerinden biri, kadına yönelik çözümlemeleri ve özgürlükçü bakış açısı. Yazdığı her kitabında, İmralı heyeti ile yaptığı her görüşmede kadın özgürlüğüne yönelik değerlendirmelerde bulunan Öcalan’ın perspektifleri, bugün İmralı’dan Rojava’ya, Türkiye’ye ve tüm dünyaya yayılıyor.

Yarım kalan projem

İmralı’da gelişen ilk perspektifler 1999-2004 yılları arasında olgunlaştı. PKK Lideri Abdullah Öcalan uluslararası komplo ile Türkiye’ye ilk getirildiğinde “Yarım kalan yaşam projem vardı” diyerek, bahsetmişti kadın özgürlük hareketinden. Abdullah Öcalan, 1999-2004 yılları arasında yaptığı değerlendirmelerde irade, özgürlük ve eğitim konularını ele aldı.

Özgür birliklerinizi kurun

Kadınlara 2001 yılında meşru savunma çizgilerini geliştirerek, kadın partileşmesinin adımlarını tamamlamaları gerektiğini söyledi ve “21’inci yüzyıl kadın özgürlük yüzyılı olacak” belirlemesinde bulundu. 2002 yılında “erkeği dönüştürme projesi” sunan Abdullah Öcalan, 2003 yılında kadın partisi olarak ilanını yapan Kadın Özgürlük Partisi için (PJA) kutlama mesajları yayınlattı. 2004 yılında “PJA bir başlangıçtır” diyerek, “Kadınlar her ülkede kadın özgürlük birliklerini kursunlar” dedi.

Davam sonuca gidebilmeli

Öcalan, “yarım kalan projesinin” içeriğinin de doldurulması gerektiğine dikkat çekti ve bu konuyla ilgili şunları söyledi: “…Özgür kadın benim için idealdi. O davam sonuca gidebilmeli. Özgürleşen kadın nasıl istiyorsa, kendileri kendi kararını verebilirler…”
Abdullah Öcalan, 2000 yılının 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde ise, şu mesajı verdi: “Kadın barış ve demokrasiyi en çok gündeme getirmesi gereken bir güç olarak kendini geliştirmelidir… Attığınız adımın, yaşadığınız bölgede neolitik devrimin çağdaş anlamda, yeniden gerçekleşmesi anlamına geldiğini düşünüyorum. Yalnız Kürt kadınları olarak değil, Türk, Fars, Arap ve Avrupalı kadınlarla birlikte bu devrimi tüm dünyaya yayabilirsiniz.”

Cinsiyet devrimi gerekli

Abdullah Öcalan, 2003 yılında kendisine yönelik uygulanan ağır tecrit koşullarından dolayı, avukatlarıyla büyük mücadelenin ardından görüştürüldü. Görüşünde yine kadın konusuna değinmeden geçmedi: “Daha önceki değerlendirmelerimde cinsiyet devrimi gerekli demiştim. Cinsiyet devrimi sadece kadını ilgilendirmiyor… Erkek kadından da daha batmış bir durumdadır. Bu cinsiyet devrimi aynı zamanda erkeğin de kurtuluşudur.”

Kadın özgürlüğüne inanıyorum

2004 yılı görüşmesinde ise, kadına dair değerlendirmelerinin bır kısmı şöyle; “…Özgürlük, ekmek ve sudan daha değerlidir. Kadın özgürleşmesini Ortadoğu’da zeka, savunma, güzellik temelinde, baharla birlikte bir güneş gibi yaratacağınıza inanıyorum.”
Abdullah Öcalan 2005 yılında kadına dair fikilerini ise, şöyle ifade ediyor: “…Ben süklüm püklüm kadınla ilgilenmiyorum. Kadını dişilik nesnesi, cins nesnesi, çoluk çocuk nesnesi olarak görmüyorum. Bu yüzyıllardır böyle yapılıyor…”

İlla bir kişi olacaksa…

Öcalan 2006 yılında kadınlara gönderdiği mesajda da şöyle diyor: “…Kadın kendi bağımsızlığını koruyacak. Kadının özgürlüğünden korkmamak gerekir… Kazanılacak özgür bir dünya var, kazanılacak özgür bir yaşam var.” Öcalan, eşbaşkanlık sistemine ilişkinse şunları söylüyor: “Eşbaşkanlık sisteminin kaldırılmasına kesinlikle hayır. Hukukta ‘de facto’ ve ‘de juere’ diye iki kavram var. Eğer çok zorluyorlarsa, yasa üzerinden değil de fiili olarak yürütülsün. İlla bir kişi olacaksa da kadın olsun…”

İktidar ve cinsellik

Öcalan 2007 yılında da kadın özgürlük mücadelesi için kendi şahsında çözümlemelere giderek, perspektifler sunmaya devam etti ve cinselliğe değindi: “Cinsel güdüler doğaldır, her insanda bulunur. Tehlikeli olan, cinselliğin iktidarın objesi haline gelmesidir… Cinsiyetçilik bir çeşit milliyetçiliktir ve en az milliyetçilik kadar tehlikelidir…”

Evliliklerin yüzde 95’i tecavüz

2008 yılının 8 Mart’ında Öcalan kadınlara şöyle seslendi: “… Günümüzde evliliklerin yüzde doksan beşi tecavüzdür. Kadınlar her gün tecavüze uğruyor. Böyle bir tecavüz kültürü içinde bir kadının ne ruhu ne beyni sağlam kalır; ne güzellik anlayışı kalır ne de sevgisi ve aşkı. Kapital finans, kadını denetim altına almak için cinsiyetçiliğini kullanıyor…”

Kendinizin farkında olun

Hükümet arasında Kürt sorunun tartışıldığı 2009 yılında, Abdullah Öcalan kadınlara dair değerlendirmelerinde Kürt sorununun belli başlıklarını da ele alarak öneriler sunuyor. Abdullah Öcalan bu konuyla ilgili, “Kadınlar, ‘kentler nasıl kurulur, nasıl demokratikleştirilir, yönetilir? Çocuklara, kızlara, işsizliğe ve diğer sorunlara ilişkin nasıl bir çözüm üretilir’ bu konularda çok çalışma yapmalıdırlar” diyor. Sözlerinin devamında kadınlara şu çağrıyı yapıyor: “Kadınlara sesleniyorum; kadınlar öz bilinç ve güçlü irade ile kendilerini koruyabilirler… Namus kesinlikle cinsellik değildir. Namus, öz bilinç ve güçlü iradedir. Kendinize, ruhunuza ve bedeninize sahip çıkın. Kapitalist aşk ilişkisinde emek yoktur, gerçek sevgi, aşk yoktur… Kadınlar kendi sorununu anlamalı, çözmeli. Kendi cinsinizin farkında olacaksınız, kendinizi tanıyacaksınız.”

JINNEWS

EN SON EKLENENLER